« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Eyl

2014

Tevhid-i Selam gerçekleri-5

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

Dün yazdığım “Tevhid-i Selam gerçekleri-4”te Selam soruşturmasının takriben 8 eksenli olduğu, savcı ve polislerce 4 illegal hücrenin tespit edildiğini belirtmiştim.

İllegal–1 hücresinden başlayalım.

Bu hücrede Akabe Vakfı Başkan Yardımcısı Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun İran ajanı Naser Ghafari’ye devletin gizli bilgi/belgelerini servis ederken görüntülendiğini hatırlatmak isterim.

Naser Ghafari, İran İstanbul Konsolosluğu’nda siyasi ateşe olarak görünüyor.

Lakin İran Devrim Muhafızları Ordusu/Kudüs Gücü’nün Türkiye sorumlusu.

Hüseyin Avni’ye talimatları Naser Ghafari’nin verdiği tespit edilmiş.

Hüseyin Avni’de TSK Harita Genel Komutanlığı’nın “gizli” şerhli haritaları, başkaları adına düzenlenmiş pasaportlar, üst düzey devlet ve istihbarat yetkililerinin bilgileri, Halkalı Nükleer Araştırma Merkezi’nin krokisi, ABD ve İsrail Başkonsolosluğu’nun uydu fotoğrafları mevcuttu. (Eşi Kamile’nin 4.3.2011 tarihli ifadesi)

Selam soruşturmasıyla telaşlanan hükümet ve iktidar medyası, Kamile’nin sonradan ifade değiştirdiğine dikkat çektiler.

Oysa bunun hiç önem ve değeri kalmamıştı.

Çünkü Kamile’nin dediklerinden de vahim ve ileri illegal ilişkiler polisçe tespit edilmiş, dosyaya çoktan konmuştu.

Soruşturma Kamile’nin beyanlarını doğrulamış ve çoktan aşmıştı.

Ve Hüseyin Avni’nin İran ajanlarına teslim ettiği ve hazırladığı inanılmaz bilgi-belge ve raporlar.

HERON ve ANKA’larla ilgili dosya var.

“Örneğin bir raporda “İNSANSIZ HAVA ARACI ANKA, OTOKAR'IN ALTAY PROJESİ, İSTANBUL TERSANESİ'NİN MİLGEM PROJESİ, TAI'NİN ATAK HELİKOPTERİ, HAVELSAN'IN GENESİS PROJESİ” ile ilgili bilgilerin yer aldığı dosyada mevcut.” (Takipsizlik kararına itiraz s.28–29)

Terörle mücadele döneminde o Heronlar’la PKK teröristleriyle mücadele ediliyordu hatırlar mısınız?

Ve PKK Heronlar ile termal kameralara görüntü vermemek için şemsiye formülünü bulmuştu. Bu şemsiyelerle tespit edilemiyorlardı. Sınırı geçerken bu şemsiyeleri yanlarından hiç ayırmamışlardı.

Nice şehitler verdik sınırı geçen PKK’lıların saldırılarıyla.

Acaba bizdeki savunma teknolojisinin zayıf yönleri, bu teknolojiyi çözme iktidarı olmayan PKK’ya kimlerden gitti? Terörle mücadele sürecinde İran’ın PKK’ya olan açık desteği ve yardımları hepimizin malumuydu hatırlayın.

Karayılan’ın İran mutabakatı, Cemil Bayık’ın İran’da tedavi olması, Urumiye’deki PKK hastanesi, PKK’lıları İran sınırından Türkiye’ye sokmak için Devrim Muhafızları’nın sınıra kadar örgüte refakat etmesi ve daha nice yardım ve yataklık.

Devrim Muhafızları komutanlarından Kasım Süleymani, Karayılan’la görüşmüş ve Türkiye’ye saldırmaları için açık askeri destek vadetmişti.

İşte Hüseyin Avni bu İran’a servis ediyordu bu bilgi ve belgeleri.

Neden dinlenmişler?

Polisler şöyle devam ediyor:

“HAS PARTİ, SETA, BİRTAKIM CEMAATLER, ÜLKEMİZİN SİLAH SAVUNMA POLİTİKASI, DIŞ İLİŞKİLERLE İLGİLİ KONULAR, SİYASİ KONULAR raporlarının bulunduğu bilinmektedir. Bu raporların hazırlanma sürecinde Kamil SORGUN, Musa CAN, Hayrettin DEMİRCAN, Mehmet AYCI, Seracettin KARAYAĞIZ, Hayrettin ÇAKMAK, İbrahim KARAGÜL, (Prof)Nurkan YAĞIZ gibi kişiler ile görüşmelere dair not/raporların olduğu bilinmektedir.”(s.28–29)

Hüseyin Avni Yazıcıoğlu bu bilgi ve raporları nasıl temin edip düzenliyor ve İran ajanlarına teslim ediyor, elbette ki takip edilmeliydi.

Bunun için Hüseyin Avni’yle irtibatlı olan kişilerin dinlenmesi hukukun gereğidir.

