« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Oca

2008

ŞİRKETLER DARBE PLANLADI

Yılmaz DİKBAŞ 08 Ocak 2008

29 Ekim 1929 Salı günü önce Amerika'da başlayan sonra Avrupa'yı ve tüm dünyayı etkileyen "Büyük Ekonomik Bunalım", 1933 yılında doruğa ulaşmıştı.
İşte tam bu dönemde, Franklin Delano Roosevelt, Mart 1933'de Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin 32. Başkanı olarak Beyaz Saray'a girdi. Tarihçilerin, en büyük üç ABD başkanından biri olarak gösterdiği Roosevelt, Ağustos 1921'de yakalandığı bir hastalık sonucu belden aşağı felç olmuştu.
Roosevelt, başkanlık koltuğuna oturduğunda, ABD tarihin gelmiş geçmiş en kötü ekonomik bunalımını yaşamaktaydı, şöyle ki:

o Çalışabilir nüfusun yüzde 25'i işsizdi.
o Tarım ürünlerinin fiyatı yüzde 60 düşmüş, çiftçiler perişan olmuştu.
o Sanayi üretimi son dört yılda yüzde 50 azalmıştı.
o İki milyon Amerikalı evsiz kalmıştı.
o Paniğe kapılıp bankalara hücum edilmesi ve büyük miktarlarda para çekilmesi sonucu, ABD'deki hemen hemen tüm bankalar kapanmıştı.

Roosevelt, ekonomik bunalımın suçluları olarak aç gözlü bankerleri, büyük şirketleri ve bencil yapıya sahip kapitalizmi görüyordu. Başkanlık seçimi sırasında Roosevelt, Amerikan halkına şöyle söz vermişti:
"Size söz veriyorum, kendime söz veriyorum, başkan seçildiğimde Amerikan halkına yeni bir paylaşım düzeni sunacağım."
İşte bu söylemde kullandığı 'Yeni Paylaşım' düzeni deyimi, Roosevelt'in başkan seçildikten sonra uyguladığı ekonomik düzenlemelerinin tümünün adı olmuştu.
Yeni Paylaşım paketi üç ana hedefe odaklanmıştı:
o İşsizliğin önlenmesi.
o Ekonominin iyileştirilmesi.
o Bankacılık sistemini ve büyük şirketleri devletin denetimine alacak reformların yapılması.

