Öcalan’ın müzakere heyecanı üzerine
Nihat Ali Özcan 01 Ocak 1970
Öcalan ile görüşmeler 6-8 Ekim olaylarının ardından kesintiye uğradı. Bir dizi girişimden sonra süreç tekrar rayına oturmuş görünüyor. Nitekim HDP heyeti İmralı ziyaretini tamamladı ve önemli açıklamalarda bulundu.
Yaşanan gerilimin ardından akıllarda kalan, bozulan “kamu güvenliği” oldu. Başbakan Davutoğlu bu konuda taviz verilmeyeceğini ilan etti. Ardından bazı yasal ve idari düzenlemeler Meclis’e sevk edildi.
Aslında kamu düzeninin birdenbire bozulmadığını bölge halkı ve ilgili/sorumlu bürokratlar çok iyi biliyor olmalı. Nitekim tüm asayiş istatistikleri ilgili kurumların dosyalarında yerini almıştır. Söz konusu istatistikler PKK’nın “uzun süreli halk savaşı” stratejisi çerçevesinde ele alındığında bize gerçek politik-askeri resmi gösterebilirdi.
Özellikle cezalandırma ve yıldırma temelli sistematik suikastlar, yol kesmeler, vergilendirmeler gibi. Anlaşılan bunların ne anlama geldiği “bürokrasi” için gizemli olmasa da siyasi karar alıcılar için sürpriz olmuş görünüyor. Nitekim Öcalan, teorik ve pratik tecrübeleriyle konunun önemini ve anlamını bildiğinden hâlâ hükümete bedel ödetme sinyalleri göndermeyi sürdürüyor.
HDP heyetinin Öcalan’dan getirdiği mesaj PKK kanadının çıtayı biraz daha yükselttiğini gösteriyor. Teoride “egemenliğin paylaşılması” olarak ifade edilen nihai hedefin içeriğinin netleştiği, taraflarca mutabakat sağlandığı Öcalan tarafından ifade edilmeye başlandı.
Başka bir ifadeyle, PKK kanadının egemenliği paylaşmanın hangi alanları, kurumları kapsayacağı, anayasal/yasal, coğrafi sınırlarının ne olacağı ve bunun nasıl sağlanacağı konusunda önümüzdeki günlerde daha fazla fikir sahibi olacağız.
Zorluklar
İyimser ve romantik bakışlardan arındırılmış tarihsel tecrübeler böylesi hedeflerin hayata geçirilmesinde bazı zorluklardan söz eder. Genel olarak, etnik bir sorunla uğraşan hükümetler, “egemenliği paylaşma” teklifinin çatışmaları sonlandıracağını umut ederler. Ancak bu teklif, çoğu zaman devam eden çatışmalardan bağımsız olarak, ulusal, bölgesel ve küresel sorunlarla yakından ilişkilidir. Tıpkı Kobani ile başlayan ve elliye yakın insanın hayatını kaybettiği olayların yarattığı iç şoklar ve sürprizler gibi. Ya da genel olarak ifade edildiği gibi “üstün bir aklın” oyuna girmesi gibi.
Nitekim Suriye ve Irak’taki gelişmeler, Türkiye-ABD ilişkileri, Rusya-Ukrayna krizinde yeni enerji kaynaklarını çeşitlendirme girişimleri tarafların tutumunu etkileyebilir.
Anayasal derinlik
İkinci önemli husus, egemenliği paylaşma teklifinin “anayasal derinlik ve coğrafi genişliğinin” ölçüsünün ne olacağıdır. Teklif uygun “ölçü“ ve “derinlikte” ise ancak silahlı hareket sona erebilir.
Bu noktada üstesinden gelinmesi gereken husus, “azınlık” ile “çoğunluk” tanımı ve ilişkilerinin yeniden düzenlenmesidir. Başka bir ifadeyle, devlet ile PKK arasındaki ilişki, bu noktadan itibaren, Türkler ile Kürtler arasındaki ilişkinin tasarlanmasına dönüşecektir. Özellikleanayasa/yasa ve devlet kurumlarında bu ilişkinin nasıl ete kemiğe büründürüleceğinden söz ediyoruz.
Öcalan’ın önerdiği düzenin, önce devlet kurumlarında gerilime, ardından da Kürtler arası ve Türklerle-Kürtler arasında toplumsal düzeyde gerilim ve kutuplaşmaya neden olacağı göz ardı edilmemeli. Kitap böyle diyor.