Yargı, otokrasiye boyun eğmeyecek
Şahin Alpay 01 Ocak 1970
En küçük bir tereddüdüm yok: Büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını, yegane ortak noktaları hukuka ve mesleklerine bağlılık olan yargı ve emniyet mensupları başlattılar.
Otokrasi (tek adam yönetimi) askeri darbe tezgâhlayanların kendilerini aklamak için uydurdukları “Fethullahçı paralel yapı” safsatasını, yolsuzluk soruşturmasını örtbas için bahane olarak kullanmakta. Safsatanın asıl amacı ise kuvvetler ayrılığını, hukuk devletini otokrasinin ayağına dolanmaktan çıkarmak; yargıyı ve devleti tamamen tek adama bağlı hale getirmek.
Başbakanlığa getirilen Ahmet Davutoğlu’nun “Hiçbir yolsuzluğun üzerini örtmeyeceğiz...” dediği gün, 25 Aralık soruşturması için takipsizlik kararı alındı ve emniyet mensuplarına gözdağı vermeye yönelik operasyon başlatıldı. Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan, Yargıtay başkanlar kurulundan “Haşhaşiler” diye söz edebiliyor; yargıyı operasyonla tehdit etmekten çekinmiyor. Şunları söylüyor: Dalgaların arkası gelecek. Bakanlıklarda da benzer şeyler olacak. Devlet Denetleme Kurulu da yeniden yapılandırılacak. Bu noktada HSYK seçimlerini önemsiyorum... (Akşam, 3 Eylül)
Hükümet de, 12 Ekim’de yapılacak seçimle HSYK’ya “Yargıda Birlik Platformu” (YBP) altında toplanan yandaşlarını hakim kılmak için seferber olmuş durumda. Bakın neler yapıyorlar:
“Hükümet ve devlet olanakları YBP’nin arkasına yığılmış durumda. Neler yapmıyorlar ki... Pazar günü Ankara’da yapılan YBP listesinin tanıtım toplantısına, başsavcılıklardan otobüsler kaldırıldı. Bu otobüslere devletin resmi polis eskortları verildi. Bakanlığın üst bürokratları ile İstanbul ve Ankara başsavcıları YBP’nin arkasında olduklarını göstermek için toplantıda hazır bulundu. YBP’nin bölge tanıtım toplantılarına katılım ‘mecbur’ kılınıyor. YBP listesindeki adayların her türlü ihtiyaçları karşılanıyor. Yemekleri valiliklerce karşılanıyor. Adalet Bakanlığı’ndan ekipler ‘seminer’ adı altında illere gidip YBP için seçim çalışması örgütlüyor. Yeni atanan başsavcılara bakanlıktan ‘Seçimi kazanamazsak kendinize yer beğenin’ diye tehdit telefonları gidiyor...” (Utku Çakırözer, Cumhuriyet, 3 Eylül.)
Ama yargıyı kendine tabi kılma çabaları yenilmeye mahkûm. Son günler bunun işaretleriyle dolu. Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Adli Yıl’ın açılışında tarihi uyarılarda bulundu: “Yargıyı isteğe göre dizayn etmek için yargı kurumları üzerinde baskı oluşturulmak istenmesi, yargının yapacağı seçimlere ilişkin müdahale girişimleri endişeyle karşılanmaktadır…” dedi ve meslektaşlarına “Hiçbir makama, unvana ve göreve tamah ve tenezzül etmeyiniz. Başınızı dik tutun...” diye seslendi.
Adli Yıl resepsiyonunda konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “paralel yapı” safsatasıyla ilgili olarak: “Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddi yanlışlar yapılıyor. İmzasız bir yığın dilekçe geliyor. Şu şucu, bu bucu diye fişlemeler yapılıyor… Bana da böyle fişleme usulü bir liste geldi, ben o listeyi kaldırdım attım…” dedi. Bu arada Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, havuz medyasının “Fethullahçı 40 general tesbit edildi” palavrası hakkında, “TSK elinde bilgi ve belge ile çalışır, imzasız ihbar mektuplarıyla yasal işlem başlatamayız. MİT ve Emniyet’ten belge istedim, bana ulaşmadı…” dedi.
Üzerinde en küçük bir tereddüdüm olmayan son bir noktayı da burada bir kez daha tekrarlayayım: Türkiye’nin gelişmişlik düzeyi, iki yüzyıllık hukuk devleti ve demokrasi birikimi, globalleşen ekonomisi, yaygınlaşan insan hakları ve özgürlük fikri otokrasinin yerleşmesine cevaz vermeyecektir. Böylesine büyümüş ve farklılaşmış Türkiye, otokrasiyle yönetilemez. Keyfi, otoriter, yozlaşmış tek adam yönetimi, er geç yenilmeye mahkûmdur. Otokrasiye gidişin demokratik yoldan def edildiği gün, Türkiye özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi yerleştirmiş olacak.