Çözüm sürecindeki “üst akıl”la yüzleşme zamanı
Faruk Mercan 01 Ocak 1970
Geçtiğimiz cuma günü bu köşede; Oslo görüşmeleri veçözüm sürecindeki yabancı aktörlere; yani “üçüncü gözler”e dair bazı detayları paylaşmış, yazıyı şöyle bitirmiştim:
“Silah bırakma kararını Öcalan vermeyecek…”
Bu arada; çok önemli bazı gelişmeler meydana geldi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Afrika dönüşü uçağındaki gazetecilere nihayet ilk kez şunları söyleyebildi:
“Üçüncü gözü, dördüncü gözü Oslo’da yaşadık. Amerika olur, bir başkası olur. Onlarla çözemeyiz. Yıllarca Kandil’e bir İngiliz gitmiştir. O da bir üçüncü göz gibi oynuyordu. Hiçbir şey yapmadığı gibi, tam aksine bu süreci ağırlaştırmıştır. Aynı aktörler Oslo’da da rol almıştır. Orada da olumlu bir şey ortaya çıkmadı.”
Bir diğer önemli gelişme; bir Amerikan ve İngiliz projesi olan “Uluslararası Kriz Grubu”nun;“Türkiye ve PKK: Barış Sürecini Kurtarmak” başlıklı raporunun yayınlanmasıydı. Raporun bütün detayları “BUGÜN Gazetesi”nde dün iki sayfa genişçe yayınlandı. Raporda; Oslo görüşmelerinde PKK’nın dile getirdiği talepler ve yapılan “protokoller”le ilgili çok önemli bilgiler var.
Galiba bir tek çıkış yolu var
Daha çok Amerikan-İngiliz karışımı bir kuruluş olan “Uluslararası Kriz Grubu”; ABD eksenli“Atlantik Konseyi” ve İngiltere eksenli “Demokratik Gelişim Enstitüsü” ile birlikte; Oslo görüşmeleri ve çözüm sürecinin gayriresmî üç aktöründen biri… Bu üç kuruluşta yer alan isimler; aynı zamanda İngiltere-İRA arasındaki görüşmelerde başrolü oynadılar.
Dikkat çekici bir diğer gelişme; 2008-2011 döneminde gerçekleşen Oslo görüşmelerine PKK adına katılan 4-5 kişiden biri olan Sabri Ok’un Kandil’den yaptığı çıkıştı. Oslo görüşmeleri sırasında PKK’nın Avrupa sorumlusuydu Sabri Ok ve halen KCK Yürütme Konseyi üyesi… Şöyle diyor:
“Silah iradesi Kandil’dir. Ne HDP ne İmralı bizim adımıza konuşabilir. Kimse bize silah bırakma çağrısı yapamaz. Silah bırakması gereken taraf devlettir. Ordu ve polis Güneydoğu’dan tamamen çekilsin. Bundan sonra Güneydoğu’da devletin yaptığı tutuklamalara karşı, biz de tutuklamalar yaparak misilleme yapacağız. Hükümet; Oslo’daki ve çözüm sürecindeki taleplerimizi yerine getirmiyor.”
Peki; adeta Oslo-Kandil hattına sıkışmış olan çözüm sürecinde bir çıkış yolu var mı? Galiba bir tek çıkış yolu var: Hükümetin; önüne Oslo projesi formatını ve çözüm sürecindeki talepler listesinigetiren “üst akıl”la yüzleşmesi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan son aylarda karşılaştığı her olayı bir “üst akıl”la izah ediyor. Ona göre; Gezi olaylarında; 17-25 Aralık’ın arkasında ve 6-7 Ekim Kobani ayaklanma girişiminin arkasında bir üst akıl var…
Türkiye'nin ihtiyacı yüzde yüz milli proje
Ama aynı Erdoğan ve arkadaşları; yıllarca çözüm sürecini ağırlaştıran “Oslo aklı”nı yeni yeni telaffuz ediyorlar.
Nasıl oldu da Güneydoğu’da “kamu düzeni” yerini “kurtarılmış bölgeler”e bıraktı? Nasıl oldu da, Oslo görüşmeleri ile girilen süreçte; dağdaki PKK varlığı sürekli katlanarak arttı ve bugünlerde 1990’ların üç misli bir hale geldi?
Murat Karayılan “Bu ekim ayında PKK’ya 1085 kişi katıldı” diyor. Cemil Bayık “Şimdi Türkiye’deki güçlerimiz; 2013 Nevruzu’ndan çok daha güçlü; çekilenleri de geri gönderdik. Her ay PKK’ya 1000 kişi katılıyor” diyor. Bu nasıl olabildi?
Bu nasıl “yüzde yüz milli” bir çözüm projesidir ki; muhalefet partilerinin aklına ihtiyaç duyulmuyor ama “Oslo aklı” hâlâ sürecin bütün aşamalarına hakim? Bu nasıl “yüzde yüz milli” bir çözüm projesidir ki; ülkenin Genelkurmay Başkanı’nın “yol haritası”ndan haberi yok?
Bu sorularla yüzleşme zamanı artık geldi, belki de geçiyor. Türkiye’nin ihtiyacı, gerçekten “yüzde yüz milli” bir çözüm projesi…
Eğer çözüm projesi “yüzde yüz milli” olsaydı; Türkiye Oslo-Kandil hattında "üst aklın”formatladığı “talepler listesi”nin asla muhatabı olmazdı.