25 Aralık darbe miydi?
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
25 Aralık yolsuzluk dosyası hakkında takipsizlik kararı verildiği gün, operasyonu gerçekleştiren polisler gözaltına alındı. Beni hayrete düşüren gelişme İsmail Uçar, İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğan isimli Cumhuriyet savcılarının “Başbakan ‘örgüt lideri’ ve ‘dönemin Başbakanı’ olarak gösterilmiştir” demeleri, buradan yola çıkarak, “hukuki bir soruşturma görünümü altında, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebren ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiler” şeklinde bir iddiayı benimsemeleri.
Polis fezlekesinin tamamını biliyorum. Burada, “Dönemin Başbakanı; örgüt lideri” gibi tanımlamalar mevcut değil ama polis, ihaleye fesat dosyasını takip ederken, Bilal Erdoğan’ın Bosphorus 360’ın gizli ortağı olduğu şüphesine kapılmışsa, ne yapmalıydı?
Kısa bir hatırlatma:
Jandarma 2011/2323 sayısına istinaden yürütülen hafriyat soruşturması kapsamında ele geçirilen delilleri, ihale yolsuzluğuyla ilgili görüp, başka bir soruşturmanın konusu olduğu için tefrik ederek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Cumhuriyet Başsavcılığı dinleme tapelerini Mali Şube’ye intikal ettirdi ve UYAP’a 2012/656 sayılıyla kaydedilen soruşturma başlamış oldu. O tapeler, Bosphorus 360 unvanlı bir şirketin kurulduğunu gösteriyordu.Şirketin resmi olarak Cengiz Aktürk ve eşi üzerinde görülmekle birlikte, gizli ortaklarının Yasin El Kadı’ya vekâleten oğlu Muaz Kadı, Usame Kutub, Abdülkerim Çay ve Bilal Erdoğan olduğu şüphesi doğdu. Şahısların Ortadoğulu yatırımcılara projeler ayarladıkları anlaşıldı; bu projeleri seçerken istedikleri fiyata alabilecekleri ve imar çıkarabilecekleri için devlet arazisini tercih ettikleri izlenimini edinen polis, olayın peşini bırakmadı. Projelerden birinin de Etiler Polis Okulu’nun arazisinin ucuza kapatılması ve orada inşaat yapılması olduğu görüldü.
Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, tutuklanmadan önce, BUGÜN televizyonunda şöyle bir soru ortaya attı: “İhaleye fesat soruşturmasını yürütürken, AK Partililer’e değil de muhalefete mensup kişilere ulaşsaydık, hükümet, ‘üzerine gitmeyin’ mi diyecekti?”
Herkes vicdanına göre cevabını versin.
Avrupa Birliği üyeliği yolunda, Türkiye, demokratikleşme adımları attı. Bunlardan biri de, adli kolluğu bağımsız hale getirmekti. Emniyet mensupları, tamamen yargıya tabi olarak ve oradan aldıkları talimata göre çalışıyorlar; kendi amirlerine hiçbir bilgi vermiyorlar. Polis de, yasalar ne diyorsa, bunu uyguladı. Teknik takip kararları hep hâkimden alındı; savcı denetiminde yürütüldü.
Görevini ifa edenler, yeni Türkiye’de darbeci oldu. Darbe iddiasına gerçeklik kazandırmak amacıyla, işin içine bir de Cemaat sokuldu. Sanki Cemaat ve Yahudi lobilerinin ortaklığıyla hükümete tuzak kuruldu gibi bir algı operasyonu gerçekleştirildi. Oysa iddiaları destekleyen gelişmeler de var. Etiler Polis Okulu, İçişleri Bakanlığı’ndan belediyeye devredildi. Bunun sebebi ne? Acaba belediyeye daha kolay tesir edilebileceği mi düşünüldü? Yasin El Kadı’nın yaptığı toplantıların fotoğrafları dosyada mevcut. Etiler Polis Okulu’nun arazisine inşa edilecek binanın projesi dahi milyonlarca dolar ödenerek yabancı bir firmaya hazırlatılmış. Aslında, Belediye Başkanı Kadir Topbaş da baskıları biliyor ama kimse konuşamıyor.
