« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Eki

2014

Çözüm değil, düğüm

Ahmet Selim 01 Ocak 1970

Ayrıntılardan ilke üretimine değil, ilkelerden ayrıntılara gidilir. Anayasa yaparken de öyledir. Her demokratik anayasada var olan çeşitli insan hakları maddelerini görüşmekle hiçbir şey olmaz. Nitekim olmadı da. Cemil Çiçek, “Milletin adı üzerinde ittifak sağlanamadı.” dedi. O olmadıysa, başka ne olacak da anlam ifade edecek?

Bir meseleyi çözmek durumundaysanız, önce onun çözüm yolunu açacak temel noktaları aydınlatacaksınız. Bu matematik problemi çözerken de böyledir, sosyal meseleleri çözerken de. Yani önce “gidiş yolu” aydınlanacak ve doğru olacak. Aksi halde yapacağınız işlemlerin hiçbir anlamı olmaz, bir şey yapıyormuş gibi görünmekten başka.

Lisedeyken matematik hocamız bir prizmanın hacmiyle ilgili teori ispatı yapıyordu. Eski hoca olduğu için, yeni dersi verirken kitaba bakmamış. İspat, olmadı. Çünkü ispat sonucunu daha başlangıçta, bilinen bir veriymiş gibi kabullendi. İtiraz ettim: “Efendim ispat edeceğiniz şeyi daha başlangıçta zımnen doğruymuş gibi kabullendiniz zaten!” Kabul etti ve bütün tahtayı silerek, kitaba bakıp yenisini yaptı. Tahtaya yazdıkları doğruydu ama bir “çözüm anlamı”ndan mahrumdu, yani boştu. Onun için sildi zaten.

Vuzuh’un yolu, tefekkürle, teemmülle, ihatayla ve itidalle açılır. Vuzuh’un yolu çözümün yoludur. Gerekli ve yeterli veriler eksik ise “bu problem bu haliyle çözülemez” sonucuna da varabilirsiniz. Şaşmaz bir kuraldır ki bir problem, ancak ve sadece, gerekli ve yeterli veriler önünüzdeyse çözülebilir. Tanımsız ve belirsiz veriler ise sahte ve şaşırtmacalı verilerdir. Sizi boşuna uğraştırırlar, şayet ciddiye alırsanız.

Güncel’in gündemine vuzuh projektörü ile bakarsanız, sadece meselelerin gölgelerini ve tuhaf yansımalarını görürsünüz. Aslî meseleler gündemde değil, konuşulup yazılanlar ise onlara dokunmayıp kötü bir üslup içinde gölgeleriyle ve tuhaf yansımalarıyla uğraşan şeyler. Gerçek gündemin meselelerini yazar ve konuşursanız, sunî ve geçerli gündemin güncellik anlayışı dışında kalırsınız. Havaya uyarsanız da kendinize olan saygınızı kaybedersiniz. Ve en büyük yazarlık çilelerinden biridir bu.

Özellikle zor geometri problemlerinde (şimdi yok, eskiden vardı) 10-15 dakika şöyle bir düşünerek bakarsınız. Aradığınız, vuzuh’un ipuçları olabilecek nirengi noktalarıdır ve burada sezgi’nin de önemlice bir payı vardır. O nirengi noktalarından bir ikisini bulunca çözüme başlarsınız. Çözmek, vuzuhlandırmak demektir zaten. Ama bu safhayı atlayıp rastgele işlemler yapmaya başlarsanız, işin içinden asla çıkamazsınız. Her şey daha çok karışır, çözüm mihverinden iyice uzaklaşırsınız. Polemiklerin yaptığı işte budur. Bir problemi çözmeye çalışırken yeni sıkıntılar ve bilinmezlikler doğurur. Yani, çözüm değil problem üretir. Kavganın yol açtığı yeni problemler çıkar karşınıza, sisli puslu bulutlu bir ortamın kısır döngüsüne düşersiniz.

Cemil Meriç, “fikir cümlesi cebir denklemine benzer” der. Hayatın matematiğe, matematiğin de hayata benzeyen bir yönü var. Bu ilişkiyi bilmediğimiz için, “hayat bilgisi” ve “matematik” dallarında eğitim veremiyoruz. Ayrıca, “sevgi ile sezgi” arasındaki ilişkiden de haberdar değiliz. Sonra vuzuh yok tabii. Nasıl olsun ki?

Pascal “düşüncede samimiyet ahlakın temelidir” diyor. Ve biz biliyoruz ki, düşüncede samimiyet “kalb ile akletmek”ten (ayet) geçer.

Bütünlüğümüzün dengesini sağlayıp koruyan itidal hasletini ihmal edersek vuzuh’a ve çözüm’e doğru yol alamayız. Kendi içinde problem barındıranlar, önündeki problemleri çözemezler. Onların elinden gelen çözüm değil, düğümdür.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 17268

ulkucudunya@ulkucudunya.com