O polisler olmasa...
Emre Uslu 01 Ocak 1970
17 Aralık ve 25 Aralık rüşvet operasyonu yapan o polisler olmasaydı Reza’nın kuryeleri bakanlara ve çocuklarına ayakkabı kutusu taşımaya devam ediyor olacaktı ve sizin ruhunuz bile duymayacaktı...
O polisler olmasaydı, havuz broşürlerini gazete, broşür yazarlarını aydın sanacak, Havuz’un TV kanallarıyla lağım kanalları arasındaki doğrudan ilişkiyi göremeyecektiniz...
O polisler olmasa, “havuz” kavramından bile haberiniz olmayacaktı.
Lağım kanalları yapmak için verilen ihalelerle hem halkın def-i hacetini gidermek, hem de beyni doldurmak için TV kanalları kurulduğundan haberiniz olmayacaktı...
O polisler olmasaydı, cebinizden hortumlanan milyar dolarlar sıfırlanacak, sıfırlanan paralarla medya organları kurulacak, medya organlarından beyninize bonzai etkili yalanlar şırınga edilecek, onlar gemi yüzdürürken siz dizi izlemeye devam edecektiniz...
O polisler olmasaydı, Karun’un memleketi İzmir’de milyon dolarlık villa yaptırıp sıfırlayamadığı paralarla Şehrizar’dan konak alabilen Karunları, Harun sanmaya devam edecektiniz...
O polisler olmasaydı, siz kupon biriktirip indirim peşinde koşarken onlar kupon arazi biriktirip imar değiştirmeye devam edecekti...
O polisler olmasaydı, televizyondan canlı yayınlanan ihalelerin, telefonla değiştirildiğinden haberiniz bile olmayacak, şeffaf ihaleler yapılıyor sanamaya devam edecektiniz...
O polisler olmasa, Belediye tesisleri, Hazine arazileri, vakıf eserleri devredilecek siz gözünüzün önünde döndürülen bu hokuspokusu hayır işi sanıp, “hayır” demeyecektiniz...
O polisler olmasa, ayakkabı kutusunun sadece ayakkabı kutusu olduğunu sanacak, çikolata kutusunun nasıl fonksiyonel bir anahtara dönüşüp, 20’lik bir veledi “hayırsever işadamı” yaptığınızdan haberiniz bile olmayacaktı...
O polisler olmasaydı, Reza’nın jetiyle umreye gidene hacı, başörtüsünü satıp köşe dönene bacı demeye devam edecektiniz...
O polisler olmasa, havuz broşürlerinde gördüğünüz başörtülü münafıklara “âlâ” münevver muamelesi yapmaya devam edecektiniz...
O polisler olmasa, Reza’nın önünde yatanları dürüst siyasetçi, kaleminin üstüne oturanları dürüst gazeteci, hırsızlığa fetva verenleri dürüst müftü sanacaktınız...
O polisler olmasa, siz huşû içinde Bakara okurken onlara sizin kutsallarınızla hakara-makara yapıp size de “bakar” muamelesi yapamaya devam edecekti. Sizse “bakar”ın trene baktığı gibi önünüzden geçen hızlı tren vagonlarını sayacak, önünüzden akan şeyin trenin aslında cebinizden çıkıp milletin a... koyan müttehitlere akan paralar olduğunu aklınızın ucundan bile geçirmeyecektiniz...
O polisler olmasa, meydanlarda karşınıza çıkıp dürüstlük dersi veren ucubeleri dürüstlük abidesi sanmaya devam edecektiniz...
O polisler olmasa, hırsızlığa fetva veren parti müftülerini muteber âlimler sanacak, haram paralarla kurulan ve beslenen havuz broşürlerine kutsal mevkute muamelesi yapmaya devam edecektiniz...
O polisler olmasa, havuz broşürlerinin kokuşmuş köşelerine çöreklenmiş sinekleri kartal, bir tutam ot yiyebilmek için sahibinin sırtına vurduğu semeri ve üstüne yüklediği yalanları taşımaya çalışan uyuz eşekleri küheylan diye alkışlamaya devam edecektiniz...
O polisler 17 ve 25 Aralık’ta kulaklarınıza bir sur üfleyip “uyan ve kalk ey ehl-i kubûr” deyince “ehli kibir”in dengesi bozuldu. Yaşadığımız tüm bu sarsıntıların nedeni bu aslında. Şimdiye kadar kabir ehli gibi uyutulan halk yavaştan da olsa uyanmaya başladı. En azından dürüst dindarlar sandıklarının, arsız hırsızlar olduklarını görüp anlamaya başladı.
Belki farkında değilsiniz ama o polisler birilerinin kurduğu hırsızlık dengesini bozdu ve dengeyi değiştirdi. Tüm devlet sistemini değiştirip, yargıyı dağıtmaları kurdukları o meşum dengeyi yeniden sağlayıp ayakta kalma çabasından başka bir şey değil...
