« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Ara

2014

Demokrasi KarşıtıEylemlerin Odağı

Ali Sirmen 01 Ocak 1970

Tayyip Bey düşmansız politika yapamıyor. Toplumu bölerek yönetmek şiarı, “Böl ve yönet!” sloganı.
Mutlaka bir düşman bulmak yoksa da yaratmak zorunda.
Son düşman Anayasa Mahkemesi.
Tayyip Bey’in AYM için kullandığı ibareler, yenir yutulur türden değil.
Ama ne beis var, Tayyip Bey bunları dilediğince kullanır.
Bir anayasa profesörü, “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımayız” diyebiliyorsa, Cumhurbaşbakanı’nın “merkep”li benzetmeler yapmasında yadırganacak ne yön olabilir ki?
Bu defa, Anayasa Mahkemesi’nin Tayyip Bey’in saldırı oklarının hedefi haline gelme-sinin nedeni yüzde on seçim barajı.
Aslında tartışma hiç de yararsız olmamış, maskelerin düşmesini sağlamıştır.
Yüzde on barajına sımsıkı sarılmış olan AKP, yeri geldiğinde hep şunu söylerdi:
-Bu barajı biz getirmedik ki: Bulun yeterli sayıyı değiştirin! Evet, barajı AKP getirmemişti, ama 12 Eylül barajını bırakmak da istemiyordu.
Tayyip Bey’in, Cumhurbaşbakanı olarak Ak Saray’a çıkması, her ikisinin de artık gizlenmesi mümkün olmayan yapısı dolayısıyla, kanamaya yol açınca da, sandıktan birinci çıkan parti lehine sonuç veren yüzde on barajı daha da önemli oldu.

***

Tayyip Bey’in bugün fiilen yürürlüğe koyduğu Cumhurbaşbakanlık sistemini, resmen başkancı sisteme çevirecek anayasa değişikliği sürecini başarıya eriştirebilmek için AKP’nin, Meclis’te bugün sahip olduğundan fazla sandalyeye ihtiyacı var.
Son yapılan kamuoyu yoklamalarında oy kaybettiği görülen AKP bu ortamda barajdan vazgeçemez.
Ama yüzde on barajı milli iradenin gasbıymış, olsun!
İki tümcenin başında, “milli irade” formülünü ağzından düşürmeyen Tayyip Bey, aslında milli irade hırsızlığı olan, barajı savunur.
Tutarlılık önemli değildir.
AKP demokrasiyi de savunur. Ama demokrasinin gereğini yerine getirmez.
Hatta AKP, sandık dışında demokrasinin bütün kurum ve kurallarına karşıydı. Baraj savunusuyla sandığa da karşı olduğunu kanıtladı.
AKP’ye 14 Mart 2008’de bu Anayasa Mahkemesi önünde dava açıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya partinin kapatılmasını, Tayyip Erdoğan da dahil 71 kişinin 5 yıl süreyle siyasetten yasaklanmasını talep ediyordu.
Kapatma iddianamesindeki talebin gerekçesi AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmiş olmasıydı.
Mahkeme başvuruyu 30 Temmuz 2008’de karara bağladı, partinin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu kabul etti. 11 üyenin 6’sı kapatılma lehine oy kullanırken 5’i Hazine yardımının yarısı oranında kesilmesi yolunda karar verdiler.
Ve kapatma için nitelikli çoğunluk gerektiğinden, neticede laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu karara bağlanmış AKP kapatılmaktan kurtuldu.

***

Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu saptanan partiye yaptırım olarak, Hazine yardımının yarı yarıya kesilmesi kararı gülünçtü ve tartışmalara yol açtı.
Anayasa Mahkemesi kararıyla da, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu saptaması da doğru ama eksiktir.
Aradan geçen zamanda daha belirgin biçimde ortaya çıktığı gibi, AKP yalnızca laiklik karşıtı eylemlerin odağı değil, aynı zamanda tüm demokrasi karşıtı eylemlerin de odağıdır.
Demokrasi, hukukun üstünlüğünü öngörür, AKP söylem ve de eylemiyle hukukun üstünlüğüne karşıdır.
Demokrasi, düşünce özgürlüğünü savunur, AKP eylemiyle buna karşıdır.
Demokrasi, vicdan özgürlüğünü (laiklik) savunur, AKP karşıdır.
Demokrasi, şeffaflık rejimidir. AKP şeffaflığa karşıdır.
Demokrasi, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığını içerir, AKP bunlara karşıdır.
Listeyi dilediğiniz gibi uzatmak mümkün, ama gereksiz.
Görüyorsunuz ki AKP yalnız laiklik karşıtı eylemlerin değil, aynı zamanda tüm demokrasi karşıtı eylemlerin de odağı haline gelmiştir.
Bu durumun yaptırımsız olduğunu sananlar derin aymazlık içindedirler.

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 72179

ulkucudunya@ulkucudunya.com