Ortadoğu’nun iri cüsseli figüranı
Mehmet Kamış 01 Ocak 1970
Uzun vadeli, akılcı hesapları olmayan, dostlarını ve düşmanlarını kişi merkezli belirleyen Türkiye, yine döndü, yine başka bir konsept belirledi, yine dost ve düşmanlarını bir günde değiştirdi.
‘Arap Baharı’ tuzağına balıklama atlayan, birkaç sloganik cesaretle Ortadoğu’yu yeniden şekillendirebileceği hülyasına giren yöneticiler bu hülyadan uyanırken korkarım ki ülke çok büyük bedeller ödemek zorunda kalacak. Anlık ve günlük yaşayan Türkiye, asıl IŞİD sonrasında ödeyeceği faturayı hesap etmiyor ve büyük bir oyunun iri cüsseli figüranı olmaktan öteye gidemiyor.
Bugüne kadar besleyip büyüttüğünüz, onlar adına ‘Savcılar TIR’larımızı nasıl olur da aramaya kalkar?’ diye yeri göğü inlettiğiniz IŞİD’le bugün savaşmaya karar veriyorsunuz. Oysa Hükümet-IŞİD ilişkileri üzerine medyada defalarca haber yapıldı. IŞİD’in İstanbul’un en dikkat çekici semtlerinde nasıl evler kurduğu, yasal dernekleri üzerinden nasıl militan topladığı ayrıntılarıyla yazıldı. Hükümet de bunları gür bir sesle hiçbir zaman reddetmedi.
Hükümetin görünüşte, Esed yıkılsın diye destek verdiği IŞİD’in büyüyüp serpilmesine ve Türkiye’de yuva kurmasına en azından göz yumduğunu herkes biliyor. Bu yüzden, örgüte karşı daha düne kadar operasyon yapılmasına hiç de sıcak bakmıyordu. Şehirlerimizde konuşlanmasına bu kadar müsaade ettiği IŞİD’in ortadan kaldırılması için savaşa girilmesine ise sadece bir günde karar verdi. Bu kadar kısa sürede savaşa girmeye ikna olan Cumhurbaşkanı’nın, oluşacak güvenlik zafiyetini zerre kadar hesap ettiğini zannetmiyorum.
Çok yakın zamana kadar bir şekilde ilişkide olduğunuz ve kentlerde var olmasına göz yumduğunuz insanlara bir günde savaş ilan ediyorsunuz ve bunun meydana getireceği güvenlik zafiyetini hesap etmiyorsunuz. Üstelik bunu, çok başarılı terörle mücadele polislerini darmadağın edip trafik polislerinden oluşturduğunuz ekiplere şehir güvenliğini teslim ettiğiniz bir zamanda yapıyorsunuz.
Bugüne kadar hem barış sürecini, hem de IŞİD ile ilişkileri yürüten ekiplerin aynı olduğunu fark edemiyor, bu ekiplerin Türkiye’yi nasıl bir şah-mat oyununa maruz bıraktıklarını göremiyoruz maalesef. Aynı ekipler tarafından bir tarafta IŞİD beslenip büyütülürken, diğer tarafta PKK’nın yaraları sarıldı ve güçlenmesine imkan tanındı. Ama ne gariptir ki aynı ekiplerle irtibatlı olan PKK ve IŞİD bugün birbirlerinin can düşmanı olarak savaşıyor. IŞİD heyulası büyüdükçe, buna karşı Türkiye’nin PKK’yı silahlandırması bile isteniyor.
Yani her şey karmakarışık. Birkaç hafta öncesine göre bölgede bütün dengeler altüst olmuş durumda. Esed ile Türkiye aynı safta IŞİD’e karşı savaş ilan ediyor. 30 yıldır on binlerce insanın ölmesine, binlerce askerin şehit olmasına neden olan PKK’nın üzerine gidilmemesi bir yana, daha da öteye geçilerek örgütün Türkiye Cumhuriyeti tarafından silahlandırılması konuşuluyor. İçeride ise Cumhuriyet tarihi boyunca terörle en iyi mücadele eden polisler, devleti 12 bin lira zarara uğratmakla suçlanıyor ve gözaltına alınıyor, bütün polisler darmadağın ediliyor.
Bu denklemi nasıl anlar, bu fotoğrafı nasıl yorumlarsınız bilmem ama ben Türkiye’nin geleceğiyle ilgili çok büyük kaygı taşıyorum. Asıl IŞİD sonrasını hesap etmemiz gerekmiyor mu? Zor ya da kolay, bir şekilde IŞİD bu bölgeden temizlendikten sonra ne olacak? Türkiye’nin bunu hesap ettiğini hiç zannetmiyorum.
İşte bu yüzden Türkiye, bugün büyük planların iri cüsseli figüranı olmaktan bir adım öteye gidemiyor.