Tevhid-i Selam gerçekleri-2
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Tevhid-i Selam espiyonaj ve terör örgütüne “uyduruk” diyen sefiller için tekrar hatırlatalım:
1- Yargıtay’ın 2002, 2006 ve 2014 tarihli kararlarıyla bu örgütün silahlı terör ve casusluk örgütü olduğu“hukuki kesinlik” olarak kabul edildi.
2- EGM TEM Daire Başkanlığı’nın “Türkiye’de faaliyet gösteren terör örgütleri listesi”nde 11. sırada bu örgütün adı vardı.
3- Ağır Ceza Mahkemeleri’nce Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok cinayetlerinin ardında bu örgütün tetikçileri çıktı ve ağır hapis cezalarıyla mahkûm edildiler.
4- Selam örgüt üyeleri Tevhid-i Selam gerçeğini anlatıp kabul ettiler. Topluma Kazandırma Kanunu’ndan yararlanmak istediklerini söyleyerek örgütü ve ilişkilerini samimi şekilde anlattılar.
Bunca delile rağmen havuz sapkınları hâlâ şarlatanlığa devam ediyorlar.
Biz mahkeme kararları ve belgelerle gerçekleri suratlarına çarpmaya devam edelim.
Bakalım Yargıtay nasıl anlatıyor bu örgütü?
İşte 2014 tarihli Yargıtay kararından aynen naklediyorum:
“Sanıklar Yusuf Karakuş, Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin, Mehmet Ali Tekin ve Recep A'nın üyesi oldukları dava konusu "Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu" adlı örgütün, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 12.06.2000 tarih 4240 sayılı ve 13.04.2005 tarih 70495 sayılı yazı cevapları ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
1985 yılında yayına başlayan İstiklal ve Şehadet Dergileri ve sonra da Tevhid Dergisi, Zamana Selam ve Selam Gazetesi ile Selam Kültür ve Dayanışma Vakfı çevresinde oluştuğu,
Türkiye'de mevcut Anayasal düzeni yıkarak yerine İran İslam Devrimi’ni model alan bir devlet kurmayı amaçladığı,
Bir kısım üyelerinin İran'a giderek askeri bir kuruluş olarak bilinen Kudüs Ordusu ve İran gizli servisiSawama mensuplarından askeri ve örgütsel eğitimin yanında silah ve mühimmat yardımı aldıkları,
İran'a ait istihbarat teşkilatları tarafından kullanıldıkları, bu teşkilat mensuplarıyla birlikte ülkemizdeki Halkın Mücahitleri örgütü mensupları, ABD, İsrail, Mısır, Irak ve İngiliz uyruklu şahıslar ile aydınlara yönelik silahlı eylemler gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.”
Ve Yargıtay 18 tane silahlı eylem sıralıyor.
Mumcu, Aksoy, Kışlalı gibi aydınlara tetik çeken ve İran lehine casusluk yapan örgüte verilen ağır hapis cezalarını onayan Yargıtay şu noktaya dikkat çekiyor:
“Esasen, “Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu Örgütü”nün silahlı terör örgütü niteliği ilk kez 12.11.2002 tarihinde Yargıtay'ca kabul edilmiş ve 08.11.2006 tarihinde de bu kabul sürdürülmüştür...”
Ve Yargıtay hukuki son noktayı şöyle koyuyor:
“Dava konusu Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu ve İslami Hareket Örgütleri’nin silahlı terör örgütü niteliğinde bulunduğu…”
Selam örgütçüleri anlatıyor
Peki, Tevhid-i Selam’dan mahkûm olanlar nasıl anlatıyor örgütü? (Hakkı Selçuk Şanlı ismine dikkat edin.)
Tevhid-Selam’dan 12 yıl 6 ay hapse çarptırılan Hasan Kılıç beyanlarında; İran uyruklu Kudüs Ordusu yetkililerinin Hakkı Selçuk Şanlı ile sık sık görüştüğünü ve Hakkı Selçuk Şanlı’nın bu şahıslara yardım ettiğini söylüyor.
