Bu yazıyı okurken çok şaşıracaksınız!..
Uğur Dündar 01 Ocak 1970
Yolsuzluklara karşı sürdürdüğü mücadelede sergilediği cesur, kararlı ve ilkeli tutumu nedeniyle CHP seçmeninin büyük takdirini kazanan İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu önceki akşam Halk Arenası’nda açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 29 Ekim’de resepsiyon vereceği Atatürk Orman Çiftliği’ndeki 300.000 metrekarelik kaçak sarayın, tahminen 600-700 milyon dolara mal olduğunu öne sürdü.
Bunun üzerine dünyanın en güçlü ülkelerinde, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanların nasıl yaşadıklarını araştırmaya başladım. Cemal Tunçdemir’in, “Amerika Bülteni”nde okurlarıyla paylaştığı son derece ilginç ve çarpıcı tespitlerle dolu yazısına da bu sırada ulaştım.
İşte sizi de şaşkınlıktan neredeyse küçük dilinizi yutacak hale getireceğine inandığım müthiş gerçekler:
* * * *
1981 yılında yemin ederek ABD Başkanlığı görevine başlamasından yaklaşık bir ay sonra, Ronald Reagan ve eşi Nancy Reagan, Beyaz Saray’da (White House) akşam yemeğinin ardından bir sürprizle karşılaşırlar. Görevli garson yemeğin faturasını getirmiştir! Faturada sadece o akşamın değil, son bir ayda yedikleri bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır. Ayrıca bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine ve ağırladıkları misafirlerin masraflarına kadar tüm kişisel tüketimlerin ücretleri, faturaya eklenmiştir. Ronald Reagan rakamın büyüklüğüne şaşırsa da, görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve muhasebeye, maaşından ödenmesi talimatı verir. First Lady Nancy Reagan’ın şaşkınlığı çok daha büyüktür. Anılarında, ‘Kimse bize Başkan ve eşinin Beyaz Saray’da yaşarken yedikleri yemeklere ve kullandıkları günlük malzemelere para ödemek zorunda olduklarından bahsetmemişti’ diye anlatır o şaşkınlık anını.
Aslında, ABD kamuoyunun büyük çoğunluğu da pek bilmez bu gerçeği. Eski başkanlardan Bill Clinton’un eşi ve birinci Obama döneminin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın bu yıl yayınlanan “Hard Choices”adlı kitabının tanıtım ve imza gezilerinden birinde, Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç içinde ve beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı yaratmıştı.
Hillary Clinton, 8 yıl kaldıkları Beyaz Saray’dan taşınınca, Washington DC ve New York’ta krediyle iki ev aldıklarını, ancak bu kredinin kendilerini, 2001 kışında 12 milyon dolar borcu olan bir aile durumuna düşürdüğünü anlatacaktı. Borç batağından Bill Clinton’ın art arda yayınlanan kitaplarının ve ücretli konuşmalarının gelirleriyle kurtulacaklardı. Son borçlarını da 2004 yılında ödeyerek düzlüğe çıkacaklardı.
Peki, 8 yıl boyunca yıllık ortalama 500 bin dolar maaşı olan ve kira gideri bulunmayan bir aile niçin Beyaz Saray’dan beş parasız ayrılacaktı? Nancy Reagan’ı çok şaşırtan o faturalardan dolayı…
* * * *
ABD Başkanları Beyaz Saray’a kira ödemez ama, onun dışındaki her şey maaşlarından kesilir. Beyaz Saray, devletin ABD Başkanı için tahsis ettiği misafirhanedir ve orada 4 ya da 8 yılını geçirmek zorunda olan her aile, kendilerinin ve kişisel misafirlerinin bütün masraflarını karşılamak durumundadır. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafını Amerikan vergi mükellefleri öder. Başkan takım elbiselerinin kuru temizleme ücretini bile cebinden ödemek zorundadır. Kaybolan düğmesinin yerine alınacak yenisinin de, ayakkabılarının boya ve cilasının da… Durun daha bitmedi: Konutun başkan ve ailesinin kaldıkları kısmındaki temizlikçi, garson ve hizmetçilerin çalıştıkları süredeki saat ücretleri de Başkan’a aittir. Kısacası, kira ve elektrik faturası dışında kendileri için harcanan her kuruşu devlete ödemek zorundadırlar.