Bu itibarla Hüseyin Avni Yazıcıoğlu gibi devletin gizli bilgilerini resmi İran ajanına teslim ederken görüntülenen birisinin görüşmeleri tespit edilen;

Hazine ve Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı Hayrettin Demircan, Ulaştırma Bakanı Basın Danışmanı Mehmet Aycı, Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül hem adli hem de istihbari açıdan takip edilmek zorundadır.

TBMM Müşaviri Bilal Coşkun’un Hüseyin Avni ile sıklıkla görüşmeleri var. Meclis binasında bile görüşmüşler. Beraber yediği yemeklerin notu bile Hüseyin Avni’de çıkmış.

İbrahim Karagül’ün görüşmeleri var.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in danışmanı Adnan Boynukara’nın, Hizbullah (Lübnan) terör örgütü üyesi olmaktan 17 yıl 6 aya mahkûm olup geçmişte Selam gazetesi yöneticiliği yapanNurettin Şirin’le yoğun irtibatı görülmüş. A Haber ve Hilal TV’nin İran temsilcisi olan ve Tevhid-i Selam terör örgütünden İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Ali Akbulut’un konuşmalarında sıklıkla Adnan Boynukara ismi geçmiş. (4.Sulh Ceza, Başkomiser Erkan Ünal sorgusu s.23)

Numan Kurtulmuş’un çevresindeki Has Parti kurucularından Türker Saltabaş, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Şube Müdürü Yücel Serdar ve Akil İnsanlar heyetinde görev yapan SETA direktörü Yılmaz Ensaroğlu…

Neden adli makamların ilgisini çekmiş?

MİT’e personel alımında Hüseyin Avni ve “aracıları”

Tespit aynen şöyle:

“H.AVNİ YAZICIOĞLU’NUN YÜCEL SERDAR, YILMAZ ENSAROĞLU GİBİ ARACILAR KULLANMAK SURETİYLE MİT’E PERSONEL ALIMI İLE İLGİLİ DE GÖRÜŞMELERİ VE TEKNİK ARAÇLAR İLE İZLEME TUTANAKLARI DOSYADA MEVCUTTUR.” (İtiraz s.32)

İnanılmaz bir şekilde MİT’e personel alımında bile İran ajanı Ghafari’ye devletin gizli bilgilerini servis ederken görüntülenen Hüseyin Avni çıkıyor.

Hüseyin Avni’ye kimler aracılık etmiş görüyor musunuz?

Bunlar sizce normal mi?

Bir tespit de dünkü yazımızdan:

“BENZER ŞEKİLDE H.A.YAZICIOĞLU’NUN YÜCEL SERDAR VE YILMAZ ENSAROĞLU ARACILIĞIYLA HAKAN FİDAN’A BİLGİ/BELGE İLETTİĞİ BİLİNMEKTEDİR VE DOSYADA MEVCUTTUR.” (s.75)

Son bir tespit daha:

“H.A.Yazıcıoğlu’nun Türker Saltabaş, Yücel Serdar ve Yılmaz Ensaroğlu aracılığıyla kırmızı bültenle aranan Selahattin Eş’in aramasının kaldırılması talebiyle birtakım yerlere bilgi/belge ilettiği görülmüştür.” (4.Sulh Ceza, Sorgu. s.23)

H.A.Yazıcıoğlu, Selahattin Eş’in kırmızı bültenini kaldırmaya çalışıyor ve aracı olarak bu isimleri kullanıyorsa bu isimler hukuken elbette ki takip edilmek zorundadır. (5397 sayılı Kn ve CMK gereği budur.)

A Haber ve Hilal TV’nin İran temsilcisi Ali Akbulut’la birlikte İran’da ikamet eden Selahattin Eşkimdi, neden kırmızı bültenle aranıyordu?

İşte Yargıtay’ca onaylanıp kesinleşen 2000 tarihli DGM Savcısı Hamza Keleş iddianamesinden:

“Ali Akbulut, Selahattin Eş ve Cansız’ın, İran Devrim Muhafızları kapsamında faaliyet yürüten Kudüs Ordusu örgütü içinde yer aldığı, Türkiye’de Tevhid-Selam yapılanması içinde askeri ve siyasi eğitim için İran’a gidenlerle irtibatı sağladıkları, örgütsel eğitim için İran’a gelenlerin önce örgüt evlerine yerleştirildiği, sonra örgütün eğitim alanlarına götürüldüğü, üçerli gruplardan oluşan elemanların C4, TNT, tahrip kalıbı hazırlanması, bomba yapımı, silah kullanımı konularında eğitim almalarını sağlayarak Türkiye’ye gönderildiği, bu yönüyle şüphelilerin örgütte özel konumda bulundukları anlaşılmıştır.”

Şimdi görüyor musunuz bu kişilerin mahkeme kararıyla neden dinlenildiğini ve doğal olarak dinlenmesi gerektiğini?

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 87648

ulkucudunya@ulkucudunya.com