« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Eki

2014

İhvan zihniyetinin bitiş noktası

Yavuz Baydar 01 Ocak 1970

'Şaşılacak hiçbir şey yok' dedi devletin 'içini bilen' kaynağım.

'Şu anda Ankara'da devlet içine kümelenmiş insan kaynağı kalitesi iki-üç değil, beşinci sınıfa düşmüş vaziyette. Öngörü eksikliği, dünyayı okuma zaafları, kendinden başka herkesi düşman veya sabotör görme paranoyası ülkeyi adım adım yönetilemez hale getiriyor.'

'Vasıfsızlık' argümanını evvelce de kaç defa duymuştum.

'Her şeye bizim lider karar verir, her kim ki bize itiraz etmektedir, o halde bize karşıdır ve tasfiye edilir' zihniyetinin açtığı istikamet başka türlü olamazdı.

2010 referandumu ve 2011 seçimleri ardından 'yollar açıldı, devlete yeterince hakimiz' sanrısına kapılan Erdoğan zihniyeti son üç yıldır ülkeyi şöyle yönetmeye kalktı:

'Bizimkilerin' yani Sünniler’in taleplerini adım adım karşılayalım, diğer ne kadar 'bizimkiler dışında' olan varsa, onları dinliyormuş gibi yaparak her şeylerini erteleyelim, oyalayalım, çok fazla sesleri çıktığında da ağızlarına birkaç ekmek kırıntısı verelim.
'Açık: Reform' üç senedir sadece başörtüsünden ibaret.

Oysa 2010 referandumu, toplumun bütün kesimlerine eşgüdümlü, kesintisiz bir tempo içinde, hakkaniyetle, demokratik hak talebi ne ise teslimini gerektiriyordu.
Bu da ancak 'demokrat' olmakla mümkündü.

Ama yeni anayasa deyince sadece başkanlık sistemini anladıkları için, 18 Aralık 2013'te uzlaşma komisyonu masasını devirip 'yola devam' diyecek kadar derin bir aymazlığa sürüklenebildi bu zihniyet.

Hesap, İmralı'da 'pazarlık rehinesi' olarak görülen kişinin, oyları yüzde 8'i aşan, nüfusun yüzde 15'ine yakın Kürt kesimini 'uysal tutmada' kendisini kullandıracağı gibi bir şarklılık üzerine inşa edilmişti.

29 isyan ve 30 yıllık son silahlı kalkışmanın arkasındaki devasa 'sosyal olgu'nun iç dinamikleri ve Öcalan'ı da aşan sert potansiyeli her şeyi İslam üst kimliği ve katakulliyle çözmeye kalkışan cahil, ezberci, 'beşinci sınıf' Ankara insan kaynağı için önemsizdi tabii.
Yönettiğini sanan ama yönetemeyen, zorbalık dışında yönetebilme yeteneğini hızla kaybeden bu 'İhvan kadrosu', 2011 sonrasında ülkeyi zaten kutuplaştırmıştı, şimdi şiddetin ve -Allah korusun- iç savaşın kapılarını da açmış bulunuyor.

Yakım yıkım kabul edilemez ama şiddet dalgasına bakıp asıl müsebbibi gözden kaçırarak sadece Kürt Siyasal Hareketi'ni şeytanlaştırmak, 'vazgeçin' demek pek anlamlı değil.
'PKK sempatizanı geniş taban içinde yeni kuşaklar geliyor. Bu kesimin ne sabrı var ne de müzakere dilini anlama isteği, o yüzden elinizi çabuk tutun, berrak bir çözüm stratejisi belirleyip ısrarla ilerleyin, çok geç olabilir' diye kaç yıldır yırtınıp duranlar arasındayım.
'Bireysel-kolektif hak ve özgürlükleri her kesime zaten vermek zorundasınız, anayasal uzlaşma ile verdikçe PKK için genel af, silahsızlanma ve sivil siyasete geçiş yolunu da böylece açarsınız' diye akıl yürütenler arasında toplumun makul pek çok kesimi var.
CHP tabanının bir kısmı, Cemaat'in de ağırlıklı bir kesimi kalıcı bir Türk-Kürt iç barışının ancak böyle olacağını öngörüyor.

Çünkü bu ülkede milyonlarca insanı buharlaştıramazsınız.

Unutulmasın ki Kürtler’in öfke dalgası Erdoğan'ın bencil oyalama-öteleme taktiklerine dair bir 'kitlesel uyanış' halini de işaret ediyor.

Görmüş geçirmiş Kürt politikacı Ahmet Türk'ün söylediği gibi: 'AKP’nin politikası IŞİD’le birlikte. Asıl bu politika Türkiye’yi bölmeye başladı. Bu gerçeği Kürtler çok iyi görmeye başladılar. Çözüm sürecinin sorunu çözmek değil, Kürtler’i çözmek olduğunu anladılar. Bugüne kadar HDP’ye pek sıcak bakmayan Kürtler de bu gerçeği anlamaya başladı.'

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 122341

ulkucudunya@ulkucudunya.com