O Ayakkabının Adı ‘Soğuk Kuyu’dur!
Mustafa Balbay 01 Ocak 1970
Bazen bir fotoğraf bir dönemin her şeyini bütün çıplaklığıyla ortaya koyar. Ermenek’te 28 Ekim’de işlenen maden cinayetinin ardından Türkiye’nin geldiği noktanın fotoğrafını 75 yaşındaki Recep Gökçe verdi.
39 yaşındaki oğlu Tezcan Gökçe’nin cansız bedenine 2 hafta sonra ulaşabilen Ayşeve Recep Gökçe, sadece oğullarının cenaze törenine değil, sosyal devletin cenaze törenine de katılmış oldu. Recep Gökçe’nin yırtık lastik ayakkabıları, aynı zamanda cinayetin bir No’lu delili olarak da Türkiye gündemine oturdu. Böyle bir cinayetin mahkemesi ancak sandıkta görülebilir. Bakalım halk gizlenemez hale gelen bu gerçeğe nasıl bir karşılık verecek?
Recep Gökçe’nin ayağındaki lastik ayakkabının evrensel ölçekte 1930’lara dayanan öyküsü birkaç gündür medyada yer alıyor. Avrupa’da 1. Dünya Savaşı’nın ardından bütün kıtanın yoksullaşmasıyla birlikte ayakkabı bulamayan insanlar kullanılmaz hale gelen araç lastiklerini eritip ayaklarına uydurmuşlardı. Bugün Avrupa’nın geldiği refah düzeyi lastik ayakkabıların ancak müzede görülmesini sağlıyor. Türkiye’de ise Anadolu’nun pek çok yerinde var ama görülebilmesi için böyle bir cenaze töreni gerekli.
***
Soma’nın ardından Ermenek’te de insanların yaşamını hiçe sayıp emeğini çok ucuza satarak madene girmesine başlıca etkenin tarımdaki çöküş olduğunu sağduyulu herkes kabul ediyor. Böylesi kazalara rağmen ülkemizde toplumsal patlamanın yaşanmaması üç olguyla tarif edilebilir. Birincisi, ülkemizde en güçlü sigorta aile sigortası. Aile bağlarımız her şeye rağmen hâlâ çok güçlü. Dayanışma duygusu böylesi acılara merhem oluyor. Sigorta sıralamasında ikinciliği dostluk, arkadaşlık, üçüncü hemşehrilik, dördüncülüğü genel yardımlaşma duygusu alıyor, beşinci sıradan itibaren malum şirketler geliyor.
Toplumsal patlamayı nötralize eden ikinci etken kadercilik. Toplumumuzun önemli bir dilimi hâlâ “Nasipse gelir Hint’ten Yemen’den, değilse ne gelir elden” deyişiyle yaşıyor. Hükümetin kendi cebinden veriyormuş gibi toplumun ödediği vergilerden ayırarak halka dağıttığı yardımlar da bu kaderin tamamlayıcısı oluyor.
Üçüncü etken ise kara mizah duygusu. Güleriz ağlanacak halimize deyişi bunu çok iyi özetler. Recep Gökçe’nin ayağındaki lastik ayakkabıya mahkûm olan Anadolu insanı bunu da insanı acı acı gülümseten bir benzetmeyle yaşamına katmış. O lastik ayakkabıların Orta Anadolu’daki adı şudur:
Soğuk kuyu!
O lastik ayakkabı yazın ayakları terletir kokutur, kışın da dışardaki soğuğu ayaklara geçirir, dondurur. İşte Anadolu insanı o ayakkabıları ayağına geçirdiğinde ilk hissettiğini hemen tarif etmiş. Tarlada, bağda, sokakta, ayaklarını soğuk kuyuya sokup yaşamın yükünü omuzlamış.
***
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın iki uç adı var: Biri Enerjide Tatlı Kıyaklar Bakanlığı... Çağın önemli bir gereksinimi olan enerji üzerinden elde edilecek büyük ranta ancak hükümet çevresindeki dar bir kesim sahip olabiliyor. Onlarla birlikte milyarder sayımız artıyor.
Bir öteki adı Enerjide Tabii Felaketler Bakanlığı. Burada da pay insanca çalışma olanaklarından yoksun madene mecbur kalan Anadolu insanına düşüyor.
Son kitabı 21. Yüzyılda Kapital’in ülkemizde de yarattığı yankı sonucunda Türkiye’ye gelen Thomas Piketty’nin de dikkatini doğal olarak bu gerçek çekmiş. Diyor ki:“Türk ekonomisi Japonya’nın yirmide biri. Ama Türkiye’deki dolar milyarderi sayısı Japonya’dan fazla!”
Biz de Piketty’e nacizane kapitalin Türkçe açılımını sunalım:
Yandaş ol ihaleyi “kap...”
Gaddar ol, hak arayanı “it...”
Ranttan istediğin payı “al...”