« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Kas

2014

Açılım ısrarı, Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdi

Uğur Dündar 01 Ocak 1970

“AKP’nin, eli silahlı terör örgütüyle siyasi müzakereye girmesi hataların en büyüğü olmuştur, bu yapılan ihanet pazarlığıdır” diyen bilge diplomat Şükrü Elekdağ’dan çok sarsıcı tespitler:
Sevgili okurlarım,
Gerek coğrafyamızda, gerekse ülkemizde, son derece vahim olayların yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Örneğin kısa bir süre önce IŞİD terör örgütünün Suriye topraklarındaki Kobani’yi kuşatmasıyla başlayan çatışmalar sırasında, PKK/HDP’nin “Kobani Protestosu” kisvesi altındaki kışkırtmasıyla, ülkemiz yangın yerine çevrildi. 40’tan fazla vatandaşımız çatışmalarda öldürüldü, polislerimiz görevleri başında, sivil askerlerimiz sokakta, pazar yerinde, enselerine sinsice kurşun sıkılarak şehit edildi. Ne yazık ki AKP Hükümeti bu vahşeti acz içinde seyretti. Sonra da PKK’nın terör eylemlerini seçim arifesinde tırmandırmasından korkan Hükümet, bu vahim olayları görmezden gelerek, Öcalan’la tekrar pazarlığa oturma kararı aldı. Bu durumu nasıl değerlendirdiğini, tüm öngörüleri daha sonra yaşanan gelişmelerle doğrulanan Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarlarından, Emekli Büyükelçi Sayın Şükrü Elekdağ’a sordum:
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE): Esasında bu isyan provasıyla PKK örgütü, AKP’ye şu mesajı verdi: “Taleplerimi yerine getirmezsen, ülkeyi yakıp yıkarım ve öylesine kan dökerim ki, 2015 seçimlerini kazanamazsın!..” Bu tehdit, AKP iktidarını tir tir titretti. Öylesine korktular ki, telaş içinde terör örgütüne, “İsteklerinizi kabul ediyoruz, yeter ki seçime kadar terör eylemi yapılmasın” diyerek müzakere masasına oturma kararı aldılar. Çok vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. İktidarın, PKK’ya silah bıraktıramadan onunla müzakereye başlamış olması fahiş bir hata olmuştur. Bu şekilde Hükümet, PKK’nın masaya galip, kendisinin ise pes eden taraf olarak oturduğunu kabul etmiştir. Öcalan’ın “AKP iktidarını sayemizde sürdürüyor” şeklindeki açıklaması gerçeği yansıtıyor. Zira, PKK, seçimlere endeksli bir şekilde müzakereleri kestiği her seferde, Hükümet, şehit cenazeleri TV ekranlarında yer alacak ve seçimleri kaybedeceğiz korkusuna kapılmış ve daha fazla taviz vererek müzakereyi başlatmıştır. Bu durum, çözüm sürecinin, Hükümet’in, müzakere masasına, iktidarda kalması karşılığında Türkiye’nin toprak bütünlüğünü koyduğu bir ihanet pazarlığı olduğunu gözler önüne sermiş bulunuyor. Onur kırıcı bir durum…
UĞUR DÜNDAR (UD): Bu ortamda AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin‘in, ABD’yi, çözüm sürecini çökertmeyi hedefleyen bir politika izlemekle suçlaması şaşırtıcı oldu. Kürtlerin hamisi pozundaki ABD’nin Kandil ile işbirliği halinde Öcalan’ı devreden çıkarmak istediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşmalarında ısrarla ABD’nin Türkiye’ye karşı bir oyun tezgahladığını ima ediyor. Bu beyanları nasıl yorumluyorsunuz?
ABD’nin en önemli projesi “Büyük Kürdistan”ı kurmak