Bugün o polisler içeride ve sen hâlâ neyin ne olduğunun farkına varamadıysan iyi sersemlemişsin demektir...
Metin Kaplan
17:02 (21 saat önce)
Kime: bana
Tevhid-i Selam gerçekleri-6 / Gültekin Avcı
Tevhid-i Selam casusluk ve terör örgütü soruşturmasında mahkeme kararıyla yapılan takiplerde soruşturma makamlarınca tespit edilen “illegal–2 Hücresi”ne bakalım.
“İllegal–2 Hücresi”
Polislerin Sulh Ceza Mahkemesi ifadeleri ve Selam soruşturma dosyasındaki delillere dayanarak yaptıkları itirazlara göre:
Bu hücrede birbiriyle sıkı irtibatlı 4 temel isim, 2 kritik irtibat gözüküyor.
1- İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü (DMO/KG) generallerinden Seyed Ali Akbar Mir Vakili (doğrudan Ayetullah Ali Hamaney’e bağlı.)
2- Kudüs Ordusu terör örgütünün Türkiye yapılanmasını kuran ve bu silahlı terör örgütünün yöneticisi olmaktan 12 yıl 6 aya mahkûm olup cezası Yargıtay’ca onanan Hakkı Selçuk Şanlı.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin faili olmaktan müebbet hapis yatmakta olan Ferhan Özmen, beyanlarında kendisini Hakkı Selçuk Şanlı’nın İran’a götürdüğünü, askeri eğitim almasını sağladığını ifade etmişti.
Yine Yargıtay’ca onanan Umut davasında 12 yıl 6 aya mahkûm olan Hasan Kılıç beyanlarında İran uyruklu Kudüs Ordusu yetkililerinin Hakkı Selçuk Şanlı ile sık sık görüştüğünü, Hakkı Selçuk Şanlı’nın bu şahıslara yardım ettiğini ifade etmişti.
3– 22. dönem AKP Milletvekili Faruk Koca.
4- Tevhid-i Selam terör örgütünden mahkûm olup cezası Yargıtay’ca onanıp kesinleşen Abdülhamit Çelik.
(Polislerin Selam Takipsizlik Kararına İtirazı s.46 vd)
Polisler, Türk aydınlarına tetik çeken katilleri yetiştiren bu Hakkı Selçuk Şanlı’nın eski AKP Milletvekili Faruk Koca ve İran DMO/KG Generali Mir Vakili ile buluşmaları ve görüşmelerini tespit etmiş. (Takipsizlik Kararına itiraz s.66)
Polislerin çok kritik ve dehşet veren tespit ve takiplerine bakar mısınız?
“Yapılan takipler neticesinde Seyed Ali Akbar Mirvekili isimli şahsın Hamit, Hüseyin kod, Faruk Koca’nın Furgan kod, Hakan Fidan’ın Emin kod, yine İran’da bulunan bir yetkilinin Zaloğlu kod olarak anıldıkları tespit edilmiştir.” (s.60)
“Faruk Koca ve Seyed Ali Akbar Mirvakili isimli şahısların birlikte oturmalarına rağmen kâğıda bir şey yazmak suretiyle iletişime geçtikleri, gözcü bulundurdukları, gelen kişilere toplantıda olduklarının belirtildiği tespit edilmiştir.” (s.65)
Aynı masada oturup da sağır dilsiz değilseniz konuşarak değil yazarak iletişim kurmak ne kadar normal siz düşünün.
Devam edelim.
“İran’da bulunan ve sık sık ülkemize gelen Mirvakili’nin bire bir kullandıkları telefon faturalarını kendisinin ödemediği, Hakkı Selçuk Şanlı tarafından ödendiği anlaşılmıştır.” (s.61)
“Mirvakili’nin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile Amerika Başkanı Obama arasında yapılan toplantıya dair Faruk Koca ile görüştüğü, bu hususu Hakkı Selçuk Şanlı’ya aktardığı” (s.61)
Hakan Fidan
Polisler itirazlarında iki önemli kişinin daha bu hücreyle irtibatı olduğunu belirtmişler.
Biri Hakan Fidan.
Diğeri ise Başbakan danışmanı ki bir sonraki yazımızda anlatalım.
