Son 48 saat üzerine notlar
Gökhan Bacık 01 Ocak 1970
Türkiye’de “IŞİD’in Kobani’ye saldırması ile ortaya çıkan gelişmeleri” hep beraber izliyoruz.
Şimdi belki bu olaylara şahit olan bizler farkında değiliz ancak olup bitenlerle birlikte Türkiye’de bazı şeyler tekrar geriye dönmeyecek biçimde değişiyor olabilir.
Olup bitenleri farklı açılardan yorumlamak mümkün ancak yaklaşık 48 saat sonra bazı önemli notlarıalmak mümkün.
1. PKK (kendisine bağlı KCK, TAK, HDP vb.) sistematik gücünden hiçbir şey kaybetmemiş görünüyor. Aksine barış süreci başladığından itibaren geçen zamana göre konuşacak olursak “PKK sistematiği” daha güçlü hale gelmiş.
2. Barış süreci bugüne kadar karşılıklı anlayış ile çatışmaları durdurmuş. Yapısal önemli hiçbir adım (silahsızlanma, yasal değişiklikler) atılmamış. Dolayısıyla ortada barış süreci mi yoksa kapsamlı birateşkes mi var belli değil.
3. PKK’nın çok geniş bir bölgede ciddi bir günlük hayatı etkileme gücü oluşmuş. Hatta PKK bu gücünü etkili biçimde Türkiye’nin batısındaki bazı şehirlerde bile kullanabiliyor.
4. Her gelişme ile PKK’nın pazarlık gücü artıyor. İki yıl önce PKK ile silah bırakmanın pazarlığı yapılacak iken bugün ancak “şehirlerdeki kaosu bitir pazarlığı” yapılabilir. Lafın kısası PKK kendi içinde tutarlı bir strateji izliyor.
5. PKK’nın etkisi arttıkça Türkiye’nin “alternatif strateji” üretme imkanı daralıyor. Görüntüye göre kriz anında Ankara’nın en etkili stratejisi devreye Öcalan’ın girmesi.
6. PKK ciddi bir gövde gösterisi yaptı. Planlı olarak kamu binalarını, okulları yaktı. Umulmayacak yerlerde yol kesip kontrol etti. Bütün bunlar PKK’nın “ben istediğim alanlarda oyunun kurallarını belirlerim” mesajı vermesi demek.
7. Kobani meselesi uluslararası sistem içinde PKK’nın anlamını değiştiriyor. Müttefik güçler ile bazı YPG unsurları arasında doğrudan temaslar yapıldı.
8. Kobani sorunuyla İran’ın PKK üzerinden Kürt sorununa bakışından ilk büyük değişiklik sinyalleri ortaya çıktı. İran, Kobani konusunda Türkiye’yi eleştirdi. Bu sadece İran’ın IŞİD’e karşı “düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesiyle değişmesi mi henüz belli değil? İlk sinyaller bunu aşan bir durumun olduğunu gösteriyor.
9. Türkiye hakkında iki büyük olumsuz uluslararası algı iyice pekişti: Birincisi, Türkiye’nin Kobani ve IŞİD konusunda yanlış siyaset izlediği. Maalesef IŞİD konusunda Türkiye aleyhinde çok ciddi bir algı iyice yerleşmeye başladı. İkincisi, Kürt sorununda Türkiye’nin bir kaotik evreye girdiği kanısı iyice yerleşti.
Büyük risk var: Köprünün altından çok su aktı
Türk devlet geleneği aşağı yukarı 1840 Yunan/Mora isyanından beri etnik hiçbir kalkışmayı “bastıramadı.” Sırp, Arnavut, Arap vb. bütün etnik isyanlar bağımsızlık ile son erdi.
Lafın kısası devlet geleneğimiz 19. yüzyıldan beri etnik bir sorun ile karşılaşınca başarısız oluyor.
Bu geleneğin karşı karşıya kaldığı son “etnik sorun” olan Kürt konusunda da durum ortada.
Yarın ne olur bilinmez ancak bugünkü verilere göre “bu gidişatın doğuracağı ihtimallerden birisi deKürtler’in Türkiye’den ayrılmasıdır” denilse bu yanlış bir önerme olmaz.
Böyle bir şeyi kimse istemez ancak böyle bir ihtimal artık yok değildir.
Ümitsizlik iyi değildir ancak meselenin ne kadar büyük olduğunu kabul edip “ne yapmak lazım” onu konuşmak gerekiyor. Çünkü cidden ateş bacayı sarabilir.
Türk’ü, Kürt’ü, laiki, dindarı hepimiz ateşle oynuyoruz.
Belli ki “ateşle oynamayı seven bir milletiz.”