İşte bu sonuncu hedef, borsada büyük servetler kaybetmiş zengin sanayicileri, şirket patronlarını ve karşı görüşlü politikacıları ayaklandırdı. Bu kişiler, eğer Başkan Roosevelt'in Yeni Paylaşım düzenine hemen karşı çıkmazlarsa, hem servetlerinin tamamını hem de Washington'daki siyasi güçlerini kaybedeceklerine inanıyor, çok korkuyorlardı. Ne pahasına olursa olsun, Başkan Roosevelt durdurulmalı, Yeni Paylaşım düzeninin hayata geçirilmesi önlenmeliydi.
Peki, bu nasıl başarılacaktı?
Şirket patronlarının ve bankerlerin çoğu, faşizmi çıkar yol olarak görmeye başlamışlardı. Mussolini İtalya'da, Hitler de Almanya'da iktidarı ele geçirince ne güzel, işçi ücretlerini azaltmış, enflasyonu dizginlemiş ve işçi sendikalarını denetim altına almışlardı. Oysa kendi başkanları Roosevelt ne yapıyordu, işçileri koruyor, çiftçilerin borcunu siliyor, büyük şirketleri ve bankaları devlet denetimine alarak Amerikan kapitalizmini yıkmaya çalışıyordu!
Amerikan iş dünyasının ünlü dergisi Fortune, Temmuz 1934 sayısında açıkça faşizmi övüyordu.
Ünlü Amerikan şirketleri, örneğin Opel AG ve IBM, Hitler'le çok kazançlı işler yapmaya başlamışlardı bile!
Ağustos 1934'de, Roosevelt başkanlıkta henüz birinci yılını doldurmuşken, ünlü Amerikan şirketlerinin patronları ve bazı politikacılar biraraya gelerek karar verdiler: Başkan Roosevelt askeri bir darbeyle indirilecek ve yerine faşist bir diktatör getirilecekti. Şirket patronlarının, faşist diktatör adayı da belliydi: ABD'nin en çok onurlandırdığı, madalyalarla ödüllendirdiği, orduya 35 yıl hizmet etmiş Emekli Orgeneral Smedley Darlington Butler. Bu kararı alanlar arasında Amerika'nın günümüzde de çok iyi bilinen dev şirketleri Morgan Guaranty Trust, Goodyear Tire, Anaconda Copper ve Bethlehem Steel ve 1924 başkan seçimlerinde başarısız olan Demokratik Parti adayı John Davis başta olmak üzere bazı politikacılar da bulunmaktaydı.
Birinci Dünya Savaşında çarpışmış eski bir asker, Gerald McGuire, darbe plancısı şirket patronlarının sözcüsü olarak, 22 Ağustos 1934 tarihinde, Philadelphia kentindeki bir otelin lobisinde faşist diktatör adayı E. Org. S. D. Butler'la buluştu. Şirket patronlarının çok açık ve net olan önerisini iletti. E. Org. Butler ordudaki ilişkilerini kullanarak silahlı bir güç oluşturacak, Beyaz Saray'ı basacak ve kendisini ABD'nin faşist diktatörü olarak ilan edecekti.
Bu ikili, Eylül 1934'de bu kez New Jersey'de bir otel odasında yeniden buluştular. McGuire, şirket patronlarının gönderdiği bir çanta dolusu bin dolarlık bankanot destelerini yatağın üzerine yığdı. E. Org. Butler'ın bu paraları alıp, darbe öncesi gerekli harcamalar için kullanmasını istedi. Daha sonra, ABD Meclis Araştırma Komisyonu önünde darbe girişimi hakkinda ifade verirken, E. Org. Butler, bu parayı almadığını söyleyecekti.
İkili, birkaç hafta sonra tekrar buluştu. McGuire, 30 milyon dolarlık kişisel servetinin yarısını, tasarlanan darbenin başarısı için hemen harcayabileceğini E. Org. Butler'a bildirdi. Bu buluşmadan hemen sonra E. Org. Butler, Avrupa'ya gider. Üç ay, Mussolini'nin faşist İtalya'sında incelemelerde bulunur. Oradan Almanya'ya geçer, Hitler'in askerlerini nasıl örgütlediğini öğrenir.
Avrupa'daki incelemelerini tamamlayıp Amerika'ya dönen E. Org. Butler, şirket patronlarının sözcüsü McGuire ile tekrar buluşur. McGuire bu kez taze haberlerle gelmiştir. Darbe girişimine Amerika'nın ünlü finans kuruluşları, örneğin Rockefeller Şirketleri, Pitcairn Ailesi, General Motors, V. Pew Ailesi ve Andrew Mellon Şirketleri de destek verdiklerini bildirmişlerdir. Darbenin bütçesi şimdiden 300 milyon dolara ulaşmıştır. Ayrıca Ku Klux Klan, Amerikan Özgürlük Derneği, bazı milliyetçi örgütler ve Yahudi-karşıtı gruplar da darbecilerin yanında yer almıştır. Amerikan halkını yönlendirme amaçlı propagandayı da unutmadıklarını söyleyen McGuire, Başkan Roosevelt'in görevlerini yerine getiremeyecek düzeyde ağır hasta olduğu haberini yayacaklarını söyler, nasıl yapılacağını da anlatır:
"Biliyorsun, Amerikan halkı herşeyi yutar. Gazeteler bizim elimizde. Başkanın sağlığının giderek bozulduğunu sürekli olarak yazdıracağız. Zaten Başkanın yüzüne bakan herkes onun pek de sağlıklı olmadığını görebilir. Ve ahmak Amerikan halkı buna hemen inanacaktır."
Artık darbe için herşey hazırdır.
