Kürtler ayrı devlet vaatlerine inanmalı mı?
Sedat Laçiner 01 Ocak 1970
Yalan değil, ABD de, Avrupa da ayrı bir Kürt devletine göz kırpıyor…
Üstelik bir tane de değil, kuzey Suriye ve kuzey Irak’ta birer tane Kürt devleti de mümkün… Türkiye’de neden olmasın diyen de az değil…
ABD’nin Suriye’de olası bir Kürt devletine sıcak baktığını görmemek imkânsız... IŞİD gerekçesiyle Amerika, PKK'nın Suriye kolu olan PYD’yi silahlandırmaya başladı bile… Irak’ta ise sadece ABD değil, İngiltere, Almanya ve diğer bazı devletlerin örgüte silah dışında askeri eğitim verdiği iddia ediliyor... Aslına bakılırsa PKK’nın Batı tarafından silahlandırılması yeni bir gelişme değil, Irak’ın işgalinden sonra da ABD, terör örgütünü İran kolu PJAK üzerinden silahlandırmıştı. Türkiye bundan rahatsız olunca ise “merak etmeyin size karşı değil, İran’a karşı silahlandırıyorum” demişti…
PKK, çöken Irak ve Suriye’yi Kürtler için büyük bir fırsat olarak görüyor ve başkasının yıkılan yuvası üzerine pekâlâ kendi evini kurabileceğine inanıyor… Çözüm Süreci boyunca Türkiye’deki silahlı güçlerini önemli oranda Suriye’ye kaydıran PKK, Rojova’da, Barzani’nin Irak'taki başarısını örnek alarak önce özerk, akabinde bağımsız bir Kürdistan düşlüyor…
PKK, IŞİD tehlikesini terör listelerinden çıkmak, meşrulaşmak ve ordulaşmak için önemli bir araç olarak değerlendiriyor...
Son aylarda örgütü en çok cüretkarlaştıran gelişme ise Batı’dan gördüğü destek ve ihtimal ki bazı sözler... Belli ki örgütün kulağına birileri fısıldıyor, ona bazı sözler veriyor... Bunun Türkiye’nin içine yansımaları ise Çözüm Süreci’nin çökmesi oluyor… PKK, artık Türkiye'ye ihtiyacı olmadığını düşünmeye başlıyor...
İRAN VE ABD PARMAĞI
Bu noktada söylememiz gerekir ki 'süreci bitir' telkinlerini güçlü şekilde yapanlardan biri de İran... İranlı görevliler, örgüte hem askeri eğitim veriyor, hem de siyasi alanda onları yönlendirici müdahalelerde bulunuyorlar...
Sızan bilgilere göre PKK ve PYD, çatışmalar esnasında Amerikalı görevliler ile çok yakın mesai harcıyor: Örneğin Kobani’de pek çok askeri operasyona birlikte karar veriyorlar…
Tüm bu yakınlaşmalar ise örgüte bağımsız bir devlet için büyük umutlar veriyor… Buradan hareketle Kürtlerin yüzlerce yıl sonra ilk kez kendi devletlerini kurmasının an meselesi olduğu, bunun kısa sürede Türkiye'yi de kapsayabileceği iddia ediliyor…
NASIL BİR DEVLET?
Kürtler kendi devletini veya devletlerini kurabilir mi, bunu zaman gösterecek. Nihayetinde devlet olmanın belli şartları vardır ve bu da başkalarının itelemesiyle değil, öz dinamikler ile gerçekleşir… Bundan çok daha önemlisi ise 'nasıl bir devlet' sorusudur. Devir, devlet olsun da nasıl olursa olsun devri değildir. 19. yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılda devlette aranacak tek şart etnik rengi olamaz. Yani bir Kürt devleti olsun da isterse çamurdan olsun mantığı bu yüzyılda hayırlı sonuçlar vermez...
Artık 'bağımsızlık' dediğimiz zaman sadece devlet makinasının diğer devletlerden bağımsızlığını değil, bireyin kendi devletinden ve dışarıdan baskı görmeksizin özgür olabilmesini anlıyoruz... Başka bir deyişle devletten beklentiler çok değişti ve gelişti...
Bu açıdan baktığımızda PKK’nın kuracağı bir PKKistan devletinin Saddam Hüseyin’in Irak’ından veya Beşar Esad’ın Suriyesi’nden pek de farklı olmayacağı anlaşılıyor... Örgütün söylemi ve pratiği dikkate alındığında örgütün hayali devletinin özgürlükler açısındanBarzani idaresindeki Kuzey Irak’ı dahi aratacağı söylenebilir.
Günümüzde devletlerin halklara zenginlik, üretkenlik, güvenlik, özgürlük, adalet ve demokrasi getirmesi bekleniyor... Bunları getiremeyen devletlere ise ‘başarısız devletler' diyoruz ki bunların ortak özelliği baskıcı rejimler olmaları. Bu tür devletlerin pek çoğu görüntüde diğer devletlerden bağımsız gibi dursa da halklarının desteğini güce çeviremediklerinden ve içeride kendi insanlarına baskı ile rejimlerini yürüttüklerinden gerçek anlamda bağımsız ve özgür olamıyorlar, kendilerini dahi korumaktan aciz hale geliyorlar. Suriye ve Irak bunun açık örnekleri arasındadır. Bu ülkelerin küllerinden yeni bir Suriye rejimi yaratıp başına da despot bir Kürtü veya despot bir Arabı atamanın hiçbir anlamı yoktur...
