« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Ara

2014

Yolsuzluk ve yoksulluk

Mehmet Kamış 01 Ocak 1970

Yoksulluk iktisadi mi, yoksa ahlaki bir sorun mudur? Yani Afrika’nın ekonomik kaynakları olmadığı için mi oradaki insanlar yoksuldur, yoksa orayı yoksullukla yönetmek daha kolay olduğu için mi? Mesela eski Doğu Bloku’nda toplumun gelir seviyesinin düşük olmasının nedeni, orada ekonomik kaynakların bulunmaması mıydı, yoksa bunun başka sebepleri mi vardı?

Devlet yönetiminde ahlaki normların etkili olduğu ülkelerin halkı neden zengindir? Yoksulluğun çok görüldüğü Hindistan, Brezilya, Venezuela gibi ülkelerden dünyanın en zengin insanları listesinde isimlerin olması nasıl açıklanabilir? Kanaat-i acizanem odur ki, yoksulluk bir yönetim biçimidir. Halkı fakir olan kaç ülke gördünüz ki, ülke yöneticisi de fakir olsun. Halkı fakir ülkelerin yöneticileri neden büyük çoğunlukla çok zengindir? Her felaketle önümüze bir kez daha serilen, ülkemizdeki yoksulluğun sebebi sadece iktisadi yetersizlikler midir?

Bir işçinin bir ayda elde ettiği kazançtan daha fazlasını bir bardağa verebilmek, hem de kara lastikli insanların yaşadığı bir ülkenin hazinesinden verebilmek, yoksulluğun iktisadi değil, ahlaki bir olay oluğunu gösteriyor bize.

Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’na söylediği ‘Lütfen beni Yüce Divan’a göndermeyin’ sözü artık mızrağın çuvala sığmadığını, medya tellallarının gece-gündüz savunmalarının da yeterli olmadığını, kaçacak bir yer kalmadığını gösteriyor. Bütün örtme gayretlerine, konunun yargı üzerinden konuşulmasının engellenmesi çabalarına rağmen komisyona ifade verenler yolsuzlukları birer birer itiraf etmek zorunda kalıyor. İktidarın akıl hocaları bile yolsuzluk konusunda hükümete çok ağır eleştiriler getirmeye, şiddetli yazılar yazmaya başladı. Bir yıl önce yolsuzluğa itiraz edenlere karşı başlatılan cadı avını seyreden, haklı bulan, hatta fetva verenler bugün aynı yolsuzluğa karşı bizzat kendileri ağır eleştiriler getiriyor. O yazılar; bu iktidar döneminde yolsuzluğun arızi olmaktan çıkıp kurumsallaştığını göstermesi ve bunun da kendi mahallesini bile rahatsız etmeye başlaması bakımından çok önemli. Yolsuzlukların bu denli kurumsallaştığı, devleti yönetenlerin kendisine emaneten teslim edilen devlet erkini şahsi zenginleşme aracı kıldığı, israfın ve debdebenin zirveye ulaştığı bir zamanda, kara lastikli ayakkabıları bile delik olan insanlar, maşeri vicdanı derinden kanatıyor. Bu debdebenin, bu şatafatın, bu gösterişin, ‘ekonomi çok iyi’ sözlerinin birazcık üstünü kazıdığımızda ortaya, bir lokma ekmeğe muhtaç milyonlarca insanın çıplak ayakları çıkıyor.

Asıl insanın canını acıtan şey; bunun iktisadi yetersizliklerden değil de bir yönetim biçimi olarak tercih edilmesinden kaynaklanıyor olmasıdır. Partisini iktidara taşıyacak herkese bir balık verip onları kendisine muhtaç ederken, kendisi de gemiler dolusu balığı ambarına dolduran bu yönetim biçimi, bir mecburiyet değil bir tercihten ibarettir. ‘Ya o balık da olmasa biz ne yaparız’ diye düşünerek hareket eden milyonlarca kişi, gemiler dolusu balığın kimin ambarına gittiğiyle ilgilenmiyor. Yolsuzluklara ve yoksulluğun bir yönetim biçimi olarak kullanılmasına uzun zamandır itiraz ediyoruz. İtiraz ettiğimiz için bizi taşlayanlar, hainlikle suçlayanlar, mahalleden bugün yükselen itirazların farkındalar mı bilmiyorum. Unutmasınlar ki, biz sussak bile hakikatler her geçen gün yükselen bir sesle konuşmaya devam edecek.

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 73853

ulkucudunya@ulkucudunya.com