...ve Apo’nun mesajı
Hasan Pulur 01 Ocak 1970
Gün geçmiyor ki gazetelerde Abdullah Öcalan, “Apo” ile ilgili bir haber çıkmasın.
Önce adını ananları sürüm sürüm süründüren devlet “bebek katili” diye adlandıran devlet şimdi bakanlarla özel mesaj alıp vermesine göz yumuyor.
***
İlk sorgusunda savcıya “Nasıl yakalandığımı ben de bilmiyorum” diyen “Apo”ya önümüzdeki günlerde Çankaya sırtlarında rastlarsanız sakın şaşırmayın.
Abdullah Öcalan İmralı’daki ilk sorgusunda “Kürdistan” diye bir devlet kurmanın imkânsız olduğunu anladım der.
***
Yakalanmadan önce Kürdistan hayaliyle yaşayan “Apo” İmralı Adası’na düştükten sonra düşüncelerime açıklık geldi der:
“Başlangıçta bağımsız bir Kürdistan kurmak gibi kavramımız vardı. Bu da doğruydu. Ancak değişen süreç içerisinde bağımsız bir Kürt devleti kurmanın imkânsız olduğunu anladım. Kürt devleti kurmak değil de Kürtlerin de Cumhuriyet’in kuruluşunda rol almış bir halk olarak özgür olduğu bir ortam içinde birleştirilmesi sonucuna vardım.”
***
Öcalan idamdan haklı olarak çok korkuyordu, savcı Talat Şalk’a ısrarla sormuştu:
“Beni idam ederler mi?”
Savcı 15 yıldır Yargıtay’da onanmış idam kararının olmadığını söylüyor, “Apo” bu defa “PKK’lılara af olur mu” diye soruyordu.
Zaten savcının açıkça belirttiğine göre o günlere hakim olan zihniyet “Apo”nun idam edilmemesiydi.
***
Peki, “Apo”nun vazgeçtiği ve yeniden düşündüğü devlet yapısı nasıl olmalıydı?
Abdullah Öcalan’a göre Cumhuriyet’in iki büyük kurucu halkı vardı:
Türk ve Kürt halkı.
Bu iki halk asırlardır bir arada yaşıyordu, bundan sonra da yaşayabilirlerdi.
Ama bu iki kurucu halkı kapsayan yeni bir anayasaya ihtiyaç vardı.
Bu devletin iki dilli iki uluslu yeni bir devlet olduğu benimsenmeliydi.
Savcı Talat Şalk, Öcalan İmralı’daki sorgusunda bunları açıkça söylemedi ama Cumhuriyet’in demokratikleşmesinden kastettiği buydu.
Anımsayacaksınız, Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği uçakta uyandığında ilk söylediği söz neydi?
“Fırsat verilirse devlete en büyük hizmeti yapacağım.”
Öcalan’ın yeni bir düşünceye sahip olduğunu sanmıyoruz. Yalnız bir önemli viraj var, “Apo” hadi bize bunları kabul ettirdi, Türklere nasıl kabul ettirecek?
Öcalan’ın böyle düşündüğü günlerde ya burada yönetimi ellerinde tutanlar ne havadaydılar?
Savcı Talat Şalk, bir bakana Güneydoğu bölgesinde verilen bir brifingi anlatır, toplantının tam ortasında arkadan bir tuğgeneralin sesi yükselir:
“Yalan efendim, yalan!”
İşte gerçek buydu.
Herkes susar, toplantıdaki orgeneral tuğgenerale susması için işaret verir:
“Susamam generalim, çünkü sayın bakana yalan söyleniyor, çünkü bölge huzur içindedir, akan kan yoktur, PKK etkisiz hale getirilmiştir.”
Uzun lafın kısası yok, ilk yakalandığında “Beni nasıl yakaladılar” diyen Abdullah Öcalan, bugündevletin muhatabıdır. Çünkü devlet Eruh ve Şemdinli baskınlarına “birkaç çapulcu eşkıyanın işi” teşhisini koymuştu.
O çapulcuların bugün nerelere geldiğini hepimiz görüyoruz lakin eğer gücünüz varsa geçmişi unutun, yeni bir çözüm yoluna girin.
Bazılarımızın yüreği kanasa bile, bilirsiniz, “Eğer mesele vatansa, gerisi teferruattır.”