« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Ara

2014

Çaresizlik

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

17 Aralık, dört bakanı gece karanlığında otobüsün üstünde gösteren fotoğrafla hafızalara yerleşti. Eller birleşmiş ve havada, hemen yanı başlarında karşıladıkları Erdoğan. Arkadaki fon, gecenin karanlığı olunca yüzlerdeki ifade daha iyi seçiliyor. Klasik miting resimlerinden çok, birbirine benzemeyen dört adamın sahne performansı gibi görünüyor. Çok zorlama, çok yapay.

Güler’in Komisyon’da “Beni Yüce Divan’a göndermeyin.” ricası, bir çaresizliğin ve umutsuzluğun ifadesi. Açıklayamadığı dev serveti sonrasında böyle bir ricada bulunmuşsa, kalemi kırılmış ve timsahlara yem olarak atıldığı kesinleşmiş demektir. İki bakanın, kamuoyunu teskin etmek için Yüce Divan’a gönderileceği söyleniyor. Demek kurban edenler de çaresiz; ancak bu tedbir çok fazla geç kalmış görünüyor.

Erdoğan işin başında direnmiş, kamuoyundan gelen baskılarla baş edemeyince dört bakanını istifaya zorlamıştı. Bir hesabı, kitabı vardı. Üzerinden bir yıl geçti ve acaba bu hesaptan ne kadarı tuttu?

Erdoğan 2011 seçimleri sonrasında, elindeki fiilî araçları sonuna kadar zorlayarak kendi otokrasisini kurmaya girişti. Bu otokrasinin en hayatî ayağı, devletin ekonomik iktidarı ve rant oluşturma ve dağıtma araçlarıydı. Yolsuzluklar, diktatörlüğe gidişin çuvala sığmayan mızrak uçları olarak patlak verdi. Dört bakana yönelik yolsuzluk iddiaları ise, açılan illegal yollardaki kişisel sızıntılarından ibaretti. Kamu rantından alınan bağışlarla finanse edilen, Ak-Cemaat için, diğer bütün cemaatleri yok etmeye giriştiler. Yolsuzluk soruşturmalarının yükünü hafifletmek için üretilen “paralel devlet heyulası” bir yandan Ak-Cemaat’in önünü açarken bir taşla iki kuşa nişan alındı; ancak taş duvara çarptı ve dönüp atanın kafasına indi.

MGK’nın “Cemaatler konuşulmadı” açıklaması, Havuz Medyası’nın başlattığı algı operasyonuna cevap niteliği taşıdığından, üstü kapatılamayan bir çaresizliğin işareti olmalı. Taktikler ve algı operasyonları tutmuyor, çöküyor veya geri tepiyor.

Devlet gücünü kullananlar, ayaklarını yerden kesen ağır ve kapsamlı yolsuzluk iddiaları türünden bir sorunla karşılaştıkları zaman hemen bir “kriz yönetimi” oluştururlar. Erdoğan’ın başkanlığında oluşturulan kriz yönetimi bir yıldır fasılasız iş başında. Parlamento bu amaçla kanun çıkartıyor, emniyet birimlerindeki operasyonlar bunun için, medya algıları bu merkezden gelen talimatlara göre yönetiyor. Bakanlar feda edildiklerine göre aldıkları mesafe ve elde ettikleri sonuç bir “çaresizlik” işareti.

“Çaresizlik” olan biteni anlamak için elverişli bir anahtar. Vatandaş istikrarsızlıktan korktuğu için “çaresiz” oyunu tekrar Erdoğan’a verdi; çünkü elindekileri kaybedeceğinden endişe ediyordu. Erdoğan’ın AK Parti oyunu koruyacak, itibarlı bir halefe ihtiyacı vardı; bu yüzden “çaresiz” mutemet adamını değil, yolsuzluk lekesi bulaşmamış Davutoğlu’na mahkum oldu. Fiilî başkanlık sistemi için bin odalı saray hazırdı; ancak yolsuzluk yükü altında Hükümet’in yönettiği devlete “paralel” bir devleti Ak-Saray’da inşa etmek zorlaştı. Bugün, Erdoğan’ın koro şefi gibi bir zamanlar titizlikle ve uyum içinde yönettiği rant dağıtım sistemi, sırf bu yüzden artık işletilemiyor. Saray’ın odalarında oluşturulacak “paralel devlet” artık devleti yönetmenin değil, sadece rant dağıtım sisteminin yeniden işletilmesi için gerekli. Tabii Davutoğlu rıza gösterirse? CHP ve MHP, HDP ile birlikte istikrar arayan halk için bir alternatif oluşturabilir mi? Erdoğan’ın yönettiği medya gücü bu ihtimali zorlaştırıyor; ancak aynı medya gücü AK Parti içinden üretilecek alternatifler karşısında da “çaresiz”. Erdoğan, sadece kendisine muhalif olan gazetecileri değil, bütünüyle gazeteciliği susturdu. Tabiat gibi haber alma kanalları da boşluk oluşunca dolduruluyor; sosyal medyanın revaçta olması Havuz Medyası’nın çaresizliğinin işareti.

Şu yolsuzluklar parantezinde bir yıl, çarelerin tükenişini tescil etmek için yeterli bir süre. Erdoğan dönemi, inşa ettiği otokratik sistemle birlikte bir yıl önce sona erdi. Kriz yönetimi ile çare arayanlar bir yıldır kırk takla atarak yolsuzlukların üzerine kalın bir perde çekmeye çalıştılar ve buldukları çareleri teker teker tükettiler. Çare, bundan sonra bu geniş parantezin dışında kalanlarda.

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 71781

ulkucudunya@ulkucudunya.com