Neler oluyor?
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Resmi Gazete’de yayımlanarak çözüm sürecine resmiyet ve kurumsallık kazandıran bakanların da yer aldığı Çözüm Süreci Kurulu’nun, HDP’li vekillerin yer aldığı İmralı Heyetiile salı günü iki kez gizlice buluştuğu ortaya çıktı.
Vatan Gazetesi yazarı Hüseyin Yayman, kilidi açan görüşmenin İmralı’da Hakan Fidan ve Abdullah Öcalan arasında gerçekleştiğini ve HDP’nin masaya bu nedenle oturduğunu iddia etti.
Görüşmelerde çözüm sürecine “devam” kararı alındı.
Gerek hükümet gerekse HDP kanadının bundan sonra tansiyonu düşüren daha dikkatli bir “dil” kullanmasını bekleyebiliriz.
Ya da şu an olduğu gibi hükümet “milliyetçi-muhafazakâr” oyları kaybetmemek için kamuoyuna yönelik “sert” ifadeler kullanmaya, HDP de kendi tabanını güçlendirmek için “tehdit dili”kullanmaya devam edecek.
Ancak müzakereler şimdiye kadar olduğu gibi el altından sürdürülecek.
Hükümetin ne vadettiğini, HDP’nin yeni şartlarının ne olduğunu kamuoyu da AK Parti’nin milletvekilleri de bilmemeye devam edecek.
Bu arada, Öcalan’a sekretarya “adaya nakledilecek yeni mahkûmlar” üzerinden oluşturulacak.
İmralı heyetine de Hatip Dicle ve dağ kadrosuna daha yakın yeni isimler ile takviye edilecek…
Öcalan’ı da kapsayan “genel af” beklentisini HDP’liler önceki gün yaptıkları basın açıklamasında açıkça dile getirdiler.
Beyhude bir çaba...
Peki, terör örgütü ile masaya oturan, her sıkıştığında Abdullah Öcalan’a koşan hükümet ve bürokratları, neden Kobani ve diğer olaylar için “paraleller destekledi” yalanını üretmeye çabalıyor?
Hükümet, her halükârda sürecin tıkanması halinde, okların kendisine yönelmemesi ve seçmen tepkisini yönlendirecek, her zaman olduğu gibi bir “günah keçisi” arayışı içerisinde...
17/25 Aralık’ta bunu başardılar. Şimdi tüm alanlarda istismar edilebilirliğini test ediyorlar.
Polislere bugüne kadar yapılan “kumpas” ve “iftiralarla” istediği sonucu elde edemeyen siyasiler, yeni operasyonlarda “örgüt” suçlaması yöneltebilmek için de bahane uydurma gayretindeler.
Beyhude bir çaba…
Güvenlik zaafı oluşturuldu
Çözüm sürecinin başarısı veya başarısızlığının sorumlusu sadece ve sadece hükümettir.
“Baldıran zehiri içeriz” diye yola çıkan ve tüm süreci gizli görüşmelerle yürüten hükümetin, başarı halinde tüm takdiri toplayacağı gibi başarısızlık halinde de tüm sorumluluğu faturasını üstlenmesi kaçınılmaz.
Hükümet, çözüm süreci başladığından bu yana 81 ilin istihbarat ve terörle mücadelede tecrübeli müdürlerini tasfiye etti.
O kadar ki, Hakkâri’de 2007’den bu yana istihbarat müdürü olarak görev yapan tüm amirler hakim karşısına çıkarıldı.
Bunun tesadüf olmayacağı, müzakerelerde verilen sözlerin gereği olduğu bile iddia ediliyor.
PKK’nın gelir kalemi uyuşturucu tarlalarına yönelik tüm operasyonlar durduruldu.
Ağustos 2013’te valiliklere gönderilen bir yazı ile PKK ve uzantılarına yönelik yapılacak tüm operasyonlar, valilerin iznine bağlandı.
Ardından da asker, jandarma ve polisin silahlı PKK militanlarına dahi operasyon yapmasına izin verilmedi.
KCK’lılar da bu süreçte serbest bırakıldı.
Silahlı gruplarını ülke dışına çıkarmayan PKK, Yüksekova kuşatmasının yaşandığı 2013 Kasım’ından bu yana kırsal kadrolarını şehirlere indirdi.
Örgüt, dağa eleman devşirmeye hatta çocukları dağa kaçırmaya devam etti.
Süreçte dağa çıkarılanların rekor kırdığı ve 10 bini bulduğu ifade ediliyor.
PKK, YDG-H adı altında şehirlerde “gençlik harekâtı” adı altında “öz savunma” güçlerini kurdu.
Kobani eylemleri ve kurtarılmış bölge çalışmaları tüm bu adımların, çözüm sürecini güvenlik zaafına dönüştürmenin eseri.
Ok: Denetimi ele geçirdik...
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok önceki gün Fırat Haber Ajansı’na verdiği beyanatta bakın ne diyor:
“6-8 Ekim serhıldanlarıyla beraber AKP gerçekten çok zorlandı.
Kürt halkı ve gençleri birçok yerde denetimi ele geçirdi.
AKP hükümeti Kürt halkının artık eskisi gibi bu düzeyde serhıldanlar yapamayacağı hesabı yaptığı için bu serhıldanlar karşısında şoke oldu.
Büyük bir panik ve tedirginlik yaşadı.
Öyle ki, 12 yıllık iktidarı boyunca ilk defa hükümeti kaybetme korkusuna düştü.
İlk önce bu süreci atlatma, sonra da inisiyatifi kazanma politikası içine girdi.
Gerçekten de halkımızın serhıldanı görkemli ve tarihsel değerdeydi…”
AK Parti’nin eseri...
Hükümet, son dönemde yaşananlar ile ilgili “günah keçisi” aramaya çalışmakla, gerçekleri görmezden gelmeye, PKK ile yürütülen gizli müzakerelere kamuoyunda meşruiyet kazandırmaya uğraşıyor.
PKK’nın silah bırakması ve Türkiye içinde şiddete başvurmaya son vermesini en çok vatandaş istiyor.
Kobani olaylarına rağmen çözüm sürecine destek yüzde 55’lerde seyrediyor.
Çözüm sürecinin devam etmesini, “Sulh hayırdadır, hayır sulhtadır” inancına sahip olanlar destekliyor.
Ancak hükümetin, çözüm sürecini gizli yürüterek, asker ve polisin elini bağlayarak, ülke bütünlüğünün harcı sivil toplum ve eğitim faaliyetlerini tasfiye ederek oluşturduğu boşluğun sorumlusu sadece hükümettir.
Çözüm sürecini “çözülme sürecine” dönüştürmedikleri sürece de barışa en büyük desteği,“acı ilacı” içmeye her şeye rağmen rıza gösteren halk olacaktır.