« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Eyl

2014

AKP 2.0: muhafazakar demokratların gidişi

Joost Lagendijk 01 Ocak 1970

Bu hafta sembolizmle dolu bir hafta ve bunların çoğu Türkiye’nin hâkim partisi AKP’nin geçmişi, bugünü ve geleceğiyle alâkalı.

Tabii ki, kişileri ve kariyerlerindeki bir sonraki adımları tartışıyor olacağız: halihazırdaki Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan doğrudan seçilmiş ilk Türk cumhurbaşkanı olarak görevine başlarken, görevi sona eren Abdullah Gül, istifa edecek ve siyaseti bırakacak, en azından geçici olarak. Bununla birlikte bu kişisel hikayeler, 2001’de Erdoğan ve Gül tarafından kurulan ve şimdi çalkantılı gelişimi dahilinde yeni bir döneme giren iktidar partisi ile ilgili çok daha büyük bir hikayeyi özetliyor: Ben buna AKP’nin yeni sürümü, yani AKP 2.0 diyorum.

Avrupa’nın geri kalanındaki çoğu benzer muhafazakâr kitle partileri gibi, AKP, farklı ideolojilere sahip siyasetçileri birleştiren bir projeydi. Bazı kurucu üyelerinin İslamcı geçmişiyle kopuşunun altını çizmek amacıyla, parti, başından beri kendini “muhafazakâr demokrat” diye niteledi. Sanırım bu kendi kendini tanımlama durumu, sadece Türkiye’de ve yurt dışındaki algıları yönlendirme amaçlı akıllıca bir hamle değil, aynı zamanda ilk nesil AKP’li siyasetçilerin farklı düşünceleri ve ilkeleri arasında köprü oluşturmanın oldukça uygun bir yoluydu.

Geriye dönüp bakıldığında, bence, varlığının 7’si iktidarda geçmiş olan ilk 8 yılında AKP, genellikle, hakim dahili aktörler arasında ulaşılan bir denge sebebiyle, muhafazakâr demokrat olarak konuştu ve o şekilde davrandı. Geleneksel anlamda önde gelen muhafazakâr demokrat bilhassa Gül’dü; 2007’ye kadar bakanlar kurulunun bir üyesi olan Gül, ılımlı, Avrupa yanlısı, farklılıklar arasında köprü kurmaya çalışan, kuvvetler ayrılığını kabul eden biriydi. Gül yıllar boyu, dengeyi sağlamaya ve yıpratıcı, oportünist, yetkisinin sınırlarını hiçe sayan ve Türk toplumundaki temel ayırıcı hatların bazılarını araçsallaştırmaya istekli olan Erdoğan’dan gelen darbeleri dizginlemeye çalıştı.

Gül, cumhurbaşkanı olduktan ve bazı ılımlı güçler partiden ayrıldıktan ya da nüfuzlarını kaybettikten sonra, Erdoğan, şahsi karizmasını, seçim zaferlerini ve bizzat seçtiği yeni nesil sadık danışmanların artan yönlendirmesini temel alarak hükümetteki ve partideki gücü tekeline almaya başladı. Ki bu yeni nesil danışmanlar partiyi ve kabineyi dizginsiz ve son derece iddialı bir liderin kişisel araçlarına dönüştürmeye isteklilerdi.

Bu hafta Erdoğan’ın taç giymesi ve Gül’ün çekilmesi, AKP’nin 2009 sonrası muhafazakâr demokrat bir partiden, ağırlıklı olarak dar görüşlü popülist bir partiye doğru değişimini temsil ediyor. Bu, Avrupa’nın diğer bazı ülkelerinde, bilhassa Rusya ve Macaristan’da tanık olduğumuz bir gidişat. Başka çok sayıda yorumcuyla birlikte, CNN’den Fareed Zakaria, bu fenomeni, bazı ortak unsurlara dayanarak Putinizmin yükselişi olarak niteliyor: “Milliyetçilik, din, sosyal muhafazakârlık, devlet kapitalizmi ve medya üzerinde iktidar hakimiyeti.”

AKP 2.0’ın başlangıcı tüm muhafazakâr demokratların partiden gitmesi anlamına mı geliyor? Önde gelen bazıları gitti, ama diğerleri hala orada ve bu yeni politik iklimde hayatta kalmaya çalışıyor. Evvela, yeni başbakan Ahmet Davutoğlu’nu adanmış bir dar görüşlü popülist olarak görmüyorum. Arka planına ve daha önceki görüşlerine bakıldığında, daha ziyade, güçlü bir idealist ve İslamcı eğilime sahip bir muhafazakar demokrat. Görünüşe göre, şu an için, Erdoğan’ın çoğu politikasıyla hemfikir ve görevde kalabilmek üzere aynı telden çalması gerektiğine karar verdi.

Eski AKP ilelebet yok mu oldu peki? Dürüst olmak gerekirse, bilmiyorum. Partinin esas muhafazakar demokrat kimliğine dönüp dönemeyeceği çok sayıda etkene bağlı olacak. Bunlardan biri AKP 2.0’ın hem ekonomi hem seçimdeki performansı olacak. Eğer felaket senaryolarından bazıları gerçek olursa ve Türkiye yakında büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalacak olursa, popülist liderliğin popülerliği de çok geçmeden buharlaşacaktır. Erdoğan’ın çok istediği sistematik değişimi uygulamayı imkansız hale getirecek şekilde, gelecek genel seçimlerde hayal kırıklığı yaratacak bir sonuç çıkması durumunda da aynı sonuç gerçekleşecektir.

Bu aynı zamanda Gül gibi kilit oyuncuların ne yapmaya karar vereceğine de bağlı olacak: Teslim olmak ve siyaseti bu popülistlere bırakmak mı, yoksa bekleyip görmek ve mümkünse AKP içindeki ya da gerekirse dışarıdaki, muhafazakâr demokratların oyuna dönüşü için hazırlanmak mı?

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 125552

ulkucudunya@ulkucudunya.com