Türkiye, ABD'nin IŞİD Planı'na Neden Karşı
Sedat Laçiner 01 Ocak 1970
ABD Başkanı Obama, IŞİD’i nasıl ortadan kaldıracaklarını açıkladı. İlan ettiği plan herkesi, ama en çok da Türkiye’yi hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü Obama’nın ‘yeni’ diye takdim ettiği plan eski hataların tekrarından ibaretti.
Sözde yeni plana göre ABD havadan, ağırlıklı olarak insansız hava araçlarından silahlı mücadeleyi öngörüyor. ABD güçleri, tıpkı Yemen, Afganistan ve Pakistan’daki gibi, havadan vuracak, yerde de başta Kürtler olmak üzere ‘dost güçler’ kara mücadelesini gerçekleştirecek…
Diğer örnekleri dikkate alırsak ABD, ‘IŞİD’le savaşıyorum’ bahanesiyle Irak ve Suriye’de pek çok sivil katliamı yapacak, birkaç terörist için onlarca, belki daha fazla sivili bir anda yok edecek…
Dahası, Amerikalılar IŞİD’i ortaya çıkaran nedenlerin hiçbirine odaklanmadan, aslında terörü ve aşırılığı arttıracak yöntemlere ağırlık verecekler…
Şurası kesin, IŞİD ABD’nin yanlış politikaları ve adeta rastgele saldırılarının bir sonucu olarak doğdu ve güçlendi; aynı politikalar devam ederse El Kaide ve IŞİD benzeri yapılar zayıflamaz, tam tersine daha da yayılır ve güçlenir…
Türkiye’yi rahatsız eden bir diğer husus ise ABD’nin mücadeleyi Müslümanlar arası bir iç savaşa çevirmiş olması… Irak’ta ve Suriye’de diktatörlerin devrilmesi ve demokrasiye geçilmesi olarak başlayan hikâyeler mezhepler ve etnik gruplar arasında iç savaşa dönmüş durumdadır. Görünen o ki ABD mezhep savaşlarından mutsuz değildir, hatta bunu kışkırtıcı politikalar içindedir.
MEZHEP DENGESİ GÖZETİLMİYOR
Türkiye’nin bu konudaki en büyük eleştirisi Irak ve Suriye’de mezhep dengesinin gözardı edilmesi ve tamamen Sünniler aleyhine politikaların geliştirilmesidir. Ankara’ya göre IŞİD, bir terör örgütünden öte Iraklı Sünnilerin Bağdat Yönetimi’in Şiici ayrımcılığına karşı direniş gösteren bir şemsiye örgüttür. Aynı şekilde IŞİD, Suriye’de de Beşar Esad’ın mezhepçi ve diktatörce zulmüne karşı çıkan çok sayıda akımdan biridir…
Bu bağlamda Türkiye, bölgede sadece IŞİD’i şeytanlaştıran, diğer güçleri temize çıkaran anlayışa karşı çıkmaktadır. Savaşan güçler içinde melek yoktur, taraflar işkence ve katliamlarda yarışmaktadır…
Türkiye’yi Amerikan planından soğutan bir diğer yön ise planın Bağdat ve Şam’ı güçlendirmesi, diğer taraftan muhalifleri yok edecek bir noktaya sürüklemesidir. Esadzulmüne karşı adeta kılını kıpırdatmayan, bir tek uçak dahi kaldırmayan Amerikalılar IŞİD’i bahane ederek büyük bir savaşa girişmekte, savaşın sonunda ise Esad ile Bağdat’ın Şiici politikalarının güçleneceği kesin görünmektedir… Eğer bu savaş ABD’nin öngördüğü gibi bitecek olursa Türkiye belki de Irak’ı ve Suriye’yi kaybetmiş olacaktır.
Görüldüğü üzere Türkiye’nin ABD’ye itirazları esaslıdır… Anlaşmazlığı sadece bir usül sorunu olarak görmek mümkün değildir…
Sözlerimden de anlaşılacağı üzere Türkiye’ye eleştirilerinde önemli oranda hak veriyorum. ABD, sorunu çözmekten ziyade bataklığı büyütecek yöntemlerde ısrar etmektedir; mezhepsel ve etnik dengeleri gözardı etmekte, bölgeye verdiği sözlerin arkasında durmamaktadır…
İRAN VE ‘BÜYÜK ŞEYTAN’
Buna rağmen Türkiye’nin ve bölge devletlerinin de çok vahim hatalar içinde olduğunu söylemek gerekir. Örneğin İran, Şii-Sünni dengesini kendi lehine çevirebilmek için ABD’nin askeri operasyonlarına destek vermekte, hatta fiilen askeri işbirliği içine girmektedir. Bir zamanlar ABD’yi ‘büyük şeytan’ olarak tanımlayan, emperyalistleri bölgeden çıkarma yeminleri eden İran’ın kendi lehine olunca büyük güçleri bölgeye çağırması ibret vericidir…
Diğer taraftan bazı Sünni gruplara göre bunda şaşılacak bir şey yoktur, çünkü ABD ve Batı bölgede Şiileri güçlendirerek Sünnileri dengelemek istemektedir. Bu anlayışa göre ABD daha başından itibaren İran’ın lehine adımlar atmıştır: Önce Saddam Hüseyin ve güçlü Irak Ordusu dağıtılmıştır, ardından ise Irak ve Suriye’yi parçalayacak ve yeni parçalarda Şiileri hâkim kılacak adımlar atılmıştır. Hatta bazı Sünni gruplara göre Mısır’da ve Körfez’de Müslüman Kardeşler’in ezilmesi de bir Batı ürünüdür..
