“Yeni Türkiye”, “Eski Türkiye”nin Zaytung versiyonudur!
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Şunu kesinlikle söyleyebilirim:
Yeni Türkiye dedikleri eski Türkiye’nin “Zaytung” versiyonudur.
Hiç endişem yok!
Yeni Türkiye AKP’nin yıktığı Eski Türkiye’den daha beterdir.
Havuz medyasının haberlerine bakarsanız, öyledir.
Kürt sorunu, PKK terörü sorununa bakarsanız öyledir.
Düşünebiliyor musunuz, ülkenin bir bölümünde asker ve polis sokağa çıkamaz hale geldi.
“Valilik güvenlik güçlerine sokağa çıkmayın” diyor.
Zaytung yazsa “komik” buluruz.
Ama bu gerçek. Yeni Türkiye bu işte.
Zaytung’dan da beter!
Ülkeye bakar mısınız?
İnsanlar yer altında ve yer üstünde kaza adlı cinayetlerde toplu biçimde ölüyorlar.
Hükümet bütün bu olup bitenlerin kendisi ile asla ilgisi olmadığını söylüyor.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik “Madenleri kapatıyoruz, 50 kişi araya giriyor” diyor.
Ama kimse istifa etmeyi aklından geçirmiyor.
12 yıldır iktidarda olanlar bütün bu olup bitenlerde hiçbir şekilde sorumluluğunun olduğuna dair bir kabul, bir üzüntü, bir duyarlılık göstermiyor.
Dedim ya Zaytung’dan da beter bir durum söz konusu.
Bakın iktidardan birilerinin istifa etmesi gerekirken muhalefetten birileri istifa ediyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu “CHP’den istifa eden Emine Ülker Tarhan’ın gerekçesine ben de imzamı atarım” diyor.
Dedim ya Zaytung’dan beter bir durum.
Eski Türkiye’de işler kötü gittiğinde, ülke yönetilemez olduğunda iktidardan birilerinin istifası gerektiğinde fakat asla ve asla istifa etmediğinde, “Madem öyle o zaman muhalefet istifa etsin” denirdi.
Yeni Türkiye’de bu ironik durum da gerçek oldu ve iktidar yerine gerçekten muhalefet istifa ediyor ve istifanın altına iktidar imza atıyor!
Daha bitmedi…
Emine Ülker Tarhan’ın istifa gerekçesi ve Başbakan’ın imzamı atarım dediği cümleler:
“Ülkemizin içinde bulunduğu savaş tehlikesini de içeren koşullar nedeniyle çocuklarımızın geleceği açısından olağanüstü önem kazanan 2015 genel seçimleri öncesi partide demokrasinin işletilmesi, seçim yenilgileri ve özellikle de cumhurbaşkanlığını ilk turda iktidara teslim eden hatalardan dersler çıkartılıp, ciddiyetle yol haritası çizilmesi için yaptığım çağrıyı görmezden gelerek, kurultayı bir koltuk kapma yarışına çeviren; kurucusunun büyük fedakarlıklarla inşa ettiği devletin yıkılıp, diktiği ağaçların sökülüp, yerine, adına “ak” denilen ucube sarayda somutlaşan otoriter bir devletin kurulması girişimini ve cumhuriyetin köşkünün hanedan sarayına dönüştürülmesini sessizce izleyen; Türkiye’nin iç ve dış tehditlerle karşı karşıya olduğu, iş ve terör cinayetleri ile sarsıldığı bu çok kritik dönemde sorumsuz çağrılar, tutarsız tezkere söylemleri, belirsiz politikalar ile halkımızın duyarlılıklarından kopuk muhalefet anlayışında ısrar edeceği anlaşılan CHP yönetiminin olası vahim tercihlerini değiştiremeyeceğimi anladığımdan, iktidar umudu da hedefi de bulunmayan yanlış ve zayıf politikaların parçası olmamak için büyük umutlarla geldiğim CHP’den istifa ediyorum.”
Hükümet başkanı bu cümlelere imza atıyorsa gerçekten ortada Zaytung’dan da öte bir durum var demektir!
Yeni Türkiye’de de devlette sadece Kemalistler olacak, öyle mi?
28 Şubat MGK’sının da rekorunu kıran 30 Ekim MGK’sında neler olup bittiği kamuoyunun bilgisi dışında.
Orada o on saatte neler olduğuna dair bilgileri nereden alacağız?
Tabii ki havuz medyasının elemanlarından…
Havuzdaki amiral gemisi Sabah’ın Özel İstihbarat Müdürü katıldığı bir televizyon programında “En uzun MGK” toplantısı ile ilgili şu cümleleri söyledi:
“Orada şu karar alındı: Bundan sonra ne Süleymancı, ne Nakşibendi, ne Menzil ne de İsmailağa, İskenderpaşa... Bütün cemaatlerle devlet etkin şekilde mücadele edecek.”
Hükümetin Gülen Cemaati ile ilgili “Yok etme politikası”nın sadece bununla kalmayacağını söyleyip duruyorduk.
İşte buyurun cenaze namazına…
Şimdi soralım o zaman:
- Devletten bütün bu cemaatleri temizledikten sonra devlet kime kalıyor?
- Bütün cemaatler temizlendikten sonra kurduğunuz yapı nasıl oluyor da “Yeni Türkiye” oluyor?
- Böyle bir karar devleti yine eski sahiplerine, yani sadece Kemalistler’e ve Kemalist ideolojiye teslim anlamına gelmez mi?
- Böyle bir karara imza atanlar hangi Türkiye’nin altına imza atmış olurlar?
- 28 Şubat MGK’sı ile 30 Ekim MGK’sı arasında orada oturan kişilerin isimlerinin değişik olması dışında ne fark vardı?
Bu son soruyu ben cevaplayayım: Eski Türkiye MGK’larında askerler dayatır siviller imzalamak zorunda kalırdı. Yeni Türkiye’de ise siviller dayatıyor.
- Ha bir de AKP iktidarı Kırmızı Kitap’ı kaldırmamış mıydı?
Günün tweeti
“AKP’liler ‘Biz Kırmızı Kitap’ı kaldırdık’ derken MGK’da şekillenen Kırmızı Kitap yerine kırmızı kaplı Risale-i Nur’lardan bahsediyorlardı…”