« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Kas

2014

Model Ülke

Sedat Laçiner 01 Ocak 1970

Türkiye, uzun yıllar İslam dünyası ve bölgesi için ‘model ülke’ olarak sunuldu. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında yükselen İslamcı aşırılıkla mücadelede Türkiye’nin rolü daha fazla ön plana çıktı. 11 Eylül sonrasında ise Amerikan Dış Politikası’nda ‘model ülke’ olarak Türkiye’den çokça bahsedildi.
Türkiye’yi Batı gözünde ‘model ülke’ konumuna getiren özellikleri şunlardı:
1) Batılı kurumlara üye olması ve konuşulabilir/uzlaşılabilir bir ülke oluşu, 2) Halkı Müslüman olmasına rağmen Batılı değerleri ve hukuk sistemini benimsemesi, 3) Diğer İslam ülkeleri ile kıyaslandığında üretken ve liberal bir ekonomiye sahip olması, 4) Neredeyse son yüzyıl boyunca kendisini çatışmalardan olabildiğince koruyabilmiş olması, 5) İnsan haklarının diğer Müslüman ülkelere göre daha ileri düzeyde oluşu, 6) Sorunlarını şiddet yerine müzakerelerle çözme isteği ve deneyimi, 7) Diğer inançlara ve kendi içindeki mezheplere karşı hoşgörülü din anlayışı.
Sebepleri arttırabiliriz. Ancak şurası kesindir ki Türkiye, Müslüman ülkeler arasında siyasi olgunluğu, ekonomik gelişmişliği ve diğer özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Nitekim Bush gibi Obama da başkan olur olmaz Türkiye’nin ‘model olma’ özelliğini fark etmiş ve hatta ilk deniz aşırı ülke ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiştir. TBMM’de oldukça etkili bir konuşma da yapan Barack Obama’nın Türkiye’den beklentisi oldukça yüksekti. Ne var ki geldiğimiz noktada her iki tarafta da ciddi bir hayal kırıklığı mevcut…
Amerikan ‘establishment’ının en önemli isimlerinden ve Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) Başkanı Richard N. Haass bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Teknik ve hukuki olarak hala müttefikiz, ancak stratejik olarak farklı noktalardayız”.
Eğer iki ülke stratejik olarak farklı noktalardaysa, o iki ülke (yani ABD ile Türkiye) aslında müttefik değiller demektir. Haass da bunu gayet iyi bilir ve zaten vermek istediği mesaj da budur. Hürriyet’ten Verda Özer’e konuşan Haass, ilişkilerdeki sorunların altını ince mesajlarla çizmiş ve bir anlamda “sizinle çalışamayacağımız için Irak ev Suriye’de ABD olarak Kürtlerle daha fazla çalışacağız, İran’la da anlaşacağız” diyor. (Hürriyet, 15.11.2014)
Bunları söylerken, Türkiye ne yaparsa Batı nezdinde yeniden kıymetli olabileceğinin de ipuçlarını veriyor. Haass’a göre Türkiye’nin IŞİD gibi radikal İslamcılar ve Baas rejimlerine karşı bir ‘üçüncü model’ oluşturması mümkün. Haass, bunun için ise Türkiye’nin Kürt sorununu, devlet-vatandaş ilişkilerini ve dinin toplumdaki yeri meselesini çözmesi gerektiğini söylüyor.
Sadece Haass değil, başta Başkan Obama olmak üzere diğer Amerikalı yetkililer de artık Türkiye’den ‘model ülke’ olarak söz etmiyorlar… Başkan Obama en son Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu için bulunduğu Çin’in başkenti Pekin’de İslam dünyası için Endonezya’yı ‘model ülke’ olarak takdim etti. Obama, “Dünyanın en büyük demokrasilerinden biri olan ve en büyük Müslüman nüfusa sahip olan Endonezya, çoğulculuk ve dini farklılıklara saygı konusunda olağanüstü bir rol oynuyor. Aşırılığı dışlamak adına yaptığı her şey için Endonezya’ya teşekkür etmek istiyorum” dedi.
ABD’nin gözünde model ülke olmak iyi midir, kötü müdür, ayrı bir tartışma konusu. Ancak benzeri bir gelişmenin Avrupa Birliği nezdinde de yaşandığını kabul etmemiz gerekiyor. Şurası bir gerçek ki, Almanya, Fransa, İngiltere ve diğer AB ülkeleri Türkiye’den eskisi kadar etkilenmiyorlar.
Bu durumun bir nedeni İsrail ile bozulan ilişkiler ve ABD ile Avrupa’da etkili İsrail’e sempati ile bakan Musevi medyası ve lobileri. Bir diğer neden ise Ortadoğu’daki gelişmelere paralel olarak yükselen İslam karşıtlığı ve düşmanlığı…
Üçüncü bir neden ise yükselen Türk ekonomisindeki yavaşlama. 2002-2008 arasında göz kamaştırıcı bir yükselişe imza atan Türkiye, 2009-2014 arasında vasatı korumaya çalışan bir ülke izlenimi veriyor. Krizler teğet geçmiş gibi dursa da Türkiye’nin GSMH’sı ve kişi başına düşen geliri son 5-6 yıldır 10 bin dolar civarında takılı kaldı. Türkiye’nin ihracatı da 130-150 milyar dolar aralığında dolaşıyor. Bu yıl ihracatta bir kıpırdanma yaşanmışsa da bu artışın kurdaki artışı dahi karşılayamadığını görüyoruz. Başka bir deyişle Türkiye’nin ekonomideki muhteşem yükselişinin yavaşlaması, belki de durması siyasi çekiciliğine de zarar veriyor.
Bir diğer etken ise Türkiye’nin dış ilişkilerinin Batı’dan Doğu’ya kayması ve söylemde İslami tonun artış göstermesi. Bunun nedenleri sadece Türkiye’ye bağlı olmamakla birlikte günün sonunda Türkiye Batı’dan uzaklaşan ve Ortadoğu’nun sonu gelmez savaşlarına sürüklenen bir ülke olarak algılanıyor. Bu da model ülke ve barışa katkı yapabilecek Türkiye algısını bozuyor.
Son olarak, Hükümetin özellikle 2010’dan bu yana hemen hemen tüm dış ilişkilerde sertleşen söylemi ABD ve AB’yi rahatsız ediyor. Türkiye’nin uzlaşmacı ülke imajını ters yönde etkiliyor.