TÜRKİYE’NİN HATALARI
ABD ve İran gibi Türkiye’nin vahim hataları bulunduğunu ifade etmiştik. Bu hataların başında hiç şüphesiz başka devletlerin içişlerine fazla girmek geliyor. Özellikle Suriye’de savaşan gruplar arasında taraf tutan ve desteğini askeri yardıma kadar götüren Türkiye bu dâhil oluşun ağır faturalarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
IŞİD planı çerçevesinde ise Türkiye duruşunu netleştirmekten kaçınmaktadır. Türkiye,Obama’nın IŞİD operasyonlarında yer almayabilir. Bu konudaki tereddütlerini izah etmek mümkün olabilir. Zaten Almanya gibi bazı NATO müttefikleri de askeri operasyonlara katılmayacak. Ne var ki Türkiye anlayış olarak da durumunu netleştirmiyor…
IŞİD’e karşı Türk yetkililerin neredeyse suskun kalması, resmi bir duruş sergilenememesi Türkiye’nin bir tür işbirlikçi gibi algılanmasını kolaylaştırıyor. Uzun zamandır Türkiye’nin açığını bekleyen bazı Batılı mahfiller ise bu sessizliği IŞİD’le işbirliği olarak yorumluyor ve kamuoyunu Türkiye aleyhine yönlendiriyorlar..
Oysa ki IŞİD, Türkiye’nin İslam anlayışı ile de taban tabana zıt bir örgüttür. Türkiye çok net bir şekilde IŞİD’e eleştiri getirebilir, en azından kendi anlayışını daha gür ve açık bir şekilde dile getirebilir… Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve sivil toplum temsilcileri din adına yaşanan vahşet karşısında daha net bir duruş için cesaretlendirilebilir.
SEBEP REHİNELER DEĞİL
Bu noktada Türkiye’nin 49 rehine nedeniyle elinin kolunun bağlı olduğunu söylemesi, IŞİD’in öfkesini üzerine çekmek istemediğini belirtmesi yeterli değildir. Eğer bu şekilde davranılmaya devam derse rehine olan sadece 49 kişi değil, tüm Türkiye olacaktır. Türkiye’nin politikalarını rehineler belirleyecekse Türkiye’yi durdurmak çok kolaydır. Ancak ben Türkiye’nin duruşunda 49 rehine olayının çok az etkili olduğunu düşünüyorum… Türkiye sorunu ABD’nin baktığı yerden bakmadığı gibi, IŞİD’i de Batı dünyası kadar önemsemiyor. Fakat, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere IŞİDve El Kaide sadece Batı’nın değil, İslam dünyasının da en mühim sorunlarından biridir ve Türkiye de eninde sonunda bu gerçekle yüzleşmek zorundadır…
Türkiye’nin bir diğer vahim hatası ise mezhep çatışmalarından taraf olarak algılanmasına neden olacak hareketlerde bulunmasıdır. Bunun en kuvvetli örnekleri Suriye’de görülmüştür. IŞİD meselesi nedeniyle Irak’ta da Türkiye Sünnici bir güç olarak algılanmaktadır… Oysa Türkiye her türlü mezhepçi şiddeti reddetmeli ve üçüncü bir yolun temsilcisi olmalıdır.
Biz bunları söyleyince Türk yetkililerin “biz zaten öyle yapıyoruz, hiçbir mezhebi ve etnik grubu desteklemiyoruz” dediklerini duyar gibi oluyorum. Oysa ki Türkiye’nin resmi açıklamalarının ciddi bir söylem analizini çıkaran herkes görecektir ki Türkiye IŞİD ve mezhepler arası rekabet konusunda gür ve daha açık bir söyleme ihtiyaç duymaktadır. Türkiye neredeyse her gün aşırılığı, bağnazlığı, dinde şiddeti, mezhepçiliği ve terörü telin etse, sürekli olarak üçüncü bir yolu, yani Türk anlayışını savunsa bugünkü itirazları daha kolay anlaşılabilirdi…