Tevhid-i Selam gerçekleri-3
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
2000’li yılların başında İran, Türkiye’de 7 ayrı dini motifli terör grubunu destekliyordu.
17.01.2000’de Hizbullah İlim Grubu’na yönelik olarak Beykoz’daki hücre evine yapılan operasyonda örgüt lideriHüseyin Velioğlu ölü olarak ele geçirilmişti.
Ve aynı yerde örgüte ait birçok dijital malzeme (CD ve disketler) ile doküman ele geçmişti.
Bulunan CD ve disketlerin çözümünde Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu isimleri altında o güne kadar ortaya çıkarılmamış yeni yapılanmalara rastlanıldı.
İşte adli mekanizma ve polis arşivlerine Tevhid-i Selam terör örgütü ilk kez böyle girdi.
O zamana kadar bu terör yapılanması bilinmiyordu.
Tevhid/Selam yapılanması mercek altına alındı.
Yapılan soruşturmalar neticesinde Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı olmak üzere birçok faili meçhul cinayet ve yaralama olayının Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu isimli örgüt tarafından yapıldığı anlaşıldı ve faillerine ulaşıldı.
DGM, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ve 3 kez Yargıtay kararıyla örgüt ortaya kuşkudan uzak şekilde konmuştu.
Türkiye’den birtakım kimseler silahlı ve ideolojik eğitim amaçlı İran’a götürüldü.
Bu tip elemanlar Türkiye’ye gönderdiklerinde ayrıca ziyaret edilerek irtibat devam ettiriliyordu.
Mumcu, Üçok, Aksoy ve Kışlalı’nın tetikçileri de İran’a askeri eğitime götürülmüştü.
Ali Akbulut’un faaliyetleri
2000 tarihli Savcı Hamza Keleş imzalı DGM iddianamesinde şu tespitler var:
“(Selam Gazetesi Yayın Yönetmeni) Aydın Koral’ın, 1991, 1997, 1998’de Yusuf Karakuş, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Şahin’le (Umut davası sanıkları) birlikte İran’a gittiği, organizasyonu Şahin’in yaptığı, Karakuş’tan İran’da irtibat kurulacak kişilerin telefonlarını aldığı, İran’da oturanSelahattin Eş ve Ali Akbulut ile örgütsel amaçlı görüşmeler yaptığı, Ayetullah denilen İranlı şahısla irtibat kurduğu, asker kıyafetli kişilerden askeri ve siyasi eğitim aldığı, daha sonra Türkiye’ye gönderilerek örgütsel faaliyetlerine devam ettiği, örgüte ait Kalaşnikof silahı bulundurduğu anlaşılmıştır.
Ali Akbulut, Selahattin Eş ve Cansız’ın, İran Devrim Muhafızları kapsamında faaliyet yürüten Kudüs Ordusu örgütü içinde yer aldığı, Türkiye’de Tevhid-Selam yapılanması içinde askeri ve siyasi eğitim için İran’a gidenlerle irtibatı sağladıkları, örgütsel eğitim için İran’a gelenlerin önce örgüt evlerine yerleştirildiği, sonra örgütün eğitim alanlarına götürüldüğü, üçerli gruplardan oluşan elemanların C4, TNT, tahrip kalıbı hazırlanması, bomba yapımı, silah kullanımı konularında eğitim almaları sağlanarak Türkiye’ye gönderildiği, bu yönüyle şüphelilerin örgütte özel konumda bulundukları anlaşılmıştır.”
Yukarıda anlatılan kişilerin ve savcılıkça anlatılan olayların doğruluğu Yargıtay tarafından onandı kesinleşti.
Yukarıdaki isimlerin tümü mahkûm oldu.İkisi ise kırmızı bültenle aranıyor.
Hatırlarsanız buradaki (Mehmet) Ali Akbulut, A Haber ve Hilal TV’nin İran temsilcisi.
Bu yalan çukurlarının İran temsilcisi neler yapmış görüyor musunuz?