Ne varki darbeci şirket patronları, faşist diktatör adayı olarak yanlış adamı seçmişlerdir!
Faşist diktatör adayı E. Org. Butler, 20 Kasım 1934 tarihinde New York'a gider, ABD Meclis Araştırma Komisyonu'nda yapılan gizli oturumda, darbe planını tüm ayrıntılarıyla anlatır. Bir emekli general, bir binbaşı ve New York Akşam Postası gazetesinin bir muhabiri, E. Org. Butler'ın itiraf ve ifadesinin doğruluğuna tanıklık ederler.
Şirketlerin darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Üst üste dört seçim kazanarak 1945 yılına kadar başkanlık yapan Roosevelt'in Yeni Paylaşım düzeni adım adım uygulandı. İşsizlik azaldı, çiftçiler kalkındırldı, ülke ekonomisi düzlüğe çıkarıldı ve aç gözlü bankerler ve şirketler devlet denetimine girdi. Bugün Amerika'da hala ayakta duran Sosyal Güvenlik ve Kamiyo Yasaları hep bu dönemde çıkarıldı.
Bundan 70 yıl öncesi ABD'de yaşanmış bir darbe girişiminden bugün için çıkaracağımız çok ders vardır:
o Para kazanmak, hem de çok kazanmaktan başka hiçbir amacı olmayan şirketler için, ülkede ne tür bir rejim olduğunun hiçbir önemi yoktur. Bu rejim demokrasi de olabilir, faşizm de olabilir, diktatörlük de olabilir ve hatta dine dayalı şeriat düzeni de olabilir. Yeterki egemenler, şirketlerin para kazanmasına, hem de çok kazanmasına engel olmasınlar.
o Yetmiş yıl önce ABD'de giriştikleri darbede başarışlı olamayan bankerler ve şirketler bugün başarıya ulaşmışlardır. Hem de hiç askeri güç kullanmadan, olası bir faşist diktatörün arkasına takılmaya gerek duymadan, kısacası tek kurşun atmadan sessiz sedasız amaçlarına ulaşmışlardır. Bugün ABD'nin gerçek egemenleri, büyük şirket patronları ve bankerlerdir. Devlet adamlarının ve politikacıların dizginleri de bunların elindedir.
o Amerika'nın demokrasiyle yönetildiği bir yutturmaca olduğu gibi kendilerinde olmayan bir rejimi başka ülkelere de ihraç etmeye kalkışmaları ancak ahmakların yutabileceği bir oyundur. Amerika'da demokrasi, büyük şirket patronları ve bankerler ne kadar ve ne türde isterlerse o kadar vardır.
o Amerikan şirket patronları ve bankerlerinin Amerikan halkına 70 yıl önce de saygıları yoktu, bugün de yoktur. Medyanın tamamını elinde bulunduran patronlar, 'Ahmak Ameriklıya' bugün de neyi isterlerse onu yutturabileceklerine inanmaktadır.
o Bugün Türkiye'deki büyük şirket patronlarının, Amerikan şirketi patronlarıyla organik bağları vardır. Dünya işçileri birleşememişler ama, dünya patronları birleşmişlerdir. Buna, ekonominin küreselleşmesi diyorlar. Türkiye'deki holding şirketi patronlarının, Amerika'nın büyük patronlarının isteği dışında bir davranışta bulunması söz konusu değildir. Amerikalı patronların istekleri, Türkiye'nin ve Türk ulusunun çıkarlarına ters düşse bile durum budur, bu kural çiğnenemez.
o Türkiye'deki büyük şirketler, yani holdingler, TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) çatısı altında toplanmışlardır. Bu holding şirketlerinin patronları için, Türkiye'de devlet rejiminin ne olduğu hiç önemli değildir. Rejim düzmece sandık demokrasisi de olabilir, dine dayalı şeriat düzeni de. Koç Holding, Sabancı Holding, Eczacıbaşı Holding, Çukurova Holding, Boyner Holding, Tekfen Holding, Toprak Holding, Zorlu Holding, Aydın Medya Holding, Sanko Holding, Ulusoy Holding ve diğer holdinglerin tek bir amacı vardır: Para kazanmak. Her koşulda para kazanmak, hem de çok kazanmak. Bu nedenle, bu holding şirketlerinin patronları her tür rejimin yöneticileriyle hemen işbirliğine girerler. Günümüzde TUSİAD'ın AKP iktidarıyla tam bir uyum içinde olması bunun en açık kanıtıdır. Holding şirketlerinin vatanları, milliyetleri yoktur. Holdinglerin, insanlara özgü, örneğin sevgi ve acıma gibi duyguları da yoktur. Holding şirketlerinde; ulusal onur, şeref, tam bağımsızlık, vatanın ve ulusun bölünmez bütünlüğü gibi kavram ve değerler bulunmaz. Bu nedenledir ki Türk halkı vatan topraklarının satışına, fabrikaların, işletmelerin, madenlerin ve limanların özelleştirme adı altında yabancılara yok pahasına peşkeş çekilmesine isyan ederken, holdingler bu yağmadan nasıl pay kapacaklarının hesabını yapmaktadırlar.

Kemalistler, yarının tam bağımsız Türkiyesini kurarlarken, aç gözlü holding şirketlerini de kesinlikle devletin denetimine alacaklardır.

Ziyaret -> Toplam : 125,06 M - Bugn : 84206

ulkucudunya@ulkucudunya.com