(ŞE): İddialarda büyük ölçüde gerçek payı var. Türkiye’ye karşı tezgahlanan oyunun tam olarak anlaşılması için, ABD’nin Ortadoğu için en önemli jeopolitik dizaynının “Büyük Kürdistan” projesi olduğunu belirtmeliyim. Bu projeyi uygulamada Washington’un orta/uzun vadeli hedefi, kendi patronajında ve ABD’ye velinimet olarak bakan Barzani’nin yönetiminde bir Kürt jeopolitik havzası yaratmaktır. Bu stratejik bir karardır. Bu havzada ilk atılacak adım, Kuzey Irak’ta Kürt devletinin ilk nüvesini oluşturmak, sonra da bu devletin Türkiye’nin Güneydoğu bölgesiyle bütünleşmesi ve böylece “Büyük Kürdistan”ın ilk aşamasının kurulmasıdır. “Büyük Kürdistan”ın ABD için önemi, zengin gaz ve petrol rezervlerine sahip bulunmasından, stratejik konumundan ve İsrail’le birlikte bölgede tam güven duyacağı bir ikinci müttefik oluşturacak olmasından ileri geliyor. ABD, bölgede kendisine biat edecek ve askeri kuvvetlerinin operasyonlarını sorgulamadan ve hiçbir kısıtlama koymadan gerçekleştirmesini kabul edecek müttefik arıyor. Barzani’nin başkanlığında oluşturulacak “Büyük Kürdistan” devleti böyle bir müttefik olmaya en ideal adaydır ve ABD’nin bölgesel stratejisinin kilit bir unsuru olacaktır. İsrail ise silahlanmasına azami önem vereceği bu yeni devletle, Arap dünyasına karşı bir müttefik kazanacaktır.
(UD): Ama görünürde Irak’ın bütünlüğünü savunan ABD, Barzani’nin bağımsızlık isteğine karşı çıkıyor. Bu duruma nasıl bakmak gerekir?
Kobani, Kürt devletini denizle buluşturacak olduğu için önemli
(ŞE): Doğru… Ama bu taktik bir tutum. ABD, Barzani’nin kendi zamanlamasına göre hareket etmesini istiyor. Bilindiği üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD’in tehdidi altında bulunan Halep gibi stratejik açıdan önemli cepheler varken ABD’nin bunların savunmasını ihmal ederek Kobani’nin kurtarılmasına odaklanmasını ısrarla eleştiriyor ve bunun arkasında Türkiye’ye karşı tezgahlanan bir oyun olduğunu ima ediyor… Nedir bu oyun? ABD’nin Kobani’yi savunmaktaki esas amacı, bağımsız bir Kürdistan devletinin denize çıkışı olmadan yaşayamayacağını düşünerek, şimdiden bu devletin Akdeniz’e çıkış koridorunun hazırlığını yapmaktır. Washington’un planı, IŞİD’in saldırısından kurtularak özerklik kazanacak Kobani’nin, Afrin ve Cezire kantonlarıyla birleşerek Akdeniz’e ulaşmanın yolunu araması ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne (IBKY) katılarak, Kuzey Irak petrolünün Irak-Suriye koridorundan Akdeniz’e taşınması yolunun açılmasıdır. Gerçekleşmesi halinde bu plan Kuzey Irak petrolünün Türkiye güzergahı by-pass edilerek dünyaya pazarlanmasına yol açacak ve Ankara ile Erbil arasındaki enerji alanındaki anlaşmalara ve işbirliğine ağır bir darbe vuracaktır. ABD bu şekilde, Barzani’yi Türkiye’ye bağımlı olmaktan kurtarmak istiyor.
(UD): Bir de, ABD’nin Kandil’le anlaşarak, Öcalan’ı devre dışı bırakmak istediği iddiası var…
Ankara, Kandil’in çözümü sabote etmesinden endişeli
(ŞE): Kobani savaşı sırasında ABD, PKK/PYD ile yaptığı işbirliği bağlamında Kandil’le hayli geniş ilişkiler geliştirdi. ABD’nin bölgedeki tüm Kürt gruplara hakim olmayı ve onları kendi stratejik hedeflerine göre yönlendirmeyi hedefleyen politikası nedeniyle, Ankara bu durumdan ciddi endişe duyuyor.KCK eşbaşkanı Cemil Bayık’ın çözüm sürecine ABD’nin arabulucu olarak katılmasını önermesi, bu endişeleri kuvvetlendirdi. Çözüm demek silahı elinde tutan Kandil’in kendini lağvetmesi demek. Bayık ve çevresi oldum olası buna direnç gösteriyor. Ankara, ABD’den aldığı destekle “şımaran” Kandil’in süreci sabote etmesi ihtimalinden kaygılı.
