Peşmerge’nin geçişi ve PKK’nın hukuksal statüsü
Gökhan Bacık 01 Ocak 1970
Kobani’nin IŞİD tarafından ele geçirilmesini engellemek için “savaşmaya” giden Peşmergeler Türk topraklarındangeçiyor.
Son gelişmeler ve bu gelişmelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin aldığı kararlar PKK’nın (ve ona bağlı bazı diğer yapıların)uluslararası hukuki durumunu değiştiriyor mu?
Olup bitenler çeşitli hukuki platformlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin bilerek veya bilmeyerek sonuçta PKK’nın lehine uluslararası hukuki sonuç doğuracak işler yaptığı şeklinde yorumlanabilir mi?
Durum tespiti
Karşımızda önemli gelişmeler var.
1- Türkiye, bir TBMM tezkeresine dayandırarak topraklarını Peşmergeler’e geçiş için açmıştır.
2- Bütün bu geçen Peşmergeler’in Irak’ın (ve Kuzey Irak Kürdistan yönetiminin) hukuki çerçevesine göre tanımını bilmiyoruz. Bunlar ilgili TBMM kararında geçen “yabancı silahlı kuvvetler” mi? Mesela bu geçenlerin kaçta kaçı altı ay önce ilgili Irak kanunlarına göre askeri kimliğe sahipti? Acaba aralarında “ben de Kobani’de savaşmak istiyorum” diye gidip katılangönüllü kişiler var mı? Bu geçenlerin arasında mesela YPG üyesi (yani PKK’lı) olanlar var mı?
3- Türkiye topraklarını kullanarak Kobani’ye giden Peşmergeler fiili olarak orada bulunan PYD (yani PKK) ile işbirliği yapacaktır. O zaman hukuksal açıdan Türkiye’nin “son tahlilde PKK’ya yardım etmek için giden Peşmerge’ye topraklarını kullandırması” şeklinde bir soru ile karşı karşıya mıyız?
Yani bu gelişmeler “PKK’nın uluslararası hukuki statüsünü” uzun vadede değiştirecek, kendilehine yeni durumlar oluşturmuş mudur?
“Bizim amacımızın PKK ile ne ilgisi var? Biz Kobani’de insanlara yardım ediyoruz” şeklinde bir karşı izah doğrudur. Ancak hukuksal durum niyetler kadar sonuçlara da bakar.
Diğer yandan PKK ve PYD (veya YPG) gibi yapılar arasında aslında ciddi bir fark olmadığını Türkiye’de iyi anlamak lazım. PKK, YPG gibi örgütler derken aslında ideolojik olarak Öcalan merkezli “Kürt siyasi sistematiğini” ele konuşuyoruz.
Hukuksal tartışma
Ünlü uluslararası hukukçu M.B. Akehurst’a göre tanıma resmi ve fiili olarak oluyor. Fiili tanıma “hâlihazırda olup bitenlerin geçici bile olsa tanınması” anlamına geliyor.
O zaman devletler bir şey yaparken hatta konuşurken dikkat etmek zorundalar. Zira farkında olmadan “yeni hukuksal durumların oluşmasına” katkıda bulunabilirler.
Peki devletin uluslararası hukukta sonuç üreten eylemleri nedir? Bir başka önemli uluslararası hukuk uzmanı Malcolm N. Shaw’a göre “devletin faaliyetleri yaptığı ve söyledikleri şeylerin tümüdür.”
Bazı resmi yorumlar
Örneğin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın resmi Baş Danışmanı E. Mahçupyan katıldığı televizyon programında şöyle konuşmuştur:
“PKK da süreç boyunca çok şey kazandı. Meşruiyet kazanma yolunda mesafe aldılar. Bölgede güçlerini pekiştirdiler. Öyle ki kamu düzeni bölgede şu anda devletin değil PKK'nın elinde.” (Vurgu benim.)
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da daha önce “ben de olsam aklıma gelse dağa çıkardım” şeklinde konuşmuştu.
Bu sözleri doğrudur yanlıştır diye tartışmıyorum ama hukuksal olarak bakarsak Başbakan’ın resmi danışmanı kamu gücünün PKK’nın elinde olduğunu söylüyor.
Mesela muzip bir soru: Mahçupyan’ı dinleyen bir vatandaş “hım madem durum böyle, akşama sokak düğünü var aman bir kavga çıkarsa gereği yapılsın” diye kamu gücünü elinde tutan birkaç PKK’lıyı davet etse mesela savcı ne yapacak?
Yani?
PKK fiili olarak “etkisini” artırmıştır. Artık kimse gücünü konuşmuyor. Şimdi mesele “hukuksal olarak nasıl yorumlanacağı?”
Şimdiye kadarki bölümün özeti şudur: “PKK sistematiği” hukuksal olarak gittikçe ulusal ve uluslararası hukukta karşılık bulacak pozisyonlara yaklaşıyor.
Kızarsınız seversiniz o ayrı bir mesele ancak “Kürt siyasetinin kurmay zekası” bölgesel gelişmeleri anlaşılan epey iyi okuyor.