Ekonomi çatırdarken
Turhan Bozkurt 01 Ocak 1970
Küresel ekonominin tünele girdiği şu günlerde Türkiye’yi idare edenlerin aşırı rahat tavırları, hakikaten rahatsız edici.
Ekonominin dümenindeki Ali Babacan’a kulak verirseniz gidişat iyi değil. Hele hele yüzde 3’e gerileyen büyümeye yaslanıp ıslık çalmanın vakti hiç değil. Cari açığa çare bulamamış, enerjide dışa bağımlı, işsizliği çözmek bir yana üniversite mezunu işsiz sayısının artmasına bîgane kalmış ve enflasyon hedefi iki katına çıkmış bir ülkenin iç huzura sımsıkı sarılması lazım. Hem içeride hem de hariçte artan belirsizlikler herkesi temkinli olmaya sevk etmeli. İdarecilerin her kesimi kuşatması, muhtemel krizlerin ülkeye vereceği hasarı azaltacaktır.
Gelin görün ki reisicumhur hazretlerinin şükran ziyaretlerinde müreccah üslup, kutuplaştırıcı ve dahi ayrıştırıcı. Terör örgütü IŞİD’in Kobani’yi (Ayne’l-Arab) kuşatmasına mukabil HDP’nin ‘her sokak bir Kobani’ye dönüşsün’ çağrısı ile başlayan şiddet, tam manasıyla dinmedi. İşyerleri, bankalar, para çekme makineleri, okullar ve yurtlar yakıldı, yağmalandı. Hadiselerin tırmandığı şehir ve ilçelerde iktisadî faaliyet durma noktasına geldi. Esnaf perişan. Tahribat o kadar fazla ki sigorta şirketleri bile zararı tazmin etmemek için bahaneler ileri sürmeye başladı. Maddî kayıplar bir yana, toprağa düşen canlar ve şehit edilen iki emniyet mensubunun yüreklerde açtığı yara kolay kapanmayacak.
Hepimiz için zor günler başlıyor. Attan inip merkebe binmeyi kim arzu eder? Yeni dünya düzeni inşa edilirken Türkiye masada yok. Daha yeni Mısır’da Cumhurbaşkanı Sisi himayesinde Gazze için 2,5 milyar dolar yardım zirvesi tertip edildi. Masada Türkiye yok. Amerika ile Avrupa Birliği Serbest Ticaret Anlaşması’nı müzakere ederken de masada yokuz. Türkiye’nin sanayiinden kalkınma hedeflerine kadar her başlığa doğrudan tesir etme ihtimali yüksek bir anlaşmada oyun dışı bırakıldığımızdan ötürü ne kadar hayıflansak azdır. Türkiye’nin dünya düzeninde en büyük kozu kriz bölgelerine yakınlığı ve krizlerin çözümünde anahtar rolü üstlenmesiydi. Dış politikadaki romantik yanı ağır basan şahin tavırların bedelini, tecrite maruz bırakılarak ödüyoruz.
Siyasi tecrit, haliyle iktisadi tecridi netice veriyor. Çok itimat ettiğimiz Körfez sermayesinin Mısır veya Suriye bahsinde nasıl gayri memnunlar safında yer aldığını acı acı müşahede ettik. Ne bekliyorduk ki! Her ülke kendi tarihi ve menfaatlerine münasip hareket ediyor. Türkiye’nin içine düştüğü çukurdan çıkması idarecilerin hatada ısrar etmemesine bağlı.
Büyümede eski günleri arıyoruz. 10 bin dolar tuzağını aşmak için yeni bir hikâyeye muhtacız. Yeni hikâye nasıl mı yazılacak? Hükümet beşeri sermayeyi daha nitelikli hale getirecek sağlam bir eğitim modeline geçer, sanayiyi şeklen değil kalben destekler ve iş âlemi ile yeniden musafaha ederse ilk adımlar doğru atılmış olur.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan endişeli bakışlarla ekonominin çatırdadığını anlatmaya çalışıyor. İşaret dili ile idare olmaz. Reisicumhurun tünelde aşırı hız yapmasına göz yummaya devam ederlerse hasarın bedelini hükümet olarak ödeyecekler. Tekrar hatırlatalım, sigortacılar bavulu çoktan topladı.