Yırtık lastik ayakkabı!
Necati Doğru 01 Ocak 1970
Ankara, onları işadamına; “eti de senin, kemikleri de senin, çıkartacakları kömür de senin” sözleşmesiyle satmıştı. Kimse anlamasın diye bu kirli satışa “rödovans sözleşmesi” diyorlardı.
Ermenek köylüsüydüler.
Tutunacak dalları kalmamıştı.
Elma yetiştiriyorlardı.
Elma para etmiyordu.
Sarılacak meslekleri yoktu.
Çaresizdiler.
Ciğerlerini satacaklardı.
Madene indiler.
Öğlen yemek arası verdiler.
Baraj patlaması gibi oldu.
Lokmaları düğümlendi.
18 kişiydiler.
Birbirlerine sarılarak öldüler.
* * * *
Madeni işleten patron; “Tayyip Dönemi Zengini” diyorlar; Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Enerji Bakanı ile Çalışma Bakanı’nın partilisi, belediye başkanı adayı yapılmış biriydi.
O, firar etti.
Üç gün saklandı.
Sonra ortaya çıktı.
“Katil ben değilim” dedi.
Bana harita vermediler.
Harita verselerdi, suyun biriktiği eski madenin alttan topuğuna 4 metre yaklaşacak kadar kazdırmazdım, 18 işçi de boğularak ölmezdi,”katil Ankara’da” diye bağırıyordu. Yanında avukatı vardı. Ankara’dakiler; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Enerji Bakanı, Çalışma Bakanı, Maden Dairesi, üst bürokratlar, müsteşarlar, kendilerine halkın vergileriyle görmemişlik sarayı yaptıranlar, uçak yenileyenler; Tayyip Dönemi Zengini Rödovansçının, “Katil ben değilim… Katil Ankara’da…” bağırtısını duymazdan geldiler.
* * * *
Emiş Bahar’ı da duymadılar.
Emiş Bahar, birbirine sarılarak ölen 18 madenciden birinin eşiydi.
“3 aydır bizi yediler.
Bizi bitirdiler.
Maaşını düzgün vermediler.
Elimizde yiyecek ekmek kalmayıncaya kadar uğraştılar. Şimdi de canlarını aldılar. Sağ çıksalar ne olacak, sağ çıkmasalar ne olacak? Üç yaşımda bir kızım var; “Babam nerede, suyun içinde mi kalmış, çıplak mı kalmış? Nerede babam?” der. Çocuğuma verecek cevap bulamıyorum. Bunların hesabını nerede verecekler?
Borçluyuz, dertliyiz.
Ev aldık, kredi çektik.
Bizim halimız ne olacak?
Bugünü yarına atarlar, yarını öbür güne atarlar. 3 aydır maaş yüzü görmeyiz.
Eller bayram yaptı.
Biz yapmadık.
Eller kurban kesti.
Biz kesemedik.
Bu darlığın bir bolluğu olur ama olmadı, olmuyor” diyor.
* * * *
Emiş Bahar, acısını dökerken aslında Rödovans sözleşmesinin “Tayyip dönemi yeni zenginine sağladığı bolluğu” anlatıyordu. Bu kanlı, kirli bolluk Tayyip Erdoğan’a saray yaptırıyor, Emiş Bahar’ın payına ise “kocasının boğularak can vermesi” düşüyordu. Emiş Bahar’ın kocasının boğulurken sarılarak öldüğü madenci arkadaşı Tezcan Gökçe’nin babası Recep Gökçe, “oğlunun cenaze namazı kılınırken camiye yırtık lastik ayakkabılarıyla” gelebilmişti.
O yırtık lastik ayakkabı!
Saray dikicinin peşini bırakmaz.
Hep birlikte göreceğiz.
Gübre deposuna dönüşecek.
Unutma!
Unutturma!
Soma’da maden ocağında kömür kızışmasından yangın çıktı. 301 işçi öldü. Cinayet gibi kazaydı. Madenin sahibi, Tayyip Erdoğan dönemi zengini ve Başbakan’ın arkadaşıydı. Siirt’te baraj kapakları açıldı. 6 kişi boğularak can verdi. Cinayet gibi kazaydı. Barajın sahibi, Tayyip Erdoğan dönemi zengini ve Başbakan’ın has dostuydu. Erzurum’da kayak pisti çöktü. Devlet parasıyla yapılmıştı. Cinayet gibi kazaydı. Pisti yapan firmanın sahibi, Tayyip Erdoğan dönemi zengini ve AKP’nin devlet ihale rekortmeniydi. İstanbul’da asansör çakıldı. İçinde 10 işçi can verdi. Cinayet gibi kazaydı. 36 katlı lüks inşaatı yapan şirketin sahibi de Tayyip Erdoğan dönemi zengini, Başbakan’ın (şimdi cumhurbaşkanı) çok yakın arkadaşıydı. Soma’da termik santral yapma izni alan şirket, kanunsuzluk yaptı. 6 bin zeytin ağacını kesti. Cinayet gibi kesimdi. Termik santrali yapacak şirketin sahibi Tayyip Erdoğan dönemi zenginlerinden havuzcu işadamıydı. Unutma! Unutturma!