'Yeni Türkiyeciler'e eski sorular!
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Tutturmuş gidiyorlar bir “Yeni Türkiye” diye.
Nedir bu “Yeni Türkiye”nin yenilikleri?
Neresi yeni, neyi yeni, yeniliği iddia edecek derecede önemli olan yenilik ne?
Yok böyle bir şey tabii ki.
“Yeni Türkiye” sözü sadece ve sadece bir tür propaganda malzemesi. Bir tür retorik.
Hatta bana kalırsa bu “Yeni Türkiye” sözü “Büyük bir yalan”dan ibaret.
İktidarı hukuk karşısında ayakta tutmak adına ortaya atılmış bir yalan…
Yeni Türkiye sözüyle ifade edilen aslında sadece ve sadece “AKP iktidarının gücünü topluma karşı nasıl kullandığı ile alakalı” bir söylem.
“Türkiye artık eski Türkiye değil, yeni bir Türkiye var” denilirken söylenmek istenen ve fiilen ifade edilen şey “Burası artık bizden sorulur, güç bizde artık. Hukuk da biziz, adalet de biziz, yasama da yürütme de yargı da biziz” demektir.
Yoksa “Yeni Türkiye” denildiğinde eskisinden farklı, ileri, büyük, güçlü, düşmanlarını ürküten, dostlarına güven veren bir Türkiye’den söz edilmiyor.
Evet Türkiye’de eskiye göre yeni olan pozitiflikler nelerdir? Bunları anlamak için şu sorulara cevap verelim:
1- Ne oldu yani pasaportu bütün dünyada itibar gören bir Türkiye’mi var yenilikler arasında?
2- NATO’ya bağlı olmadan, NATO’dan yardım almadan kendini dış saldırılara karşı koruyabilecek bir Türkiye mi söz konusu yenilikler arasında?
3- Ülkemizi yönetenlerin bir sözü ile ya da bir mektubu veya beyanı ile İsrail’in saldırganlığının önüne mi geçiliyor yeni Türkiye’de?
4- Yeni Türkiye’de Türk Lirası başkaları tarafından da talep edilen bir para mı oldu?
5- Yeni Türkiye’nin sınırları eskisi kadar delik deşik olmaktan beri hale mi getirildi?
6- Yeni Türkiye’de demokratik düzey hangi üst noktaya terfi ettirildi?
7- Yeni Türkiye’de yöneticilerin halka karşı keyfi, haksız, hukuksuz uygulamalar yapma imkanları ortadan kaldırıldı mı? Herkes yasalar karşısında eşit muamele mi görüyor?
8- Yeni Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet azaldı mı, öldürülen kadın sayısı geriledi mi?
9- Yeni Türkiye denilen yerde uyuşturucu kullanan gençlerin sayısı azaldı mı arttı mı?
10- Yeni Türkiye’de ahlaki düzey 12 yıl öncekinin altında mı üstünde mi?
11- Yeni Türkiye’de özel hayat, kişisel bilgiler daha fazla güvence altına mı alındı yoksa bu konularda güvence verilemez hale mi gelindi?
12- Bu ülkede yaşayan vatandaşlar kendilerini eskiye oranla devlet karşısında daha mı güvende hissediyorlar?
13- Türkiye bilim ve teknoloji alanında çok önemli adımlar mı attı, bütün dünyada hayranlık uyandıran yeni buluşlar ve patentler mi söz konusu?
14- Devlet görevlileri telefonlarının başkaları tarafından dinlenilmesinin önüne geçilecek milli bir kripto sistemi mi geliştirildi?
15- Kendi uçağımızı, kendi otomobilimizi, kendi tankımızı, kendi topumuzu, tüfeğimizi, kendi televizyonumuzu, kendi bilgisayar işlemcimizi mi yaptık? Aya mı gittik, uzaya mı çıktık?
Bu ve benzeri daha bir sürü eski soruyu sorabiliriz Yeni Türkiyeciler’e…
Eğer bunlara “Evet” diyorlarsa belki bir nebze Yeni Türkiye’den söz edebiliriz.
Değilse…
Eskinin de gerisinde bir Türkiye var demektir.
Karar sizin!
Ama bana sorarsanız ortada pozitiflik ifade eden bir yenilik yok. Sadece adına “Yeni Türkiye” denilen yeni bir konjonktür söz konusu. İşte “Yeni Türkiye” dedikleri sadece ve sadece bu yeni konjonktür, o kadar!
Konjonktürler de geçicidir, değişir!
Barış sürecinde amacın belirginleşmesine doğru….
PKK ile barış süreci noktasında atılan adımlar, bu konuda hükümetin elini taşın altına koyması, kangren olmuş bir yaraya doğrudan dokunmaya çalışması önemliydi.
Bundan daha önemlisi böyle bir süreç başlayınca bölgeden şehit gelmemesiydi.
Bu iyiydi.
Askerler ve PKK’lılar artık birbirlerini öldürmüyordu.
Ama fakat lakin…
Bu sürecin hangi tavizlerle, nasıl hukuksuzluklarla devam ettirildiği ortaya çıktıkça süreç denilen çabanın aslında tek taraflı bir gayret olduğu anlaşılmaya başlandı.
Barış süreci denilen durum, AKP’nin tek muhalefeti olarak kalan PKK örgütünün, elde ettiği bazı tavizleri Türk toplumunun da kabul edebileceği, kanıksayabileceği hale gelene kadar yavaşlatmasıydı.
PKK’ya verilen tavizlerin Türkiye’ye benimsetilmesi, kanıksatılması için gereken zaman AKP’ye tanındı, hepsi bu.
Barış süreci denilen süreden bu yana geçen süre içinde yaşanan…
- Bayrak indirmeler…
- Heykel dikmeler…
- Özel mezarlık inşa etmeler…
- Karakolların yapımının engellenmesi…
- Bölgede dağa çıkışları önemli ölçüde engelleyen dershane ve okulların kimisinin kapatılması, kimisinin yakılması, tahrip edilmesi...
- Geçmişte PKK operasyonu yapmış polislerin yargılanmaya başlanması…
- Valilerin askerleri PKK’lıların şehirlerde yaptıkları yol kesme, yargılama yapma, vergi toplama, ceza kesme gibi paralel devlet faaliyetlerini görmemeleri için zorlaması, onları kışlalarına kapatması…
İşte bütün bunlar PKK’ya “barış süreci” karşılığında verilen tavizlerin neticeleridir.
Zamanla PKK’ya verilen bütün sözlerle ilgili bayrak indirme, heykel dikme ve benzeri eylemler yaşayacağız ve bu gibi milli konulardaki duyarlılıklarımız da böylece törpülenecek…
Peki sonrası ne olacak?
Ne olacağı yapılanlardan belli değil mi?
Günün tweeti
“Köşk’te bir köstebeğin ortaya çıkması cumhurbaşkanına sürekli "Paraleller seni dinledi" diyenleri haklı çıkarıyor.”