(UD): Yani Erdoğan’ın çözüm girişimiyle, ABD’nin, kendi patronajında ve Barzani yönetiminde kurguladığı “Büyük Kürdistan” projesi çatışıyor…
Bölge Kürtleri, ABD ve İsrail’in çıkarlarını savunacak…
(ŞE): Öyle… Çözüm süreci 21 Mart 2013’te Diyarbakır’da Nevruz töreni sırasında Öcalan’ın çağrısıyla açıklanmıştı. Çağrının odağını Erdoğan’la Öcalan arasında mutabık kalınan Anadolu ile Mezopotamya’yı Türk-Kürt Federal Devleti çatısı altında birleştirme projesi oluşturuyordu. Federal devletin, Kürt Federe Devleti ayağının, Türkiye, Irak ve Suriye Kürtlerinden oluşması ve coğrafi olarak Türkiye’nin Güneydoğusu’nu, Musul ve Kerkük’le birlikte IBKY topraklarını ve kuzey Suriye Kürt bölgesini kapsaması öngörülüyordu. Bu, görünürde görkemli ve şaşaalı proje, Türkiye ve Kuzey Irak Kürtlerini olduğu gibi birçok Türkü’de cezbetmişti. Fakat ABD, bu projenin kilit unsuru olan ve Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki ekonomik entegrasyonun temel dayanağını oluşturan Kürtlerin petrol zenginliğinin Türkiye üzerinden Batı pazarlarına akıtılmasıyla birlikte enerji alanında öngörülen kapsamlı işbirliğini torpillemiştir. Böylece, Barzani’nin Türkiye ekonomik/siyasi yörüngesine girmesini engellemek istemiştir. Bu da cafcaflı “Anadolu-Mezopotamya Federal Devleti” projesinin çökmesi demektir. Hemen belirteyim ki, bir varsayım olarak böyle bir federasyon kurulabilse bile, Kürt kanadı, ülkemizin topraklarından ve kamusal varlığından azamisini kopardıktan sonra ayrılacak ve ABD ile İsrail çıkarlarının Ortadoğu’daki bekçisi rolünü üstlenecekti…
PKK, eskiye oranla çok daha güçlü konumda
(UD): AKP iktidarı bu durumda ne yapacak?
(ŞE): Yapacağı, 2015 yılı 21 Mart Nevruz’unda da yine Diyarbakır meydanında durumda bir değişiklik olmadığı havasını yaratmak amacıyla merasim düzenlemek olacaktır! Çözüm sürecine gelince, seçim kazanacağım diye PKK’nın her yaptığına göz yummuş, devlet çıkarlarını ve haysiyetini ayaklara düşürmüş bir AKP iktidarından ne beklersiniz? Hükümet, önümüzdeki seçim nedeniyle çözüm sürecini sahiplenmeye devam edecektir. Çözüm sürecinde çok önemli siyasi ve askeri mevziler kazanmış olan PKK da, sürecin devamından yana olacaktır. Yalnız, PKK, Kobani’de ve diğer cephelerde IŞİD’e karşı savaşta ABD ile gerçekleştirmiş olduğu “silah arkadaşlığı” nedeniyle eskisine nazaran daha değişik bir konum kazanmıştır. Kandil bu konumunu, hem üzerindeki terörist damgasından kurtularak uluslar arası alanda kendine meşru bir statü sağlamak, hem de Türkiye ile müzakerelerde taleplerini ağırlaştırarak Türk topraklarında bağımsız Kürt devleti kurma hedefine ivme kazandırmak için kullanacaktır.
(UD): Sayın Elekdağ, çok teşekkür ederim, eli silahlı terör örgütüyle siyasi müzakereye girişmenin, hataların en büyüğü olduğunu ve ülkemizi uçurumun kenarına getirdiğini çarpıcı bir şekilde izah ettiniz.Türk Milleti bu hainliği hazmedebilir mi? Türkiye bu felaketli yoldan nasıl vazgeçebilir? Bu soruların yanıtlarını da ilerdeki söyleşilerimizde ele alacağız…

Ziyaret -> Toplam : 125,25 M - Bugn : 6877

ulkucudunya@ulkucudunya.com