TÜRKİYE ORTADOĞU’YU KORKUTUYOR MU?
İlginçtir, ‘model ülke’ veya ‘esin kaynağı ülke’ olarak Türkiye algısı sadece Batı’da değil, Doğu’da bozuluyor. Bunun 2 temeli nedeni var. Bunlardan ilki Batı’yla bozulan ilişkiler, ikincisi ise Arap Baharı.
İlginçtir, Türkiye Doğu ülkelerinde gücünü Batı’daki gücünden alıyor. Ortadoğu ve Orta Asya gibi, bölgelerde Türkiye gibi olmak isteyen halklar bunu Batılı gibi olmak istedikleri için talep ediyorlar. Türkiye’nin Batı ile Doğu’yu, İslam ile evrensel değerleri uzlaştırma formülü Araplara da, Pakistanlılara da cazip geliyor. Başka bir deyişle, Türkiye Batı’da ne kadar güçlü olursa, Doğu’da da o kadar güçlü olur…
Türkiye’nin İslam dünyasında ve genel olarak Doğu’da imajını bozan ikinci önemli gelişme ise Arap Baharı ve Türkiye’nin bu sürece aşırı derecede müdahale etmesi. Türkiye, başta Suriye ve Mısır olmak üzere son 3 yıldır Arap ülkelerinin içişlerine çok fazla karışıyor. Hatta kimi ülkelerde dış güçten ziyade bir iç aktörmüş gibi davranıyor. Filistin ve İsrail konularında Müslüman ülkelerin sokaklarına doğrudan hitap etme çabası dahi bahsettiğimiz ülkelerde ‘tehlikeli’ bulunuyor. Suriye ve Mısır ile uzun yıllar dostluk yapıp, bir anda rejimin değiştirilmesini talep edecek ve bu uğurda silahlı-silahsız siyasi grupları örgütleyecek kadar ileri giden Türkiye’nin bu yaklaşımı diğer ülkeleri korkutuyor. Örneğin Suudi Arabistan ve Ürdün gibi ülkeler Türkiye’nin kendi içişlerine de müdahale etmesinden endişe ediyorlar.
Bu bağlamda Türkiye, bölgenin revizyonist bir gücü olarak görülüyor ve yıkıcı unsur olarak değerlendirilebiliyor.

MALİYET
Daha önce de belirttiğimiz üzere ‘model ülke’ olarak görülmenin faydaları ve zararları olabilir. Yani mesele ‘model ülke’ olmak değil. Ancak etrafını korkutan ve uluslararası toplumun yeterince uzlaşmacı görmediği bir ülke olmanın da çeşitli maliyetleri vardır. Siyasi alanda dostlarınız azalırsa düşmanlarınız ve rakipleriniz artmaya ve aralarında işbirliği yapmaya başlarlar. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaşadığı yenilgi bunun örneklerinden sadece biridir. Aynı şekilde, Mısır, Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve İsrail arasındaki Türkiye karşıtı yakınlaşma da bir diğer maliyettir.
Ekonomik alanda ise ihraç ürünlerinize ve yatırımlarınıza pazarlar kapanabilir. Eğer Türkiye’nin Suriye, Irak, Mısır ve diğer ülkeler ile ilişkileri bu düzeyde kötü olmasaydı, Türkiye’nin ihracatı belki de daha bugünden 200 milyar dolarları zorlayabilecekti. Kanaatim odur ki Türk Dış Politikası öncelikle ‘ekonomik çıkar-merkezli’ olmak zorundadır. Aksi takdirde gücün en önemli unsuru diyebileceğimiz iktisadi alandaki gerileme siyasi alanda daha büyük zayıflıklara dönüşür.
Özetleyecek olur isek içinden geçtiğimiz yaklaşımın sürdürülebilir olduğunu söyleyebilmek zordur. Türkiye, dış ilişkilerini daha gerçekçi, rasyonel, iletişime ve algılara kıymet vererek yeniden gözden geçirmek durumundadır.

NOT: Meraklısı için yukarıda bahsettiğimiz Dış İlişkiler uzmanı Richard N. Haass'ın'Foreign Policy Begins at Home' (Dış Politika Evde Başlar) adlı kitabını hararetle tavsiye ederim. Kitap, ABD'nin uluslararası alanda yaşadığı nispi gerilemenin ancak ülke içindeki eksiklerini gidermesi ile aşılabileceğini anlatıyor. Elimdeki kopya 2013 yılında Basic Books tarafından basılmış ve 195 sayfa. Eser Türkçe'ye Mehmet Talha Paşaoğlutarafından, "Yeni Amerika, Dış Poli,tika İçeride Başlar" şeklinde çevrilmiş ve Tuti Kitap tarafından yayımlanmış.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 114891

ulkucudunya@ulkucudunya.com