İki yıl sonra durum: 'Bir şey' süreci
Yavuz Baydar 01 Ocak 1970
HDP Grup Başkan Vekili ve İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan'ın açıklamaları, görüşmelerin ('diyalog' veya 'müzakere' sözcükleri yersiz kaçıyor) bir nevi 'otomatik pilot'a bağlandığını gösteriyor.
'Adımların karşılıklı atılması yönünde bir şey var, talep var' diyor Buldan, hiç heyecan içermeyen konuşmasında.
“Senkronik bir şekilde eş zamanlı hükümet de adım atacak, hareket de adım atacak. Karşılıklı bu adımların atılması ile süreç gelişecek. Sayın Öcalan ile son görüşmemizde bu telaffuz edildi. Adımlar karşılıklı olarak atılırsa ve bir düzene girilirse muhtemelen mart veya nisan ayı gibi bir çağrı yapılabilir. Ama her şey atılacak olan adımlara bağlıdır.”
'Senkronik' dediği, Ankara ile İmralı arasındaki görüşmelerin ve bu arada heyet trafiğinin, bir mütekabiliyet zeminine oturtulması.
Neredeyse iki yıl sonra bu noktaya gelinmiş olması takdire şayan tabii(!)
Peki, bu adımlar nedir?
Aradan neredeyse 24 ay geçmiş, bu adımların ne olduğu, olacağı konusunda 'Yeni Türkiye' kamuoyunun asgari dahi olsa bir fikri var mı?
Yok.
Buldan'ın da olduğunu pek sanmıyorum.
Ortada sadece adım atma talebi gibi 'bir şey' var.
Seçim sornasına bel bağlanmış
Cumhurbaşkanı, Amerika'yı keşfedenlerin kimliği ve Küba'da Kolomb'un gördüğü cami gibi son derece hayati(!) konuları 'deşerek' gündemle yoyo oynamakta.
Başbakan, “Peki sizin Irak ve Suriye'deki Kürtler’le ilgili olarak üzerine derinlemesine düşündüğünüz bir yeni strateji var mı” diye sordurturcasına, ABD Başkanı Obama'yı G-20 sohbetinde 'hem Esed hem IŞİD gitsin' noktasına getirdiğine inanmamızı bekliyor.
Böyle bir hayal ve halüsinasyon perdesinin arkasında, Türkiye gerçekliği belli:
Bırakın çözülmemiş devasa sosyal sorunları ve muazzam kutuplaşmayı, başta yolsuzluk kangreni olmak üzere bunlara eklenmiş yenileri eşliğinde, kasası enkazla yüklü bir kamyon misali, ülke 'ya herru ya merru' seçimlerine doğru ilerliyor.
Belli ki Kürt Siyasi Hareketi de zımni bir anlaşmayla seçim sonrasına bel bağlamış vaziyette.
Dolayısıyla, seçim mart sonuna, yani Nevruz sonrasına kadar geriye çekilse de çekilmese de beklenti, Öcalan'ın bir çağrı yapması.
Şimdi bu balonun şişirilmesini izleyeceğiz.
AKP, milliyetçi oyları ve yeniden devreye giren 'gölge devlet'i irkiltmemek için herhangi bir somut adım (her ne ise bu) atmayacağı, atamayacağı için de, böyle bir çağrı sadece temenni metninden ibaret kalacaktır.
Cumhurbaşkanı ve kabinesi bundan pek bir memnuniyet duyacaktır, çünkü esas olan iktidarın mutlakiyeti için kilit önemdeki ateşkesin devamıdır.
Sağduyulu kesimler şüpheyle bakıyor
Nereden nereye geldik.
İki yıl kadar önce 'süreç' başlarken esen iyimserlik rüzgarlarından artık iz yok.
Çünkü ülkenin aklını kiraya vermemiş sağduyulu tüm kesimleri bugün AKP'ye dair her şeye sadece şüpheyle, en kötü ihtimali hesap ederek bakıyor.
Kürtler de.
Acı gerçeğin ipuçları ise AKP kurucularından, Kürt realitesini içeriden bilen Dengir Mir Mehmet Fırat'ın geçenlerde Özgür Gündem Gazetesi’ne verdiği çok önemli mülakatta saklı:
“Sanırım seçimler erken yapılacak ve o zamana kadar bu süreç sürüncemede bırakılacak. Akil insanlar olayı bana göre bunun işaretidir. AKP başkanlık sistemini yapabilecek bir Anayasa değişikliği istiyor. Bunun için oyunu artırması lazım. Kürt oylarında AKP için bir artış beklenemez. Nereden alacak bu oyu. MHP’nin tabanına yönelik mesajlarla bu mümkün olabilir. AKP Kürt oylarını korumaya çalışacaktır. Ama diğer tarafa ilişkin milliyetçi mesajlarının dilinin daha sertleşeceğini düşünüyorum. Umarım yanılırım. Seçim sonrasında da ne olacağı konusunda ise şüphelerim var. Bazı şeyler ertelenebilir veya bitebilir.”