Görebildiğim kadarıyla, polislerin Hakan Fidan konusunda Selam soruşturması takip ve tespitleri şöyle:
1- “FİDAN’ın ise Ankara’da bulunduğu konum/müsteşarlık itibarıyla Hakkı Selçuk ŞANLI, Faruk KOCA, İranlı Seyed Ali Akbar Mirvakili ile ilişkide olduğu” (s.75)
2- “Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu Terör Örgütü içerisindeki konumları izah edilen Seyed Ali MİRVAKİLİ, Faruk KOCA, Hakkı Selçuk ŞANLI isimli şahısların telefon görüşmelerinde Hakan FİDAN’a EMİN KOD ismi ile hitap ettikleri, görüşmelerinde bu ismin sıkça kullanıldığı, Mirvakili’nin Türkiye’ye gelişlerinde genel itibarıyla EMİN ile görüşmeye çalıştığı, şahıs yurtdışında iken bir anlamda işlerinin tıkandığı görülmüştür.” (s.66)
Mir Vakili’ye özel uçak ayarlanmış
3- “Şüpheli Faruk Koca’nın zaman zaman Sayed Ali Akbar Mirvakili için İran’a özel uçak ayarladığı.” (s.65)
“Şahısların İran’a gönderilmesi ile alakalı olarak Faruk KOCA’nın Edip Ali YAVUZ ile görüştüğü, Mir Vakili’yi Esenboğa havalimanında karşılayan ve çıkış işlemlerini takip eden kişinin Veli ÇAYIR olduğu” (s.65) (Edip Ali Yavuz ve Veli Çayır MİT’te Hakan Fidan ile çalışan ekiptir.)
4- “Mir Vakili’nin İran’a indikten sonra Faruk KOCA ile görüşerek “çok teşekkür et şeyden, EMİN ABİDEN, Zahmet oldu size de zahmet oldu” şeklinde Hakan FİDAN’dan bahsettiği.” (s.70)
5- “Hüseyin Avni YAZICIOĞLU ile ders grubu içerisinde yer alan Bilgehan Ahmet ARSLAN arasında yapılan görüşmede FİDAN ile ilgili olarak “bizim aynen bu Kur’an çalışmaları gibi düşün oralardan” “Tanıyorum ya biz işte o dersler de beraberdik Ankara’da takılırdık he vaziyet bu hacım ya” dediği.” (s.69)
“Tevhid’den arkadaşımız”
6- “H.A.Yazıcıoğlu’nun Yücel Serdar ve Yılmaz Ensaroğlu aracılığıyla Hakan FİDAN’a bilgi/belge ilettiği bilinmektedir ve dosyada mevcuttur. Hakan FİDAN ile ilgili “TEVHİD’DEN ARKADAŞIMIZ DEĞİL MİYDİ O” gibi beyanların olduğu tespit edilmiştir. (s.75)
Hatırlatalım ki Mumcu, Aksoy, Üçok ve Kışlalı’nın tetikçileri Tevhid Dergisi/grubu etrafında toplanmışlardı.
7- Devletin gizli belgelerini firar eden İran ajanı Naser Ghafari’ye servis eden H.Avni Yazıcıoğlu’na ait dijitallerde Fidan’ın özgeçmiş raporu var.
“Yine dosyada mevcut imajı alınan dijitaller arasında bir belgede Hakan FİDAN ile ilgili hazırlanan özgeçmiş raporu olduğu… Çalışma gerekçesi başlığı olduğu, “ÇALIŞIRSA İSLAMİ SEBEPLERLE ÇALIŞACAKTIR” açıklamasının bulunduğu… 15 yıldır tanındığının belirtildiği.” (s.72)
8- “10.06.2013 tarihinde gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Başbakan arasında geçen tartışmaları bizzat Hakan Fidan’ın Mir Vakili’ye aktardığı tespiti var.
Mir Vakili, “Ağa (BB) çıldırmış, herkese kızıyor, toplantıdan dışarı atmış Sayın Bülent Arınç’ı” diyor. Ve Hakkı Selçuk Şanlı’nın sorusu üzerine de haberi “Emin”den aldığını söylüyor. (s.61)
9-Bakan Taner Yıldız’ın uçağının Erbil’e inişine izin verilmemesi üzerine Hakan Fidan’ın talimatıyla Faruk Koca’nın Mir Vakili’den yardım istemesi. (s.76)
“Beni rejim hep takip etti, ta ki Fidan gelene kadar”
10- “Dosyada mevcut teknik araçlar ile izleme kayıtları incelendiğinde Hakkı Selçuk ŞANLI’nın ‘tehlikeli adamdır, diye rejim bi ara takip ediyordu şimdi takip etmiyor şeyden beri Hakan o MİT’in başına geldiğinden beri, daha önce bazen yakın takip de yapıyorlardı’ dediği” (s.70)
Durum gerçekten böyleyse düşünmek gerek.
Bu ifade Türk aydınlarını hunharca katleden tetikçileri yetiştiren ve silahlı örgütten mahkûm olup 2004’te AKP affıyla çıkan Hakkı Selçuk Şanlı’nın.
Mahkeme kararıyla yapılan 05.01.2013 tarih ve 1853070631 numaralı tapede Tevhid-Selam örgüt üyesi diğerine Fidan için şöyle diyordu:
—YÜZYILIN ATAMASIDIR o abi.
Hal böyleyse ne demeli.
Allah sonumuzu hayretsin.