Araştırmalarla çözüm sürecinin çelişkisi
Mustafa Erkal 01 Ocak 1970
Son yıllarda marjinal bir takım görüş ve çevrelere prim vererek bölücü ve ırkçı terör örgütü ile mücadele yerine müzakere yapar hale geldik. Terörle mücadele edenleri de bazen pasifleştirdik ve onlara kumpaslar kurduk. Bizi terör örgütü ile müzakereye zorlayanlar nedense kendilerini hedef alan terör örgütleri ile pazarlık masasına oturmadılar. İşlerine gelen terör örgütlerini kullandılar.
IŞİD terör örgütünün yok edilmesi gerektiğinden bahsedenler, PKK terör örgütüne IŞİD’i bahane ederek silah yardımı bile yaptılar. Dost ve müttefiklerimizin terörle mücadele konusunda sicilleri oldukça bozuktur. Son yıllarda dış telkinlerle anlaşılmaz açılım ve sözde çözüm adı altında değişik tuzaklar önümüze serildi. Ülkeyi yönetenlerin çöken açılım ve sözde çözüm sürecine fazlaca bel bağladıkları görülmektedir. 1923 Türkiye’sini 1930 modeli bir arabaya benzetenler unutmasınlar ki, 2000 model arabanın direksiyonunda hiç yoklar. Bu Yeni Türkiye ile nispeten bağımsız, egemen, milli ve üniter yapılı bir ülke dönüştürülerek nitelik değiştirecektir. Milli kimliksiz bir yeni anayasa, farklılıkların kutsallaştırıldığı ve birlikteliklerin göz ardı edildiği bir sosyal yapıda demokrasi ile çelişen ve çağ dışı etnik politikalar gündeme getirilmektedir. Millet basit bir kalabalık olarak görülmektedir. Kalkınma ajansları ve yerel yönetimlere demokratik hakların verilmesi teklifleri ile özellikle kırsalda yeni derebeylikler kurulması, yeni paralel yapıların ülkeyi sarması ve bölgesel özerklik, kimlik tanıma bazılarını öyle şımartmış ki; polis ve askere taş atan hanım milletvekilleri, devletini dışlayan belediye başkanları ve örgüt yandaşları ortada dolaşıyor. IŞİD bahane edilerek okullar yakılıyor, şantiyeler basılıyor; şehirden şehire değişen Kürtçe ile eğitim ve öğretim yapacak okul denemeleri yapılıyor; korucular öldürülüyor; sınır ihlalleri sürüyor; her fırsatta asker ve polisle çatışılıyor; basına ise ambargo konuyor. Demokrasi teröre yenik düşürülmüştür. Bazı vatandaşlarımız yaşadıkları şehir ve kasabayı örgüt baskısı sonucu malını ve mülkünü satarak terk etmek zorunda kalıyorlar. Böylece barış ve çözüm süreci yürüyor diye kendi kendimizi aldatıyoruz.
Araştırma sonuçları uygulamadan çok farklı bir resmi ortaya koyuyor. Prof. Dr. Hakan Yılmaz tarafından yapılan ve 2014 Eylül’ünde yayımlanan araştırmada sonuçlar 2010 ile karşılaştırılmalı şekilde ele alınıyor. Araştırmaya göre, T.C. vatandaşlığını kabul edenler ve Türk Milletine mensup olduğunu belirtenler yüksek orandadır. “Türkçe ana dilimdir ve başka ana dilim yok” diyenler % 85’tir. “Türkçe dışında ikinci bir ana dilim var” diyenler % 8, “Türkçe ana dilim değil; Türkçe dışında bir dil ana dilimdir” beyanında bulunanlar % 6’dır. “Birinci sırada etnik dilim ve kültürüm gelir, Türk dili ve kültürü ikinci sıradadır” cevabını verenler % 10, “Türk dili ve kültürü ile bir bağım yoktur” diyenler 2010’a göre % 1 artarak % 6 olmuştur. “Kürtçe tek ana dilimdir, başka bir dilim ve kültürüm yok” cevabını verenler de % 5,6’dır. Araştırmalarda ana dil ile milli kimlik ve mensubiyet örtüşmemektedir. Ana dili Türkçe olmayan birçok denek, kendini Türk kimliği içinde görmektedir.
Kürt sorununu doğuran sebeplerin başında kimlik sorunu değil; birçok araştırma da olduğu gibi ‘İşsizlik ve yoksulluk’ yer almaktadır (% 20,7). ‘Çözüm süreci’ tamamlandığında Kürt sorunu tamamen çözülecek diyenler propagandaya rağmen, bütün deneklerin % 23,6’sı, hiç çözülmüş olmayacağını belirtenler % 28,8’dir. Çözüm sürecinin ne olduğu da deneklerce bilinmemektedir.
Ayrıca, Kürt sorununun en önemli sebepleri ile ilgili bir başka soruya deneklerin % 32,8’i “Türkiye’yi bölmek ve zayıflatmak isteyen dış güçlerin Kürt örneklerini devlete karşı mücadeleye teşvik etmesi” şeklinde değerlendirmişlerdir. “Kürt örgütlerinin kendi siyasi hedeflerine varmak için devlete karşı silahlı mücadele yapıldığını ileri sürenler” de ikinci sırada ve % 22,6’dır.
Bilgesam tarafından yapılan “Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi” adlı araştırmada ayrımcılığın etnik temelde olduğunu düşünenler de % 16’dır. “Demokratik açılım sürecinde PKK ve KCK örgütlenmesi güç kazandı” diyenler Kürt deneklerde % 50,6, bunun dışındakilerde % 82,9’dur. Türkiye’de % 5-8 arasında değişen dış destekli marjinal bir gruba göre politika oluşturulmaktadır. Başarısız politikalar sonucu son 5 senede ülkem için her fedakarlığı yaparım diyenler % 11 azalmıştır. (2011 Türkiye Değerler Araştırması.) Ara ara halkı ikna etmek için Damat Ferit’in Heyet-i Nasiha’sına benzer Akiller Heyeti kullanılmaktadır.