« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Eki

2014

küçük hesaplar ve çözüm süreci

ALI SOYLU 01 Ocak 1970

AKP 2002 yılında iktidara gelirken ülkenin bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya olduğunu biliyordu ve bu sorunları çözeceği vaadi ile gittiği seçimlerde hep tek başına iktidar olarak çıktı.

AKP iktidarı kesintisiz tam 12 yıldır ülkeyi yönetiyor. Ülkemiz adına koalisyonsuz, yasa yapma çoğunluğuna sahip, yeterli halk desteği arkasında, yerel ve küresel konjonktürün de lehinde olduğu bir iktidar tarafından yönetiliyor olması asırda bir gelen bir şanstı. Bu şansı siyasi ve ekonomik istikrar adına ülke olarak belli bir süre iyi kullandık. Hem ülkede hem de bölgede geçmiş on yılların kötü deneyimleri insanların istikrar, refah ve özgürlük özlemlerini artırmış ve AKP iktidarını bir kurtuluşun başlangıcı olarak görmüştü. Böylece bölgemiz ve ülkemizde daha önce hiç görülmemiş bir sinerji (olması gereken gücün fevkinde bir güç) doğmuştu.

2008 finansal krizi Amerika ve Avrupa ülkelerini sarsarken bizi “teğet” geçmiş, komşularımız siyasi ve iktisadi meselelerle boğuşurken Türkiye yarım asırdır millet iradesini hiçe sayan “askeri vesayetten” ve “derin devlet”in etkisinden kurtulma adına “içsel temizlenme süreci” de diyebileceğimiz hukuki bir süreç başlatmıştı. Buna, bir de başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu süreçlerini eklersek, ülke “süreçler” ile yatıp kalkan bir hal almıştı.

Siyasi iktidarlar ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar gibi ülkenin her türlü sorunlarını çözmek için varlardır. 12 yıldır AKP iktidarı ekonomi, eğitim, hukuk ve terör gibi ülkenin kronik problemlerini çözmede ilk dönemlerinde Mehter Takımı gibi ileriye iki adım attıysa da geriye de zaman zaman adımlar atıyor(du). Eğitimden ekonomiye, Kürt meselesinden HSYK’nın yapısına, internet kullanımından tarıma kadar birçok ciddi konuda sağlanan ilerlemeler, son aylarda malum siyasi saiklerle heba edildi/ediliyor.

Mesela yıllardır (varsa) içeriğini Kandil/İmralı ve hükümetin dışında kimsenin bilmediği toplum tarafından muamma bir süreçten bahsediliyor. Oslo gizli görüşmeleri, Kandil ve İmralı’ya gönderilen kişiler ve heyetler kapalı kapılar arkasında neler konuştular/konuşuyorlar kimse bilmiyor. Askerden sıradan vatandaşa kadar hiç kimse bu “çözüm süreci”nin ne olduğunu henüz anlamış değil.

Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ilk defa 2005 yılında Diyarbakır’a yaptığı ziyarette “Kürt meselesi benim meselemdir” derken, daha sonra Rusya’ya yaptığı bir gezisinde “Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur.” demişti. Erdoğan ve hükümet yetkilileri, daha düne kadar “Terörist başı ile müzakere söz konusu değildir, bu konuda asla taviz vermeyiz.” derken, bugün heyetler halinde görüşmeler yapılıyor. Bugün askerlerimizin Suriye sınırları içindeki Süleyman Şah türbesine gidiş gelişlerde teröristlerin müsaadesine ihtiyaçları varsa, geldiğimiz noktayı varın siz düşünün.

Erdoğan daha sonraki tarihlerde çeşitli zaman ve mekânlarda, 2005’te söylediği, “Sizin meseleniz bizim meselemizdir, hâlâ sözümüzün arkasındayız ve takipçisiyiz. Bizi engellemeye, zorluklar çıkarmaya çalıştılar ama yılmadık. Biz bu konuda geri adım atmadık. Tek başımıza bu yolda ilerledik. Biz bu işi çözeceğiz dedik.” sözlerini tekrar ediyor(du). Ancak AB müktesebatı çerçevesinde yapılan yasal düzenlemeler dışında yıllardır somut bir gelişme gözlenmiyor.

Evet, birkaç istisna dışında şehit ve ölüm haberleri uzun süredir gelmiyor(du). Bu, insanlık adına ve ülkemiz adına güzel bir gelişmeydi. Ancak bayramın hemen sonrası gelişen acı hadiseler durumun vahametine işaret ediyor ve aslında bu sessizliğin ülkeyi bir kaos ortamına çevirmek isteyenlere zaman kazandırdığını ve bu terör grubunun süreçten güçlü çıktıklarını gösterdi. Söz konusu bölgede kontrol büyük ölçüde PKK eline geçmiş, Başbakan Davutoğlu’nun dediği gibi, silahlı unsurlar yurtdışına çıkmamıştı.

Eğitim, ekonomi ve sosyal konularda olduğu gibi terör konusunda da ileriyi gören, uzun vadeli stratejik planlardan yoksunuz. Bu yoksunluk tamamen siyasilerin geleceğe yönelik şahsi endişelerinden kaynaklanan, kendileri ve çevrelerinin menfaatlerinin milletin ve ülkenin menfaatlerinden önce gelmesinden dolayıdır. Kişisel küçük hesapların altında kalan idareciler ülkeyi dönülmesi mümkün olmayan bir uçuruma doğru sürüklüyorlar.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 34842

ulkucudunya@ulkucudunya.com