AKP, PKK ile değil Jandarma ile mücadele ediyor
Ümit Özdağ 01 Ocak 1970
Bir süreden bu yana Türk kamuoyunu AKP Hükümetinin Jandarma Genel Komutanlığı’nı tasfiye projesi konusunda uyarmaya çalışıyorum. Bu uyarıları yapmamın bir tek nedeni var. Türkiye’nin iç ve dış güvenliği ile ilgili büyük endişeler taşıyorum. Türkiye’nin merkezinde bulunduğu dünya adası diye anılan Asya-Afrika-Avrupa kıtalarının eklem noktaları olarak nitelendirilebilecek Balkanlar- Kafkaslar-Orta Doğu alt kıtasal sistemleri 1990 yılından bu yana tarihin en büyük jeopolitik dönüşüm süreçlerinden birisinden geçiyor. Balkanlardaki jeopolitik dönüşüm Yugoslavya’nın parçalanması ile büyük ölçüde sonuçlandı ise de bitmedi. Makedonya’nın parçalanma süreci yavaş bir şekilde ilerliyor. Büyük Arnavutluk projesi pusuda bekliyor.
Kafkaslarda, Azerbaycan-Ermenistan çatışması sadece ertelenmiş durumda. Öte yandan Kuzey Kafkasya’da Çeçenistan merkezli Kuzey Kafkas ayaklanması Rusya’nın aşırı baskı uygulaması ile geçici bir kontrol altına alındı. Ancak yarın Moskova’nın herhangi bir istikrarsızlık sürecine girmesi Kuzey Kafkasya’da ayaklanma sürecini tekrar başlatacaktır.
Orta Doğu ise 1990’dan buyana büyük bir sarsıntı içinde. Bu sarsıntı gelecek 30 yıla uzanma ve Afganistan-Pakistan’ı da içine alma riski taşıyor. Bütün bu jeopolitik sarsıntılardan Türkiye’yi en fazla etkileyecek olanı Orta Doğu’daki jeopolitik sarsıntı ve kopmalar olacaktır. Halen ülkemiz bu jeopolitik sarsıntı ve kopmaların etkilerini çok boyutlu yaşamakla birlikte, bu etkiler henüz zirveye çıkmamıştır. Önümüzdeki dönemde bu çok boyutlu etkilerin ülke güvenliği üzerindeki etkileri tırmanacak ve çok büyük riskler ortaya çıkaracaktır.
Ülkemiz böyle bir süreçten geçerken, Türkiye’nin elinde güvenliğini sağlamak için dört temel güç vardır. Bunlar polis, jandarma, MİT ve TSK’dır. Polis teşkilatı AKP Hükümetinin son 10 yılda yapmış olduğu yanlış uygulamalardan dolayı ağır bir kriz sürecinden geçmektedir. Hükümet, istihbarat, terörle mücadele, kaçakçılık gibi stratejik branşlarda en yüksek görevlerde bulunmuş polis şefleri dahil binlerce polisi “casus” olmakla itham etmektedir. Mevcut durumdan AKP Hükümeti sorumludur. MİT, Türkiye’nin güvenliğini sınır dışından sağlaması gerekir iken Türkiye içine sığınmış, kimin paralelci olduğunu birinci araştırma konusu yapmış görünmektedir.
TSK’ya gelince; E. Tümgeneral Haldun Solmaztürk “Vietnam ve Tet Saldırısı: Çelişen Değerlerin Mücadelesi” başlıklı makalesinde şöyle diyor: “Öte yandan, Amerikan ordusu 1960’ların başında Avrupa’da başlayacak bir konvansiyonel savaşa hazırlanıyordu. Ama 1965’te Vietnam’da, bugün ‘asimetrik’ olarak adlandırılan koşullarda bir gerilla savaşına -hazırlıksız- girmek zorunda kaldı. Bu arada, 1960’larda Amerikan toplumundaki sosyo-ekonomik değişiklikler subay kültürünü de değiştirmiş, muhariplik ruhu, kıta deneyimi, liderlik yetenekleri gibi temel kavramların yerini, istatistiki rakamlar, gözalıcı ‘sicil dosyaları’ almıştı. Bu durum Amerikan subayını, memura dönüştürdü. Yükselebilmek için komutanlık ‘başarıları’ değil, sicil dosyalarında komutanlık ‘yaptıklarını’ gösteren kayıtlar yeterli olmaya başladı. Terfilerde, karargah görevleri, kişisel bağlantılar, arkası arkasına alınan (askerlikle ilgili, ilgisiz) akademik unvanlar belirleyici olmaya başladı. Vietnam’a ilk birliklerin gönderilmeye başlandığı 1965 yılında, Amerikan ordusunda açıklık, dürüstlük, doğruları dürüstçe ifade etme ‘cesaret’ gerektirir hale gelmiş, bu tür tutum ve davranışlar subayların ‘sicillerine’ zarar vermeye başlamıştı. Bu durum Amerikan ordusunun ‘ruhunu’ öldürdü. Vietnam’da savaşan ordu, II. Dünya Savaşı’nda, hatta Kore’de savaşan Amerikan ordusu değildir.” Lütfen şimdi, Amerikan Ordusu yerine TSK’yı koyun. 1960’lar yerine 2000’leri koyun. Bence başka bir izaha gerek yok. Aslında eklenecek başka hususlar ve zafiyetler var ancak şimdi yazmanın yeri değil.
