Reyiz’e uyarı
Soner Yalçın 01 Ocak 1970
Yıldız Holding/ Murat Ülker’in, İngiliz bisküvi devi United Biscuits’i 3 milyar dolara satın alması, ayakları bu topraklara basan kimi mutlu etmez?
Ne güzel; sadece Anadolu evlerine değil dünyanın neredeyse her evine artık Türk şirketi ürünü Ülkergirecek.
“Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı/ EFENDİ 2” kitabımda aileyi yazdım. “Biz Sabetayist değiliz” diye açıklama gönderdiler.
İsrail’de yaşayan Erroll Gelardin, “eniştemiz olurlar” diye şu bilgileri paylaştı:
“Ülker Fabrikası, Beşler Bisküvi Fabrikası’nda çalışan Asım Berksan, merhum kayınpederim Hayim Vitali Nahum, Palasko (Rum) ve Asım’ın kardeşi Sabri Berksan beyler tarafından Sirkeci’de ufak bir odada kurulmuştur. Kayınpederim Hayim Vitali Nahum’un anlattıklarını size anlatacağım. Kırım Tatarlarından gelen bir ailenin çocukları olan Berksanlar’ın büyük ağabeyleri Asım, Beşler’de işçi iken orada çalışan bir Musevi kızına aşık olmuş ve Vitali Bey’in araya girmesi ile bu iki fakir genç evlenmişler. Beşler’in işi bozulduğunda kendilerine geçim yolu arayan Vitali Bey’in arkadaşı Asım’a yaptığı teklif üzerine Ülker Şekerleme diye bir işyeri kurmuşlar ve şekerleme işinin üstadı olan Rum asıllı Palasko adlı biri ile de anlaşmışlar ve dört ortak olarak işe başlamışlar.
Zamanla zenginleşmeye başladıklarında Palasko işten ayrılmış ve üç ortak olarak ve kolektif şirket halinde işe devam edilmiştir. İşler daha da iyileştiğinde Berksanlar soyadlarını Ülker’e çevirmişlerdir.
Sabri Ülker Bey’in beyan ettiği gibi kendisi Ülker’i kurmamıştır. Ülker’i kuran Hayim Vitali Nahum ve Asım Ülker’dir. Sabri Bey’i, Asım Bey kardeşi olduğu için ortak yapmıştır. Sabri Bey, o sıralarda üniversite örgencisi idi. Hiçbir şekilde fabrika ile alakası yoktu. Ülker’i büyütebilmelerinin yegane sebebi Hayim Vitali Nahum’un kendi çevresinden faizle para bulmasından dolayıdır.” (10 Ocak 2011, Odatv)
Hep yazarım; kim kendini ne hissediyorsa öyledir; ve hepsi saygındır; bu toprakların zenginliğidir. Aksini düşünmeme ne vicdanım, ne ahlakım, ne de siyasi kültürüm elverir.
Davutoğlu’nun elinde tüfek
Ülker’i değil başka şeyler yazacaktım…
Yıl, 1979…
15 lise öğrencisi…
Başlarında Faysal Abi’leri var.
Kaz Dağları’na kampa gidiyorlar. Ne kampı olduğu vapurda toplu namaz kılmalarından belli oldu; dini eğitim alacaklardı.
Vapurdan Armutlu’da inip, kamp yerine yürüyerek gittiler.
Otağ gibi bir çadırda hep birlikte kalıyorlardı. Sonra öğrendiler ki, çadırın sahibi arkadaşları Murat Ülker’di. Ve zaten sabah akşam yedikleri kutu kutu Ülker bisküviler de onun hediyesiydi.
Kampın rutini aynıydı; sabah ilahilerle uyanıyor; dağ suyuyla abdest alıp toplu namaz kılıyorlardı. Kahvaltıdan sonra Kur’an-ı Kerim okuyorlardı.
Herkese sırayla ezan okutturuyorlardı.
Öğleden sonra ilmihal hocası; kadın sesinin, müziğin günah olduğu gibi açıklamalar yapıyordu..!
Çadır etrafında nöbet tutuyorlardı ellerindeki derme çatma tüfeklerle.
İçlerinde en disiplinli ve çalışkan olan, Murat Ülker’in İstanbul Erkek Lisesi’nden sınıf arkadaşı Ahmet Davutoğlu idi!
Çok sevmelerine rağmen ağabeylerini kızdırmamak için kampta futbol oynamıyorlardı. Oysa, “438 Davutoğlu”, İstanbul Erkek Lisesi’nin arkasındaki moloz taşlı bölümde her teneffüs futbol oynuyordu. Sınıfları okul şampiyonu bile olmuştu.
Kampta din konusunda içlerinde en bilgili olan Davutoğlu idi; kamptaki arkadaşları bir şey yapmaya kalktığında hemen “mekruhtur” (haram) diyerek kampın neşesini kaçırıyordu!
Davutoğlu’ndan sonra kampın önemli bir diğer ismi; İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden Numan Kurtulmuş idi.
Evet…
1979’daki Akıncılar Kampı’nın iki genç ismi bugün devleti yönetiyor:
Başbakan Ahmet Davutoğlu…
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş…
Akıncılar Kampı’ndan sonra bu grup Fatih gibi evlerde toplantı yapmayı sürdürdü.
Merak ettiğim; İran’da İslam devrimi olduğunda Numan Kurtulmuş ve arkadaşları İstanbul’da ABD Konsolosluğu’nu basmaya kalkıştıklarında Ahmet Davutoğlu da yanlarında mıydı?
“Mektepliler”
Konu konuyu açıyor…
Ahmet Davutoğlu AKP il başkanlarına hitaben yaptığı konuşmada ilk soyadlarının “Kalkan” olduğunu; soyadı kanunu çıktığında “oğlu” eki yasaklandığı için “Davutoğlu”nu alamadıklarını söyledi. Allah… Allah… Soyadı Kanunu 2 Temmuz 1934 tarihli resmi gazetede yayınlandı. Kanun böyle bir yasaktan bahsetmiyor.
Soyadı Nizamnamesi’nin 6’ncı maddesinde aynen şöyle yazıyor: “Soy adı ya yalnız olarak, veyahud (oğlu) ile birlikte kullanılır.”
Biliyoruz ki… Şükrü Saraçoğlu, Ahmet Ağaoğlu gibi birçok insan soyadına “oğlu” eki aldı. İki sınıf arkadaşının soyadı kaderi aynı oldu; biri, “Berksan”dı “Ülker” oldu; diğeri, “Kalkan”dı “Davutoğlu” oldu!
Neyse konuyu dağıtmayayım; yazacağım şu:
Kaz Dağları’ndaki Akıncılar Kampı’nda bir isim daha vardı…
İsmi, Göktürk İnan.
İstanbul Erkek Lisesi öğrencisiydi; Ahmet Davutoğlu ve Murat Ülker’in arkadaşıydı.
İTÜ’yü bitirdi ama mühendislik yapmadı. Münih’te “Qubap” diye fast food yerleri açtı; sonra kapattı.
Ülker’e iş yaptı. Hatta Murat Ülker’le “Avrasya Bir Vakfı”nı kurdu. Vs.
Göktürk İnan sessizce kamp arkadaşı Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a danışman yapıldı.
Bu basit bir atama değildir!
Reyiz Efendi/Erdoğan sigara içenlerle uğraşa dursun, birileri/ “mektepliler” devlet katında sessiz sedasız kadro oluşturuyor.
Bak yazıyorum!
Ak-Saray’ına hapsedildikten sonra Reyiz Efendi, “bana bunları niye önceden haber vermediniz” demesin…