Niye kaçırdılar niye bıraktılar?!..
Mehmet Türker 01 Ocak 1970
Musul Başkonsolosumuz ve konsolosluk mensuplarının serbest bırakılmasına elbette seviniyoruz…
Onların ailelerine kavuşmasının mutluluğu, bizim de mutluluğumuz…
Ama gazeteci merak eder, gazeteci sorgular!..
Çocukları kesen, toplu katliamlar yapan, kadınları kaçırıp satan, öldürdüğü adamın kalbini çıkarıp yiyen;
Uçurduğu kelleyi futbol topu yapıp şut çeken bu kan içici radikal İslamcı terör örgütü…
Bizim konsolosluk mensuplarını niye kaçırdı, 101 gün sonra niye serbest bıraktı?..
Bunun hiç mi karşılığı olmadı?..
* * * *
Petrol sahalarını bile ele geçiren, mali, lojistik imkanları olan, planlama, strateji kabiliyeti bulunan, politikalar belirleyebilen bir terör örgütü konsolosluk mensuplarını herhalde “spor olsun” diye kaçırmadı!..
Bizim konsolosluğumuzu işgal ederek Türk Bayrağı’nı indirip yerine kara IŞİD bayrağı çekerken bunlar kovboyculuk oyamıyorlardı!..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları dışında da olsa Türk topraklarına böyle bir saldırıyı gerçekleştirenlerin bir sebebi, bir amacı olmalıydı!..
* * * *
Fidye verilmemiş!..
Peki müzakereler ne üzerine yapılmış?..
Bu kara kıyafetli, kara sakallı kan içici adamlar insafa mı geldiler?..
Kaçırdıklarına pişman mı oldular?..
12’nci Tayyip “Operasyonla kurtarıldılar” diyor, Sadrazam Ahmet “Çalışmalarla, temaslarla” diyor!..
MİT, binlerce IŞİD militanının bulunduğu yerde operasyon mu yapmış; çatışmasız operasyon nasıl olmuş?..
“Temaslar ve çalışmalar” kimlerle, ne üzerine yapılmış?..
Bunlar belki de yıllarca bilinmeyecek!..
* * * *
Rehin alınan Başkonsolosumuz ve konsolosluk mensuplarında 101 gün rehin tutulmanın hiçbir emaresi yoktu!..
Hepsi temiz paktı…
Bebekler sağlıklıydı…
Başkonsolos tıraş olmuş, koyu elbiseliydi ve mavi kravat takmıştı…
Beyaz gömleği ütülü ve pırıl pırıldı…
Esaretten değil, resepsiyondan gelir gibiydi…
Diğerleri de takım elbiseli ve kravatlıydı, yorgun bir halleri yoktu, aksine gayet dinç gayet sağlıklıydılar, bazıları sakal bırakmıştı..
Şanlıurfa’da giydirilmişler, hepsi gayet şıktı..
Onları böyle görmek elbette memnuniyet verici…
* * * *
Bizim Ahmet Bey, 12’nci Tayyip’i aratmıyor!..
Hatta belki de şov yapmakta baskın çıkacak!..
Bütün konsolosluk mensuplarının yanaklarından öpmek, Başkonsolosumuza “kahraman” muamelesi yapmak, bebeğe hurma yedirmeye çalışmak gibi manzaralar…
Türbanlı eşinin herkesle tek tek ilgilenmesi, çiçekler vermesi filmin reklam kareleriydi…
* * * *
IŞİD saldırılarından kaçan binlerce Suriyeli aç ve sefil bir halde Türkiye sınırına dayanırken, Ahmet Bey Ankara’ya inince yanında Başkonsolos ve diğerleriyle doğruca orada hazırlanmış seçim otobüsünün üzerine çıktı…
Bindirilmiş kıtalar getirilmiş, herkese bayrak dağıtılmış hava alanının önü miting alanı haline getirilmişti…
Ses düzeni kurulmuş Ayten Alpman’dan “Memleketim” şarkısı çalınıyordu…
Sunucunun hoparlörlerden gür sesi duyuldu:
“Bayrakları görelim”
Bayraklar sallanmaya başlandı ve Ahmet Bey zafer kazanmış komutan havalarına girip hamasete geçti!..
Onlar Ahmet’in rüyalarına girmiş,
onlarla uyumuş, onlarla uyanmış; Ahmet bağırdıkça topluluk da bağırmaya başladı:
“Ya Allah Bismillah, Allahu ekber”
* * * *
AKP iktidarı böylece, kan içici terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne saldırmaya cüret etmesini bile şova çevirmeyi başarmış oldu!..
101 günlük esareti reklam malzemesi yaptı!..