Çünkü ABD, bir monarşi değil bir cumhuriyettir ve bu konut da bir ‘saray’ değil bir evdir. Amerikalılar buraya ‘saray’ demiyor zaten. Adı üstünde White House, yani “Beyaz Ev”… “Saray” bizim yakıştırmamız!.. ABD’ye devlet başkanı seçildi diye kimse, devletin parasını keyfince harcayamaz. Sadece bu ev içinde de değil, her yerde… Örneğin başkan, ABD Başkanlık Uçağı’na, devlet delegasyonunda yer almayan tek bir kişiyi bile bindirecekse, (kardeşi de buna dahildir), bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti kadar bir parayı devlete öder…
* * * *
Gerald Ford’tan George W. Bush’a kadar 6 başkan döneminde bu evin ‘baş kahyası (chief usher)’ olmuş Gary Walters’ın deyişi ile başkan ve ailesi bu evin 4 veya 8 yıllık kira sözleşmesine sahip kiracılarıdır. İstedikleri yemekler pişirilir, malzemeler ve ürünler istedikleri markalardan seçilir ama parasını Amerikan halkı değil, başkan ve ailesi maaşlarından öder. Ve doğal olarak fiyatın yüksekliğine alışmaları zaman alır. Çünkü başkanlar ve ailelerine verilen hizmet 5 yıldızlı otel kalitesinde olduğu gibi, başkanın bunlar için ödeyeceği para da 5 yıldızlı otel fiyatı düzeyindedir. Devlet konutu diye cüzi ücretlendirme yapılmaz. Walters, ‘yemek, hizmet ve malzemelerin pahalı olduğundan yakınmayan tek bir first aile hatırlamıyorum’ diyor. Hatırladığı en büyük tepki ise Jimmy Carter’ın eşi Rosalynn Carter’a ait. Bayan Carter, memleketleri Atlanta’da yemeğin çok daha ucuz olduğunu söyleyip durmuş aylarca. Ama First Lady’nin şikayetleri, fiyatları aşağı çekmeye yetmemiş. George W. Bush’un eşi Laura Bush da, anı kitabında, Beyaz Saray’da yaşamanın ne kadar pahalı olduğundan yakınıyor. Onu en çok zorlayan konulardan biri de, devleti temsil edeceği törenlere giderken bile olsa, saçlarını yapan kuaförün ücretini kendisinin ödemesi olmuş. ‘Her ay gelen faturada ağzımı açık bırakan kalemler de vardı’ diye aktaran Bayan Bush şu örneği veriyor:
“Ülkenin First Lady’si olarak giyeceğim kıyafetlerin de özel tasarım olması gerektiği şartı vardı ama, elbisenin ücretinin yanı sıra bu tasarımların ücreti de yine benden tahsil ediliyordu!..”
ABD başkanlarının maaşına en son 1999 yılında zam yapıldı. Buna göre ABD başkanın çıplak maaşı yıllık 400 bin dolar civarında. 50 bin dolar da görev tazminatı ödeniyor. Başkanın tüm gelirleri vergiye tabi. Yani başkan bunların gelir vergisini ödemek zorunda. Bunlara ilaveten başkanın gezileri için, yıllık 100 bin dolar harcırah ödenir. Bir tek bu harcırah vergiden muaftır. Ancak Beyaz Saray faturasının yüksekliği göz önüne alındığında bir ABD başkanı, maaşının neredeyse tamamını aylık giderlerine harcar. Yani ayrıca bir serveti yoksa, Beyaz Saray’da ‘ucu ucuna’ yaşamak durumunda kalır… Belki de bu yüzdenBaşkan Gerald Ford, Beyaz Ev’i, ‘bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal yardım konutu’ diye tanımlamıştı.
* * * *
Beyaz Ev, kompleks bir yapıdır. Aynı anda hem bir konut, hem bir müze ve hem de bir devlet dairesidir. ABD dünyanın süper gücü olmasına rağmen, Beyaz Ev, dünyadaki en büyük devlet başkanı sarayı değil, aksine büyük devletler içindeki en küçük devlet başkanlığı konutlarından biridir. Sadece bir katından, dünyanın en büyük devletinin yürütme organı yönetilir. “1700’lerin dünyasında 13 kolonili devlet için inşa edilmiş, bugün dünya lideriyiz. Bu ihtiyaca uygun çok daha büyük bir saray yapalım” diyen tek bir başkan bile olmamıştır. Kimsenin aklına böyle bir şey gelmez. Çünkü, Beyaz Ev, ABD demokrasisinde ‘devamlılığın’ da sembolüdür. Ve yine Beyaz Ev, kendi toplumundan izole bir yer de değildir. Dünyada, içinde başkan yaşadığı halde halkının ziyaretine açık tek devlet başkanlığı konutudur.Çünkü Amerikan tarihinin en önemli kültür müzesidir. Haftalık ortalama ziyaretçi sayısı 30 bindir. Başkanın penceresinin bir kaç metre uzağındaki bahçe demirliğinin önü ise ABD’nin en ünlü gösteri ve protesto yeridir.
* * * *
Sevgili okurlarım,
Bir de bize bakın!
Bu konuda fazla söze gerek duymuyorum.
Sadece “Büyük Önder Atatürk’ün mütevazı Çankaya’sıyla, muktedirin milletten toplanan vergilerle milyarlar saçtığı kaçak Ak Saray’ı gözünüzün önüne getirin. Demek ki büyük, hatta muazzam saraylar yapmakla büyük lider olunmuyor” demekle yetiniyorum.