Devlet, hükümet ve dördüncü kuvvet…
Faruk Mercan 01 Ocak 1970
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan; İmralı’ya gönderdiği heyetler için hep şunu söyledi: “Malum zatla (Abdullah Öcalan), hükümet olarak biz görüşmüyoruz; devlet görüşüyor.”
İmralı’ya giden MİT ekibine de hep “devlet heyeti” denildi. Oysa bütün görüşmelerin Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla olduğu biliniyor. Üstelik o tarihte Erdoğan devletin değil; hükümetin başıydı. Peki durum böyle olmasına rağmen; Tayyip Erdoğan neden İmralı sürecinde hep “devlet”vurgusu yaptı? Cevabı çok basit: Devlet kelimesinin sihirli gücünden yararlanmak için, başı ağrıdığında devletin koruyucu zırhlarına sığınmak için…
Evet; hükümet demek, devlet demek değildir. Yani devlet, hükümetten ibaret değildir. Öyle olsa; her hükümetle yeni bir devlet kurulurdu. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti bugün 91 yaşında. Bu sürede 62 hükümet kuruldu, 12 cumhurbaşkanı seçildi.
Devlet; bütün anayasal kurumlardan oluşur. Hükümet; o kurumlardan sadece biridir. Bu kurumlar Cumhurbaşkanlığı’dır, Anayasa Mahkemesi’dir,Yargıtay’dır, Danıştay’dır, Genelkurmay’dır, MİT’tir, Emniyet’tir, savcıdır,
mahkemedir.
Anayasal hüküm oldu
Devletin geniş tanımı içindeki organlardan biri de “medya”dır, yani özgür basın… Bu sebeple; yasama, yürütme ve yargı ile birlikte basına“dördüncü kuvvet” denilmiştir. Yine bu sebeple; “Meclis, basına sansür getiren bir kanun çıkaramaz” maddesi modern anayasaların temel bir hükmü haline geldi.
Martin Walker, “Basının Gücü” kitabında şöyle diyor: “Büyük gazetelerin, kendilerine baskı uygulayan rejimlerden daha uzun yaşadıkları, dikkate değer ve cesaret verici bir gerçektir.”
Musul’daki rehinelerimizin kurtarılmasının perde arkasını manşetine taşıyan “The Times” gazetesi, bugün 229 yaşında mesela… Yine, 1 milyar 370 milyon liraya mal olan “AK-Saray”ı manşetine taşıyan “The New York Times” gazetesi; bugün 153 yaşında…
Bizde ulusal gazetelerin bazıları 70-80 yaşında. Cumhuriyet Gazetesi, Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt… Bizdeki en genç ulusal gazetelerden biri olan “Zaman”, 28 yaşında… Oysa AK Parti sadece 12 yaşında… En uzun AK Parti Hükümeti sadece 4,5 yıl sürmüş.
“Baskıcı rejimler”in özgür medya ile yıldızları barışmadığından, kendi “uydu” medyalarını üretirler. Dünya siyaset tarihinin en çarpıcı “uydu” yayını; Rusya’da iktidarı ele geçiren Bolşevikler’in “Pravda”sıdır. Pravda’nın ilk Bolşevik genel yayın yönetmeni Stalin’di. Pravda, 1950’de şöyle yazıyordu: “Basın, partimizin elindeki en büyük silahtır.”
Pravda düzeni kurulmak isteniyor
Milyonlarca insanı öldürten Stalin’in en önemli silahı “Pravda”ydı. “Pravda”sı olan düzenlerde; insan onuru ayaklar altına alınır. Türkiye’nin önde gelen sosyalist düşünürlerinden Ömer Laçiner’den dinledim. Bolşevik ihtilalin lideri Lenin; ilk Merkez Komite toplantısında şöyle der: “Arkadaşlar; unutmayın ki, bundan sonra Rusya’nın bütün alçakları bizimle beraberdir.”
“Pravda” düzenlerinde onurlu insanlar bertaraf edilir; çoğunlukla da iktidara yaltaklanan “alçaklar” eliyle… Böylece iktidar yozlaşır, kendi evlatlarını yemeye başlar. Nitekim Stalin; Rusya Komünist Partisi’nin ilk Merkez Komite üyelerinin tamamını tasfiye etti, bazılarını öldürttü. Lenin,1924’te ölmeseydi; tıpkı Troçki gibi, Stalin tarafından öldürtülecekti.
Pravda düzenlerinde, iktidardakiler gibi düşünmeyen herkes düşmandır. “Ya bizimlesin ya da karşımızda” sözü Lenin’e aittir. ABD’ye yönelik 11 Eylül saldırılarından sonra Başkan Gorge W. Bush; Lenin’in bu sözünü şöyle kullandı: “Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle…”
22 yıldır gazetecilik mesleğinin içindeyim, yani “dördüncü kuvvet”in bir üyesiyim. Bugün ülkemizde de bir “Pravda düzeni” kurulmak isteniyor. Havuz medyasıyla bunun provası yapılıyor. Bu mesleğin birçok onurlu mensubu gibi, ben de yerli Pravdaların toplandığı “havuz düzeni”ne itiraz ediyorum.
Bundan böyle haftada iki gün; özgür medyanın amiral gemilerinden “BUGÜN”de yazacağım.
Bugün cuma, hayırlı bir gün… İnşallah hayırlı bir başlangıç olur. Allah utandırmasın.