Ortadoğu’da yeterince başarısız devlet vardır. Yeni bir Yemen veya yeni bir Ürdün yaratmak için devlet kurmaya çalışmak beyhude, hatta zararlı bir çabadır.
Ne Barzani Kürdistanının ne de PKK’nın hayalini kurduğu Kürt devletinin Türkiye Kürtlerinin yeni standartlarını karşılayabileceğini düşünmek mümkün değildir. Doğrudur, Türkiye’de Kürtler, özellikle Cumhuriyet döneminde ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. Benzeri sıkıntıları Türkler ve diğer gruplar da yaşamışlardır. Ancak bugün Kürtler etnik ve siyasi kimlikleriyle Meclis çatısı altında temsil edilebilmektedirler. İnsan hakları standardında önemli mesafeler alınmıştır... Kürtlerin daha fazla siyasi hak mücadelesini silahsız yapabilmeleri için de etkin bir meşru platform oluşmuş durumdadır. Kürtlerin büyüyen Türk ekonomisi içinde zenginleştiğine, ekonomiden daha fazla pay aldıklarına da şüphe yoktur. Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde pek çok sorunun varlığını kabul etmekle birlikte bu sorunların Suriye veya Irak’la kıyaslanamayacağı açıktır.
Kısacası Türkiye Kürtleri daha iyi bir Türkiye için çalışabilecekleri nispeten gelişmeye müsait bir ülkede yaşamaktadırlar. Eğer ülkedeki diğer etnik gruplar ile birlikte daha demokratik ve daha medeni bir ülke inşa etmeye odaklanabilirlerse, bu ülke içerisinde seslerini daha fazla duyurabilirler, hatta bağımsız bir devlette bulabilecekleri onur, grur ve mutluluk kaynağını Türkiye içerisinde elde edebilirler...
MESELE SADECE PARA VE GÜÇ DEĞİL
Bazı yorumcular Irak ve Suriye petrollerinin olası bir Kürt devletini finanse edebileceğini iddia ediyorlar. Oysa ki mesele para meselesi değildir... Hazır para ile devlet değil, olsa olsa şirket kurulur, onu da idare etmesini bilmezseniz iflas edersiniz... Üretkenlikten uzak ekonomilerden demokrasi değil, diktatörlük veya krallık çıkar. Kürtlerin hayali yeni Kuveytler veya yeni Suudi Arabistanlar kurmak mıdır? Eğer Kürtler böyle maceralara girecek olur ise onlarca yıl sürecek baskılar, iç çatışmalar, demokrasi ile ilgisi olmayan rejimler garantidir… Petrol ve gaz parası ile demokratik ve adil bir devleti inşa etmek imkansızdır. Bölgemiz bunun en somut örnekleriyle doludur...
İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan (İngiltere) ayrılmamayı tercih etmesinde Kürtler için de büyük dersler vardır. İskoçya, Kürtler ile kıyaslanamayacak bir zenginliğe, demokrasiye ve özgürlüğe sahip olmalarına rağmen ayrılıkta yarar görmemişlerdir. İskoçlar bunun yerine barış içinde daha fazla siyasi hakkı tercih etmişlerdir. Çünkü bağımsızlık kuru bir tek başınalık değildir... Mesele onurlu, özgür, adaletli ve müreffeh bir yaşamı kurabilmektir. Bunun yolu ise her zaman silahlı mücadeleden geçmez.
Bağımsız bireylerin ve halkların yolu yeni bir Ortadoğu rejimi daha kurmaktan değil, Türkiye’yi ve bölgeyi demokratikleştirmekten, hukuk ve adalet devleti haline getirmekten geçmektedir. Türkiye’nin 100 yılı aşan hukuk-devleti arayışını bir yana bırakıp, yeni maceralara atılmak Kürtlere mutluluk değil yeni baskılar ve acılar getirir. Önemsenmesi gereken, ezenin Kürt veya Türk olması değildir. Önemli olan ezilmeden, baskı görmeden, hakkını ve hukukunu arayabildiğiniz bir düzeni kurabilmektir.
Son söz olarak şunu ifade etmeliyim: Kürtlere sunulan ayrı devlet sözlerinin çöldeki görülen seraptan hiçbir farkı yoktur. Birileri çıkarları için Kürt halkını fena halde yanıltıyor... Bu yolun sonunda büyük felaketler olduğu açıkça görülebiliyor. Alev alev yanan Suriye ve Irak’ın üzerine bir devlet inşa etme hayalleri çok kötü noktalarda bitecek gibi duruyor. Hatta bu macera PKK gibi örgütlerin dahi sonunu getirebilir. Kimin ipiyle hangi kuyuya inildiine dikkat etmek gerekir...
Tüm bunlara ek olarak, Türkiye Kürtlerinin ezici bir çoğunluğunun bu tür maceralara soğuk baktığını ve ayrı bir devletten ziyade daha demokratik, daha adil, daha özgür ve daha müreffeh bir devleti tercih ettiklerine yürekten inanıyorum. Buna devletin de inanması veÇözüm Süreci’ni PKK ile değil, milletle yürütmesi gerekiyor. Eğer Öcalan veya PKK Kürtlerin tek ve en büyük temsilcisi konumuna yükseltilmez ve Türkiye Kürtleri arasında çoğulculuğun yolu açılabilirse sessiz çoğunluklar bu bakış açılarını daha gür bir şekilde ifade edebileceklerdir. Ne yazık ki Çözüm Süreci bu tür hatalar nedeniyle sekteye uğramıştır...