Hasan Kılıç, örgütün başlangıcını anlatırken şöyle devam ediyor:
“Türkiye içerisinde herhangi bir askeri yapılanmamız söz konusu değildi. Çünkü askeri manada çalışmaların zaruretine inanmıyorduk. Ancak ilerisi için küçük çekirdek gruplara ihtiyaç hâsıl olabileceği düşüncesiyle bazı arkadaşlarımızı bu manada İran’a siyasi ve askeri eğitime tabi tutulmanın fikri oluştu. Bu manada bizim ilk etapta Hakkı Selçuk Şanlı, Recep Aydın, Tekin (Ferhan) Özmen isimli şahsın İran’da eğitime tabi tutulduklarını biliyorum.”
Müebbet ağır hapis cezasına çarptırılan ve Ankara’da meydana gelen Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin faili Ferhan Özmen, kendisini bugünkü Tevhid-Selam soruşturma dosyasında takip edilen Hakkı Selçuk Şanlı’nın İran’a götürdüğünü, askeri eğitim almasını sağladığını ifade etti.
Birçok kanlı eylemde ismi geçen kritik isim Hakkı Selçuk Şanlı, 13 Mayıs 2000'de tutuklandı.
12 yıl 6 aya mahkûm olmasına rağmen 2004'te AKP affıyla çıktı.
Ölümcül nokta
Gelelim ölümcül bir noktaya…
Polislerin Tevhid-Selam dosyasını hukuksuzca kapatan savcı kararına yaptıkları itiraza göre;
İşte Türk aydınlarına tetik çeken katilleri yetiştiren bu Hakkı Selçuk Şanlı’nın eski AKP Milletvekili Faruk Koca ve İran DMO/KG Generali Mir Vekili ile buluşmaları ve görüşmeleri var. (Takipsizlik Kararına itiraz s.66.)
Daha da ölümcül nokta ise Tevhid-i Selam soruşturma dosyasına atfen polislerin takipsizlik kararına yaptığı itirazda…
Aynen naklediyorum:
“Fidan’ın ise Ankara’da bulunduğu konum/müsteşarlık itibarıyla Hakkı Selçuk Şanlı, Faruk Koca, İranlı Seyed Ali Akbar Mirvakili ile ilişkide olduğu,
Geçmiş dönem ilişki ve irtibatlı olduğu şahısların da Fidan ile doğrudan görüşmemeye özen gösterdikleri, telefon görüşmelerinde dahi “bizim komutan, Halit’in babası, o arkadaş, Yenimahalleli” gibi şifreli cümleler ile anlaştıkları, iletmek istedikleri mesajları güvenli/kamufle olmuş kuryeler (… gibi) vasıtasıyla ilettikleri değerlendirilmiştir…” (Takipsizlik kararına itiraz s.75–76)
İlgili tespitler hükümetin ve havuz medyasının panikle deşifre edip kararttığı Tevhid/Selam soruşturma dosyasındaymış.
Konuşurken neden kod kullanırlar açıklasanıza?
Mumcu’nun, Aksoy’un, Kışlalı’nın katilleriyle bunların işi ne söylesenize?
Havuzdaki kırmızı bültenle aranan İran temsilciniz bu terör ve casusluk örgütünün tetikçilerine İran’da askeri eğitim almaları için neden yardımcı oluyor açıklasanıza?
Kamile Yazıcıoğlu ne diyordu?
TSK’nın gizli kroki ve haritalarını, Halkalı Nükleer Araştırma Tesisi’nin krokilerini, üst düzey devlet ve istihbarat yetkililerinin bilgileri gibi devletin gizli bilgilerini İran ajanı Naser Ghafari’ye servis ederken görüntülenen eşi Hüseyin Avni’nin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la zaman zaman görüştüğünü söylüyordu. (Takipsizlik Kararına İtiraz s.22.)
Görebiliyor musunuz hükümet ve havuz medyasındaki paniğin sebebini?
Tevhid-i Selam örgütünden mahkûm olanlar bile Erdoğan ve havuz gibi “bu örgüt uyduruk” demiyorlar görüyor musunuz?
Not:13.5.2014 tarihli yazımızla birlikte okunması tavsiye olunur.