Ak Saray ‘kültürü’
Ali Yurttagül 01 Ocak 1970
Beyaz Saray’ın 5, Élysée Saray’ın 27 misli olduğu söylenen Ak Saray’ın açılışı ne yazık ki iptal edildi.
Türkiye’nin gerçekleri ‘resepsiyon’a müsaade etmedi. Açılış gerçekleşse, Türkiye ilginç ve mesajlar dolu bir kutlama yaşayacak, ‘Yeni Türkiye’nin kodları tartışılacaktı. Muhalefetin katılmadığı, toplumu bölen, kutuplaşmaya iten ‘Seçilmiş Cumhurbaşkanı’ kendi çevresi ile sarayını açacaktı. ‘Resepsiyon’ iptal edilmeseydi, sadece yeni cumhurbaşkanının yalnızlığı değil, sarayının 1001 odası, ucube mimarisi –Cengiz Çandar “kitsh” terimini tercih ediyor- televizyon ekranlarına yansımakla kalmayacak, Türkiye AKP iktidarının ölçüyü iyice kaçırdığını, israfını beton abide Ak Saray ile ekranlarda yaşayacaktı. Olmadı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ak Saray’ın vergi mükellefine 1 milyar 370 milyon liraya mal olduğunu söylüyor. ‘Başbakanlık Hizmet Binası’ olarak planlanan bu yapının, mahkeme kararlarına rağmen, Ankara’nın az yeşil alanı ve Cumhuriyet’in sembolü Atatürk Orman Çiftliği’ni yok edercesine inşası, tartışılıyor. Bu tartışmanın, önümüzdeki aylar ve yıllarda da devam edeceğinden emin olabilirsiniz. Biz, Ak Saray’ın Cumhuriyet’in başkenti Ankara açısından anlamı ve mimarisi ile temsil ettiği ‘Yeni Türkiye’ kültürüne eğilmek istiyoruz.
Ak Saray, başkent Ankara’nın Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ulus-Kızılay-Çankaya ekseninde planlanan siyasî mimarisinin yıkımını temsil ediyor. Herman Jansen, Clemens Holzmeister gibi Avrupa’nın önde gelen mimarları tarafından planlanan ve ‘Art Deco’ mimarisi ile artık tarihî değere dönüşmüş olan başkentimiz, bir avuç iktidar arayışı içerisinde adamın hırsına feda ediliyor ve yıkılıyor. Paris, Londra veya Roma’da hiçbir politikacının hayal bile edemeyeceği bu yıkım ülkemizin derin bir siyaset ve kültür krizi yaşadığını belgeler nitelikte. Bir Amerikan başkanının Beyaz Saray yerine, devletin tüm kurumlarını hiçe sayarak devasa yeni bir bina inşa edebileceğini hayal edebiliyor musunuz? Veya Fransa cumhurbaşkanının Élysée Sarayı’ndan Paris dışına taşınabileceğini düşünebiliyor musunuz? Almanya cumhurbaşkanı’nın sade ve mütevazı makam binası ‘Schloss Bellevue’ için ‘Almanya’ya layık değil’ diyebileceğini tasavvur edebiliyor musunuz? Hayır, zira orada ölçü, gelenek, saygı ve kültür hakim, görgüsüzlük değil. Bu yüzden Sarkozy’ler bile cesaret edemiyor.
Cumhuriyet’in mütevazı ve sade mimarisini küçük gören, kendini Selçuklu-Osmanlı özlemine kaptırmış AKP ve kadrolarını temsil ediyor Ak Saray. Dieter Bartetzko devasa binada Selçuklu-Osmanlı mimarisi değil Çavuşesku’nun ‘Casa Poporului’ veya Saddam’ın ‘Al Salam’ stilinin hakim olduğunu, oryantal film kulislerini gölgede bırakan iç mimarisi ile, Mimar Şefik Birkiye’nin ‘Topkapi à la Hollywood’ yarattığını söylüyor (FAZ 30/10/2014). Mimar Nevzat Sayın’a göre “AK Saray, kafası karışık, ne yapacağını bilemeyen, geriye doğru bakmayı bilmeyen, geriye doğru baktığında bulabileceği şeylerin sayısı hakkında bile bir fikri olmayan, ileri doğru bakışı tıkalı, arada bir yerde kalmış bir adamı yansıtıyor.” (Taraf, 26/10/2014)
Nevzat Sayın ile devam edelim: “Bakın binalara, Selçuklu bir taç kapı, arkasındaki kütlenin ondan haberi yok, pencereler başka bir telden, duvarlar başka bir telden çalıyor. Bir camiyi alıp bakın: Niye bundan 600 yıl önceki gibi, yani yapmaya çalıştıkları gibi olamıyor? Bir bütünlük fikri olmadığı için, parçalar bir araya geldiğinde bir bütün oluşturamıyor, olsa olsa bir yığın oluyor. Şöyle düşünün; her yere cami yapılıyor. Ben birkaç kere cami yapmak durumunda kaldığımdan iyi bildiğim bir konudur. Bakın vakit namazlarına, hangi cami dolu?” Ve ekliyor: “Çamlıca’da caminin ne işi var? Cami, cemaatin olduğu yere yapılır. Orada teleferikle cuma namazı turları mı düzenleyecekler? Caminin bütün ruhuna aykırı. Ya da, örtük olarak şu anlama geliyor: Ben nasıl olsa bütün Çamlıca’yı inşa edeceğim.”
İşte Atatürk Orman Çiftliği’ni, Gezi Parkı’nı, Çamlıca Tepeleri’ni, Validebağ, Üsküdar Koruları’nı yok eden ‘Yeni Türkiye’ kültürü. Güzel mi?