Jandarma Genel Komutanlığı ise 1990’lardan itibaren sürekli modernleşen ve düşük yoğunluklu çatışma konusunda büyük deneyim kazanan bir ordudur. Üstelik Türkiye’nin NATO dışındaki en etkin gücüdür. Jandarma Genel Komutanlığı 175 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Jandarma, 81 il, 955 ilçe, 1500 karakolu ile hizmet vermektedir. Türkiye’nin % 92’si jandarma sorumluluk bölgesidir. PKK ile mücadelede en büyük sorumluluk jandarma teşkilatının üzerinde olmuştur. Hiçbir zaman orgeneral olamayacağını bilen jandarma subay ve astsubayları fedakar bir şekilde yıllarca terörist peşinde koşmuş, mücadele etmişlerdir.
Bir jandarma subayının ifadesi ile “Polisin teçhizatı jandarmaya göre daha hafif, askerlerin teçhizatı ise daha ağır ve etkisi yüksektir. Dolayısıyla savaşların yerini artık etnik, mezhepsel çatışmalar, terör eylemleri ve istikrarsızlıkla mücadele harekâtları almıştır. Bu alan, jandarma türü teşkilatların alanıdır. Çünkü polis, orantılılık ve ölçülülük açısından zayıf kalmaktadır. Öte yandan silahlı kuvvetlerin kullanımı şiddetli olmakta ve iç/dış kamuoylarında menfi etki yapmaktadır. Jandarmayı hem polis hem asker olarak tanımlayabiliriz. Aynı zamanda halkla iç içedir. Dolayısıyla demokratik zeminin rengine daha uygundur. (Saf askeri kuvvetlerle karşılaştırıldığında.)”
AKP Hükümeti uzun bir süreden buyana PKK’dan çok Jandarma Genel Komutanlığı’nı hedef almış, kafasına takmıştır. Bu satırların yazarı defalarca hükümeti, bölgemiz ve ülkemiz varlığı açısından riskli bir süreçten geçerken Türkiye’nin elindeki milli güç unsurlarının en önemlilerinden birisini olan jandarmayı tasfiye etmemesi konusunda uyarmıştır. Jandarma Genel Komutanlığı’nı Jandarma Genel Müdürlüğü’ne çevirmenin yanlış olduğunun altı, tarafımdan çizilince İçişleri Bakanlığı Anadolu Ajansı aracılığı ile böyle bir plan olmadığına dair uyarıda bulunmuştur.
Bugün, yapılmak istenen kanun değişikliği ile Jandarma Genel Komutanlığı Genel Müdürlüğe çevrilme yoluna girilmiştir. Bu yasa tasarısının en önemli maddeleri atama yetkisi, görev yeri değiştirme yetkisi ile görevden uzaklaştırma yetkisinin İçişleri Bakanlığı’na verilmesidir. Hükümetin İçişleri Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığına müdahale etmek istemesinin gerçek amacı “sivil gözetim ve demokratikleşmeden ziyade kendi istedikleri personeli istediği yere atamak isteğidir.” Böylece jandarmada atamalar, siyasileşecek, AKP il başkanları, il jandarma alay komutanlarının odasına kapıyı tekmeleyerek gireceklerdir. AKP, Emniyet Genel Müdürlüğü’nü nasıl tahrip etti ise şimdi aynı şeyi hatta çok daha fazlasını Jandarmaya yapacaktır.
Öte yandan görünürde Jandarma askeri niteliğini yitirmese de aslında Genelkurmay Başkanlığı ile bağını, ilişkisini ortadan kaldıracağı gibi, askeri vasfını da yitirmesine neden olacaktır. Oysa, Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı birlikler bugünkü hali ile sınır ötesi operasyon yapacak güçtedirler. Zaten Türkiye gibi bir coğrafyada yaşayan bir milletin de jandarmasının böyle olması gerekir.
Sonuç olarak ne olur ise olsun gelişmeler, siyasal sürecin Hükümetin kontrolü dışına çıktığını ve Türkiye’nin bir felakete doğru sürüklendiğini göstermektedir. Dilerim çok kötümserimdir. Dilerim düşündüklerim gerçekleşmez. Ben yanılırım. Ancak ben yanılmazsam ve Hükümet yanılıyor ise...