Güngör’ü de yolcu ettik
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
Değerli kardeşimiz, dava adamı Ali Güngör de vuslata gitti. Bu dünyada kaldığı 64 yıl boyunca, eğilmez bükülmez seciye sahibi olarak, inandığı yoldan sapmadan, yüksek bir fedakârlıkla davasına hizmet etti. Türk Milliyetçiliği ülküsünün önde gelen simaları arasında yerini aldı. Daha 17 yaşındayken, 1967’de okumak üzere Ankara’ya geldiğinde hiç tereddüt etmeden, Ziraat Fakültesi Ülkü Ocağı Öğrenci Derneği’ne üye olması, O’nun lise yıllarından itibaren yolunu seçmiş olduğunu gösteriyordu. Belki de bu bilinçlenmesinde; Ziraat Fakültesini ve Türk Milliyetçiliği fikrini seçmesinde, yakın akrabası aynı fakültede asistan olan, genç yaşta kaybettiğimiz Mustafa Sönmez’in etkisi olmuştur. Mustafa Sönmez, MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanı olduğumuz dönemde, Ülkü Ocaklarının bütün fakülte ve yüksekokullarda kurulması, gençlerin eğitilmesi ve teşkilatlanması için teşkil ettiğimiz, “Danışma Kurulu” görevini yapan (ağırlıkla akademisyenlerden oluşuyordu) “Öğrenci Konseyi” nde yer alıyordu. Rahmetli Mustafa bir gün Ali’nin elinden tutup getirmiş, (kendisi kanser hastasıydı) “Ağabey Ali sana emanet. Bunlar ailece biraz suyu sert insanlar, bu yüzden başlarına gelmedik kalmadı” demişti. Rahmetlinin bu emanetini hâlâ hatırlıyoruz. Bu görevi Ali’nin gençlik yıllarına münhasır olmak üzere yerine getirmeye çalıştık.
1967, önemli bir milat. Soğuk Savaş döneminin stratejisi gereğince, bütün dünya ülkeleriyle birlikte Türkiye’miz de üstelik, öncelikli olarak Marksist-Leninist ideolojinin saldırısına uğramıştı. Türk gençliği, bu ideolojinin ne olduğunu bilmediği, hatta ideolojiler hakkında hiçbir alt yapısının bulunmadığı bir ortamda, böyle bir saldırıyla karşılaşmış ve yapayalnız boşlukta kalmıştı. İdeolojik propagandalar, bütün fakülte ve yüksekokullarda gençliğin düşüncesinde müthiş bir çalkantı meydana getiriyordu. İnsanı, ülkeyi, hatta dünyayı kurtaracak (!), dışarıdan aktarma bu ideolojinin tercüme sloganları ve anlatımları sağanak gibi yağıyordu. Gençliğin zihni allak bullak olmuştu. Soğuk Savaş ortamında meydana gelen bu saldırı, fakültelerde boykot ve işgale dönüşmüş, bu boykot ve işgali kabul etmeyen ve öğretimin devamı için dershanelere giren gençlikle çatışmaya dönmüştü.
Olaylar, Türkiye’de sosyalist bir rejim kurmak için aralıklarla, 12 Mart 1971 müdahalesine ve 12 Eylül 1980 İhtilâline kadar sürmüştür. Adına anarşi denilen güvenlik güçlerine ve ülkücü gençliğe yönelik kanlı saldırıların başlangıcını kısaca bahsetmekten maksadımız, rahmetli Ali Güngör’ün öğrenim ve mücadele hayatının bu şartlarda geçtiğini ve yapılan mücadelede önde gelen gençlik liderlerinden biri olduğunu hatırlatmaktır. Ali Güngör, 1969’da camiamızın görüşlerini yansıtan en önemli yayın organlarından Devlet Gazetesinde 8 Eylül 1969’dan 13 Nisan 1970’e kadar 30 sayı “İlân ve Abone İşleri” görevini yürütmüştür. 1980 sonrasında ise, Devlet Bahçeli ile Mayaş adında bir şirket kurarak, hem “Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü Kuruluşlar” davasında yapılan savunmaları kitap haline getirmiş, hem de birçok derginin yayınlanmasını sağlamıştır. Ayrıca çeşitli dernek ve vakıflarda yöneticilik de yapmıştır. Ali Güngör, 1999 seçimleriyle İçel Milletvekili olarak Meclise girmiştir. Güngör, “Rahşan affı” denilen, bölücü teröristlerin cezalarının hafifletilmesi, bir anlamda af sayılabilecek kanunun görüşülmesi sırasında yaptığı tarihi konuşmayla da hafızalarda iz bırakmıştır. Meseleler karşısında millî hassasiyeti yüksek, doğru bildiklerini tek başına kalsa da savunmaktan, vazgeçmeyen biri olmak özelliğini, siyaset hayatında da sürdürmüştür.
Ali Güngör, bütün hayatını Türk Milletinin hak ve hukukunu savunmaya adayan biri olarak, yetişen gençlere örnek teşkil edecektir. Güngör, dünya nimetleriyle ilgilenmeyen, ülküsü uğrunda yenilmezlik ruhuyla mücadele eden, yılgınlık nedir bilmeyen bir ülküdaşımızdı. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Mekânı cennet olsun. Ailesinin, yakınlarının, Türk Milliyetçilerinin ve Türk Milleti’nin başı sağ olsun.