Üstelik dosyadaki tespitlere göre; bu adam Nasuhi Güngör’ün yerine TRT Haber’in başına geçirilmek istenmiş. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı yapılmak istenmiş ama “izah edemeyiz” diye vazgeçmişler.
Ve tekrar edelim ki Ali Akbulut ve Selahattin Eş halen kırmızı bültenle Tevhid-i Selam terör örgütü özel yöneticisi olmaktan aranmaktadır.
Selahattin Eş Vakit yazarı mı?
İlgili haberi aynen aşağıya alıyorum:
Cinayette Vakit izi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili olarak 16 yıl sonra açtığı davada, hakkında “örgüt yöneticisi olduğu” iddiasıyla 22,5 yıla kadar hapsi istenen sanıklardanSelahattin Eş’in, Anadolu’da Vakit Gazetesi’nde bir süre öncesine kadar köşe yazıları yayımlanan Selahattin Eş Çakırgil ile aynı kişi olduğu ileri sürüldü. İddianamede, 1980 askeri darbesinden sonra Tahran’a gittiği ve burada yaşamını sürdürdüğü öne sürülen Eş, aralarında Uğur Mumcu, A. Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok cinayetlerinin de olduğu 17 ayrı olayın faillerini askeri eğitim için İran’a götürmekle suçlanıyor… (T24, 27.1.2009)
Gerçekten de iddianamede, Tevhid-i Selam terör örgütünde özel görevli yönetici olmakla suçlanan Selahattin Eş hakkında verilen bilgiler, 2009’a kadar Vakit Gazetesi yazarı Selahattin Eş Çakırgil’le birebir uyuyor.
Eş Çakırgil de yazılarını İran’dan gönderiyordu.
Ne dersiniz o mu acaba?
Hakkı Selçuk Şanlı, İran ve Fidan
Devam edelim.
DGM iddianamesinde; İran’daki kamplarda bazı kişilere özel olarak bomba ve silah eğitimi verildiği, bu tip elemanların Türkiye’de Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerde doğrudan Kudüs Ordusu’na bağlı ve bu örgütün amacı doğrultusunda eylem yapabilecek şekilde hazırlandıkları belirtilmişti.
Ankara için Ferhan Özmen, İstanbul için de Hakkı Selçuk Şanlı eğitilmiş ve hazırlanmıştı.
Ferhan Özmen malumunuz Türk aydınlarını öldürmekten ağırlaştırılmış müebbet yedi ve hâlâ hapiste cezasını çekiyor.
Hakkı Selçuk Şanlı ise 12 yıl 6 aya mahkûm oldu ama 2004’te Erdoğan affıyla çıktı.
Tevhid-Selam’dan mahkûm olan Hasan Kılıç, “Sawama ajanı” olarak belirttiği İsmail Karacadağlı ile kendisini Hakkı Selçuk Şanlı’nın 1986’da irtibatlandırdığını söylemişti.(Ankara DGM C. Başsavcılığı’nın 1999/648 Hazırlık; 2000/158 Esas sayılı iddianamesi.)
Ayrıca İran’da bulunan ve sık sık ülkemize gelen DMO/KG Generali Mir Vekili’nin bire bir kullandıkları telefon faturalarını kendisinin ödemediği, Hakkı Selçuk Şanlı tarafından ödendiği tespit edilmiş.
İşte hükümet ve havuz medyasının panikle kapattırmaya çalıştığı bugünkü Tevhid-i Selam soruşturma dosyasının içinde;
Hakkı Selçuk Şanlı’nın,
Oğlunun adı Ruhullah (Humeyni’nin adı) olan AKP 22. Dönem Milletvekili Faruk Koca ile…
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile…
İran DMO/KG Generali Mir Vakili ile…
Mumcu ve Kışlalı’nın tetikçileri cezaevindeki Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan ve Necdet Yüksel ile…
Düzenli ilişki ve görüşmeleri var. (Takipsizlik Kararına itiraz s.75)
Daha çok şeyler var.
Pazartesi devam edeceğiz.