Çözüm süreci ve Genelkurmay
Faruk Mercan 01 Ocak 1970
Hükümetin Genelkurmay’la ilişkilerinde uzun süreden beri çok ciddi sıkıntılar yaşandığı biliniyor.
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu dönemde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, siyaset kurumuyla yaşadığı bu sıkıntıları “Gül kanalı”yla aşmaya çalışıyordu.
Cumhurbaşkanı Gül özellikle hükümetin kontrolündeki gazete ve televizyonların Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik yayınlarında doğrudan devreye giriyordu. Nitekim bir hükümet gazetesinin TSK’ya yönelik manşetine ilk tepkiyiGül verdi. “Bu haber, büyük bir sorumsuzluk örneğidir”dedi.
Ancak şimdi, Genelkurmay ile hükümet arasında Abdullah Gül gibi bir “kanal” artık yok...
Dolayısıyla çok daha sıkıntılı bir sürece girdiğimizi söyleyebiliriz.
Genelkurmay’ın bütün uyarılarına rağmen hükümetin doğrudan kontrol ettiği gazete ve televizyonlar TSK’ya yönelik yayınlarını sürdürüyor. Yine doğrudan TSK’yı ilgilendiren “askeri-güvenlik” konularında Genelkurmay’ı “by-pass” etme; TSK’nın uzun kurumsal çalışmalarıyla ortaya çıkmış “askeri görüş ve önerileri” dikkate almama; hatta zaman zaman TSK’yı “tahkir ve tezyif” etme alışkanlığı sürüyor.
Bunun son örneğini “bedelli askerlik” olayında yaşadık...
Görevinin dördüncü yılına giren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, bugüne kadar siyasi hiçbir konuda hükümete yönelik açıklama yapmadı. Orgeneral Necdet Özel ne OrgeneralYaşar Büyükanıt gibi “gece yarısı muhtırası” verdi ne de Orgeneral İlker Başbuğ gibi Genelkurmay Karargahı’nda, savaş firkateynlerinde, komando okullarında basın toplantıları yaparak hükümeti “tehdit” etti.
Ne yazık ki Haşim Kılıç gibi bir Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı “hoyratça” harcayan siyaset kurumu ve yandaşları aynı muameleyi Genelkurmay Başkanı’na yapabileceklerini düşünüyorlar. Yakında Genelkurmay Başkanı’na da “Üniformanı çıkar, siyasete gir” diyenler çıkabilir!..
Asker-siyaset ilişkilerinde; belki de siyasal tarihimizdeki “en kritik ve dramatik” süreçlerden birine girdiğimizi söyleyebiliriz. Bunu bir başka yazı konusu yapacağım.
Bu yazıda özellikle “çözüm süreci” çerçevesinde; hükümet-Genelkurmay ilişkilerini irdelemek istiyorum. Orgeneral Necdet Özel bugüne kadar çözüm süreci ve PKK (KCK) hakkında sadece iki sefer konuştu…
5 Ocak 2012 tarihinde Milliyet Gazetesi’ne verdiği iki sayfalık röportaj ve geçtiğimiz yıl 30 Ağustos resepsiyonunda yaptığı açıklamalar…
Orgeneral Özel, Milliyet’e verdiği röportajda o dönemde sürdürülen “Oslo görüşmeleri”nin hükümetin yetkisinde olduğunu ve TSK’nın hiçbir şekilde sürecin içinde olmadığını vurguluyor. Sadece üç temennisini ifade ediyor Orgeneral Özel: “Atılacak adımlarda devletin ortak aklına, toplumun hassasiyetlerine ve teröre karşı uzun bir mücadele vermiş TSK mensuplarının hatıralarına (beklentilerine) saygı gösterilmesi…”
Orgeneral Özel bu röportajda “KCK”nın TSK’yı ilgilendiren boyutları hakkında ise özetle şu uyarıyı yapıyor: “KCK, bölgede devletin yasama, yürütme ve yargı erklerini etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Bunun için bölgede korku ve şiddet uyguluyor. Zorla dağa insan götürüyor, para topluyor, halkı devlete karşı kışkırtıyor. Bölgede kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliği için, KCK’nın yargı önüne çıkarılması hayati bir önem taşıyor.”
Gelelim Genelkurmay Başkanı’nın “30 Ağustos” açıklamalarına…
Orgeneral Özel’in resepsiyonda verdiği mesajlar şöyleydi: “Biz çözüm sürecinde yokuz. Yol haritasını bilmiyoruz. Hükümetin bir politikası var, o sürüyor. Analar ağlamasın diyorlar, biz de aynı şeyi söylüyoruz. Ama PKK hâlâ aynı PKK. Yine yol kesiyor, yine insanları kaçırıyor, yine askere, polise saldırıyor.”
Bir gazetecinin; “TSK’nın kırmızı çizgileri sürüyor mu” sorusuna ise Genelkurmay Başkanı şu cevabı veriyor: “Kırmızı çizgimiz ülkenin, vatanın bütünlüğüdür. Kırmızı çizgiler aşılırsa gereğini yapacağımızı söyledik, yine söyleriz. 30 yıldır bu mücadeleyi biz yürütüyoruz…”
Keşke Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in temennileri dikkate alınsaydı. Keşke“devletin ortak aklı”na itibar edilseydi. Keşke TSK “çözüm süreci”nde bu kadar “by-pass”edilmeseydi…