Yeni Türkiye böyle bir şey…
“Şey”ime dokunuyor
Bosphorus 360’ın ortağı Cengiz Aktürk’ün dinlemeye takılan konuşması:
“Şimdi Reis, kısaca ben sana özetleyeyim: Biz Bosphorus 360 diye bir şirket kurduk. Bosphorus 360 ne yapar? Yurtdışından yabancı yatırımcılara danışmanlık yapar. Bu şirketin %75’i Rabia’ya, %25’i de bana ait… Emanetçi üç tane ortağımın (hisseleri) Rabia’da… birisi bu Usame Kutub… Suudlu Mekke’de yaşıyor. Beyefendi’nin, Tayyip Bey’in çok önem verdiği, sevdiği, sürekli görüştüğü bir aile… Diğeri, bu BİM’lerin sahibi var; Topbaş’ın ortağı Yasin El Kadı’nın oğlu Muaz… İşte bir tane de var yine birisi var… Bunların üçü de normalde şirketin ortağı ama değil, yani tabi buna bizi şeyin, (biraz da telefonda şey konuşuyorum) oluruyla onayıyla kuruldu. Ondan sonra ve şeyin İmam Hatip’ten arkadaşı da genel müdür oldu. O da oradan ayrıldı. Yani Başbakanlık’tan yönlendirildi. Anladın?”
***
Abdülkerim Çay, “Şey”in, İmam Hatip’ten arkadaşı; Bosphorus 360’ın genel müdürü. Zaten şirket“Şey”in onayıyla kurulmuş. İşadamı Cengiz Aktürk de telefonda biraz “Şey” konuşuyor.
İşte bu “Şey”li dosya takipsizlik kararıyla düştü.
Vallahi billahi “Şey”ime dokunuyor!!!
clip_image001
Yasin El Kadı ve arkadaşları Bosphorus 360 şirketinin Etiler Polis Okulu arazisine inşa etmek istedikleri projeyi inceliyor. Soldan sağa: Bilal Erdoğan’ın İmam Hatip’ten arkadaşı ve Bosphorus 360 şirketinin Genel Müdürü Abdülkerim Çay, Usame Kutub, Yasin El Kadı ve hisseleri emaneten eşi Rabia’nın üzerinde tutan işadamı Cengiz Aktürk.
Gül’ün mesajı
“1 trilyon” davasında Abdullah Gül, savcılığa başvuracağını söyledi.
“1 trilyon” meselesi neydi, onu hatırlayalım:
Refah Partisi’nin kapatılacağı anlaşılınca, eldeki Hazine yardımı yeni bir partinin kurulması için teşkilata gönderilmişti. Netice itibariyle bir hırsızlık değil, bir usulsüzlük söz konusuydu. Partinin haksız yere kapatıldığını düşündüğüm için, bu usulsüzlüğü ben, haklı bulmasam bile her zaman hoş gördüm. Devletin hedefinde olan ve sık sık kapatılan bu partilerin mal varlıkları da daima kişilerin üzerinde muhafaza edilmiştir. Bir nevi savunma mekanizması. Sonuç itibariyle 1 trilyon davasının Abdullah Gül’ün aleyhine gelişmesi mümkün değil. Fakat Gül’ün tavrı ve sözleri önemli:“Hukuk devleti budur. Kimse imtiyazlı değildir; herkes gider ifade verir, suç var mı, yok mu diye karar yetkisi yargıya aittir.”
Tecrübelerime dayanarak ben de bir iki ilave yapmak isterim: Eksik, gedik de olsa, Türkiye’de demokrasi var. Bugün değilse bile yarın, şüphelerin izi sürülecek ve yargı mekanizması çalışacaktır.