« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Eyl

2014

Siyaset yumuşar mı?

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Erdoğan’ın hepsi de “kararlı ve sempatik” görünen fotoğrafları, gazetelerin birinci sayfalarında hızla azalıyor.

Televizyonlarda misafir olma süresi de öyle. Yıllar önce Orta Asya ülkelerinden birinde, bir haftalık gazetenin koleksiyonunu incelerken bir şey dikkatimi çekmişti. Birinci sayfada hep aynı ebatta ve yerde devlet başkanının farklı pozları yer alıyordu. “Yer ve ebatı değiştiremeyiz, fotoğraflar da onların seçimidir.” diye açıkladı, gazetenin sorumlusu durumu. Türkiye bu hale gelebilir miydi? Kim bilir? Somut göstergelerle düşünenler için uygun bir ölçü. Erdoğan silüetinin medya organlarından hızla kaybolması, tehlikenin artık geride kaldığı şeklinde yorumlanmalı.

Erdoğan’ın tiranlığı 2011-2013 yıllarına mahsus istisnaî bir durum. 17 Aralık’tan sonra kurduğu düzen dağıldı, karşımızda artık yayılmacı bir despot olarak değil, sadece kendisini ve çevresindekileri savunan bir kale muhafızı olarak duruyor. Toplumun korkularına yaslandı, “paralel devlet” hayaleti ve cadı avı ile istikrarsızlık endişelerini kışkırtarak kale duvarlarını tahkim etmeye girişti. Doğal olarak uzlaşmaz, toplumu ve siyaseti kutuplaştıran, düşmanlık üreten kavgacı bir politikacıya dönüştü. Karizması fena çizildi. Siyasette sertlik de yumuşaklık da izafidir ve şartların ürünüdür. “Dinlemeler üzerine inşa edilen düşmanlık neden Almanya’yı ıska geçiyor?” diye sormanız bile bu sertliğin yapaylığını ve taktik anlamını göstermiyor mu?

Politika aynı anda hem çekişme ve kavga, hem de müzakere ve uzlaşma anlamına geliyor. 2011 yılına kadar AK Parti iktidarı bu çelişkiyi çözen sertlik ve yumuşaklık dengesini, Gül ve Erdoğan arasında paylaşılan rollerle kurdu. Gül’ün cumhurbaşkanlığı, bu yumuşak güç için çok uygun bir zemin sağladı. AK Parti’nin kurumsal olarak varlığını ve ağırlığını sürdürebilmesi için bu dengenin yeniden kurulması lâzımdı. Davutoğlu’nun güçlü pozisyonuna, “tek adamlık” döneminin fiilen sona ermesi ve Gül’ün dengeleyici rolünün bu sefer yeni başbakanlar devam etmesi olarak bakabilirsiniz. Cumhurbaşkanlığı makamı mevcut haliyle bu role çok uygun değil; ancak başkanlık sistemi iddiaları ve hükümete müdahaleler bu “sert adam” rolünü sürdürebilmek için Erdoğan’a yeterli oyun alanları sunacaktır. Bu durumda Davutoğlu’nun önüne, kaçınılmaz olarak Erdoğan’ın boşalttığı bir alan açılıyor; yumuşak, uzlaştırıcı ve dengeleyici bir güç olarak kişisel karizmasını bu alanda oluşturabilir. Davutoğlu “paralelle mücadele” için yeni bir savunma savaşı başlatmak zorunda değil, kendisine emanet edilen kaleyi koruması yeterli.

Davutoğlu’nun başbakanlığı ile birlikte iç politikada yeni bir uzlaşma ve yumuşama fırsatı var. Davutoğlu bu fırsatı kullanacaktır. Çok belirleyici bir işaret ekonomi yönetiminde ortaya çıkacak. Erdoğan’ı Davutoğlu’na mecbur bırakan şartlar, aynı şekilde yeni hükümeti de Ali Babacan’a mahkûm etti. Ali Babacan, bıçak sırtında giden ekonomi için marka değeri olan bir can simidi.

17 ve 25 Aralık soruşturmaları olmasaydı, Davutoğlu Erdoğan’ın halefi olabilir miydi? Öyleyse sahnenin devamı reel şartlara göre kişiliklere bürünecek.

Erdoğan bir otokrasi kurmaya girişti, başaramadı; ancak çabalarının Davutoğlu’na intikal eden kapsamlı bir mirası var. Otokrasi eğilimi, otomatik olarak devletin toplum ve ekonomideki ağırlığını artırır. Ekonomide kamu payının artması, toplumsal alan devletin daha fazla burnunu sokması otokrasinin eline yeni müdahale alanları ve araçları vermek içindir. Mesela yürütülen imam hatip projesi toplumun din eğitimi ihtiyacını değil, devletin sosyal iktidar alanını genişletiyor. Devletleştirilmiş dindarlık topluma değil, devlet üzerinde tekel oluşturmaya çalışan otokrasiye hizmet ediyor. Otokrasi için siyasetin bulaştığı her alan aynı zamanda kontrol alanıdır. Diktatörlüklerin özel hayata müdahale eden kapsayıcılığı-totaliter ideolojileri, iktidar tekeli oluşturmak içindir.

Soruyu şimdilik sade bir şekilde soralım. Devlet ekonomide ve toplumda genişleyecek mi, yoksa küçülecek mi? Demokrasinin yaşam alanı zenginleşecek mi? Davutoğlu dönemini, sadece bu sorulara vereceğiniz cevaplar farklı kılacak. Yumuşama da bu cevaplarla başlayacak.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 120337

ulkucudunya@ulkucudunya.com