Bu çark bir gün yıkılacak!
Necati Doğru 01 Ocak 1970
Bir gün önce:
Makul şüphe yeter deyici.
Bir gün sonra:
Somut delil sorucu.
Rüzgar gülü müsün?
Bir günde dönersin.
Meclise 35 maddelik “makul şüphe paketi” sunuldu. Oylanacak. Kanunlaşacak. Bu kanunla; polis ve savcı “makul bir şüphe” hissettiğinde; vatandaşın evini arayacak, telefonunu dinleyecek, teknik takip yapacak, malına, mülküne, banka hesabına, konut dokunulmazlığına, ifade özgürlüğüne el koyabilecek.
Ar damarı olanın.
Ar damarı çatlar.
Devlet Bankası Genel Müdürü’nün evinde ayakkabı kutusundan 4.5 milyon dolar çıktı. Bu genel Müdürü o bankanın başına Başbakan ve Ekonomiden Sorumlu Bakan getirmişlerdi.
Al sana makul şüphe.
Polis, Savcı,
Hakim, adalet!
Vicdan, ahlak!
Makul şüphe saymadı.
Takipsizlik verildi.
Al sana makul şüphe:
Baba Güler: Ne var oğlum evinde?
Oğul Güler: Bir şey yok baba.
Baba Güler: Para ne var?
Oğul Güler: Üç beş kuruş.
Baba Güler: Kaç para?
Oğul Güler: Sen biliyorsun.
Baba Güler: Kaç lira oğlum.
Oğul Güler: 1 trilyon civarı.
Baba Güler: El koydular mı paraya?
Oğul Güler: Yok. Arama yapıyorlar.
Polis, Savcı!
Hakim, adalet!
Vicdan, ahlak!
Bunu da makul şüphe saymadı.
Takipsizlik verildi.
Özeldi bu oğullar.
Babaları bakandı.
Birinin babası ise Başbakan.
Baba: Operasyon yaptılar.
Oğul Bilal: Evet.
Baba: Senin evinde ne var.
Oğul Bilal: Senin paran var kasada.
Baba: Onu diyorum işte.
Oğul Bilal: Ne yapayım bunları Baba.
Baba: Belirli yerlere şey yapın.
Oğul Bilal: Tamamıyla sıfırlayacağız.
Polis, Savcı!
Hakim, adalet!
Vicdan, ahlak!
Bunu da makul şüphe saymadı.
Takipsizlik verildi.
Kasetler montaj mıdır?
Sesler gerçek midir?
Kasalar niçin oğlan evindedir?
Rüşvetler yüklü müdür?
Kim ne kadar yedi?
Kim ne kadar yedirdi?
Yedikleri kimin parasıdır?
Yedirdikleri kimin hakkıdır?
Bakanın koluna pahalı saati niçin taktılar? Bakanın ailesini özel uçakla umreye niçin götürdüler? Diğer bakana altı dolar döşenmiş çikolata kutusunu neyin karşılığı gönderdiler? Sadece bu soruların bile her biri tek başına makul yani akla dayanan şüphelerdi.
Takibe geçilmesi, araştırılması, belge toplanması, şahit bulunması, dosya açılması, iddianame yazılması, “rüşvetçiliğin-hırsızlığın- soygunun- devlet gücünü kişisel servet yapma aracı haline getirmenin” mahkeme edilmesi gerekirdi.
Bunlar yapılmadı.
Takipsizlik verildi.
İçten içe çürüme var.
Makul şüpheler takip edilseydi; ipin ucunun o dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a çıktığı görülecekti. Bunun için mi takipsizlik verildi?
Toplum vicdanı var.
Vicdanlar somut delil saydı. Takipsizlik vermedi. Vicdanlar mahkum etti.
Birikiyor. Üst üste toplanıyor.
Bu çark bu yükü taşımaz.
Bir gün bu çark yıkılacak.
Hesabı toptan takip edilecek.
Yalçın, Cengiz’e sormalı!
Yazar, yazarın uyarısını yazıyor. Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer, dün köşesinde yazar Cengiz Çandar’ın bir uyarısını yayınladı. Cengiz Çandar; “Yakın geçmişte, eski Osmanlı topraklarında, hem Ortadoğu’da, hem Balkanlar’da “iç savaş”ı yerinde yaşamış, öncesini izlemiş birisi olarak Türkiye’nin geleceğinden büyük kaygı duyduğumu bir kez daha yenilemek istiyorum” diyor. Bu uyarı kime? Yalçın Bayer, Cengiz Çandar’a sormalı; “Kimi uyarıyorsun Cengiz? Ve bu iç savaş çıkma noktasına gelindikten sonra ne yapmalı Cengiz? Tayyip Erdoğan PKK’nın istediklerini yerine mi getirmeli yoksa PKK’ya haddini mi bildirmeli Cengiz?” Soruyu net sor Yalçın! Cevabı net al Yalçın!