‘Bu, Allah ve Rasûlü’nün va’d ettiğidir’
Ali Ünal 01 Ocak 1970
Hafta sonu seyahatteydim; Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca beylerle gözaltına alınmaları esnasında beraber olamadım. Ancak akşama doğru Emniyet Genel Müdürlüğü önünde ve Çağlayan’da “zamanın kudsîleri ve garipleri”yle beraber olabildim.
Sürecin böyle gitmesi, sürekli ifade etmeye çalıştığım gibi, Hizmet hareketinin hakkaniyetine, istikametine en açık delillerdir. Çünkü yol, budur; böyle olduğu ve bu tür hadiselerin yaşanacağı Kur’ân’da apaçıktır. Dolayısıyla, bütün olup bitenler karşısında, Hendek Savaşı’ndaki Sahabe gibi, “Bu, Allah ve Rasûlü’nün va’d ettiğidir; Allah ve Rasûlü, doğru söylemiştir.” diyoruz. Bu süreçte gözaltına alınan ve/veya tutuklanan mazlumlar, “Önden giden atlılar”dır. Kendileri ve aileleri, ancak tebrik edilir. Süreç, Hz. Yunus’un (a.s.) aleyhinde balığın karnının, denizin ve gecenin karanlıklarının ittifak ve bütün sebeplerin sükut etmesi gibi, Hizmet hareketi için de, her halükârda yerine getirilmesi gereken sebepler tükeninceye ve nûr-u Tevhid içinde sırr-ı Ehadiyet’in tecellisine kadar devam edecek görünüyor.
Medyaya ve hürriyetlere son darbe operasyonu, her şeyden önce, devam eden ve edecek bir sürecin halkasıdır. Hizmet hareketini bitirmek ve İslâm’ı dönüştürmek, 28 Şubat’ın ana gayeleri arasındaydı. Fakat 28 Şubat, Asker’le bütün hedeflerine varamadı; tabanda bilhassa İslâmî kesim ikna edilemedi. 28 Şubat’ta Asker’le gerçekleşmeyen hedefler, şimdi sağ ve RP tabanını kontrol eden, İslâmcı kökenli sivil bir iktidarla gerçekleştirilmeye çalışılıyor. 28 Şubatçıların hedeflerinden biri de, Türkiye’yi Çin–Rusya–İran çizgisinde bir ittifaka dâhil etmek ve Baas tipi bir idare kurmaktı. Aynı hedef, şimdi de takip ediliyor. Türkiye, bir yandan BOP veya GOP’un hedefleri istikametinde Büyük Kürdistan adına adım adım bölünürken, diğer taraftan Baas tipi bir “cumhuriyet”e götürülüyor. Esed, yüzde 90’ın üzerinde rey alıyor ve “millî irade”nin tecelli yeri olarak parlamentosu var. Baas cumhuriyetinde Din, merkezden dizayn ve kontrol edilir; muhalefete yer yoktur. İşte aynı Baas cumhuriyeti, şu anda Türkiye’de inşa ediliyor. Bu süreçte bütün cemaatler hedefte; imam-hatiplilerle AKP Müslümanları yetiştirilecek, sadece “TÜRGEV” cemaati kalacak ve R.T. Erdoğan, hem siyasî, hem dinî lider olacak.
Diğer taraftan, bu son darbenin üstünü örtmeye çalıştığı hususlar da var. Türkiye’nin bölünme sürecinde, Öcalan’ın adım adım serbest bırakılması, Güneydoğu’da özerk bir PKK idaresinin kurulması ve bunların açıklanması merhalesine gelindi. Aynı zamanda, hiçbir zaman silinmeyecek ve tarihlere geçip, Kıyamet’e kadar anılacak olan 17 ve 25 Aralık’ın yıldönümü. Ayrıca, iktidar, 17 ve 25 Aralık’ın Meclis’te şöyle veya böyle soruşturuluyor olması, kaç(ak) saray, “KPSS’de vip torpil”, ekonominin alarm verir hale gelmesi, yeşilin katli, en son D.İ. Başkanı Görmez’e bir milyon liraya araba alınması gibi meselelerin tartışılır olmasından bunaldı; dolayısıyla farklı gündemler gerekiyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun “karikatür adam” dediği Davutoğlu, yine icraatlarının tam tersi bir laf ediyor: “AKP, Kudüs’ü Haçlılar’dan kurtaran misyonun sahibi bir parti” imiş. Medyaya ve hürriyetlere darbe operasyonu, Tek Türkiye gibi, bir zamanlar Yeni Şafak’ın itirafıyla “halkı teröre karşı bilinçlendiren” bir diziyi ve İran’a ait, Türkiye’de oldukça etkin ve Tevhid-Selâm Örgütü soruşturmasının tam merkezindeki Kudüs Ordusu’nu deşifre eden Şefkat Tepe ve Sungurlar dizilerini de hedef alıyor. İran Şiîliği, Kudüs’ü fetheden Hz. Ömer gibi, Kudüs’ü Haçlılar’dan kurtaran Selâhaddin-i Eyyûbî’den de nefret eder. Sözkonusu dizilerin yapımcısını, senaristlerini ve grafikerini gözaltına alan bir iktidar, nasıl da Kudüs’ü Haçlılar’dan kurtarma misyonuna sahip olur? Bu tür iddialar, suçluluk psikolojisini iliklerine kadar duyan iktidarın korku, panik ve kendi vicdanlarında mahkûmiyet halini itiraftan başka bir manâ ifade etmiyor.