« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Ara

2014

Hukuk değil, tek adam devleti

Şahin Alpay 01 Ocak 1970

14 Aralık operasyonuyla gazetemiz Zaman’ın Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Genel Müdürü Hidayet Karaca yanında Samanyolu TV’de yayınlanan “Tek Türkiye” ve “Sungurlar” dizilerinin yapımcı, senarist ve yönetmenleri ile Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında görev almış kimi emniyet müdürleri ve polis memurları da dahil 31 kişi gözaltına alındı.

Gerekçe ne? “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğini ele geçirmek amacıyla örgütlenmek…” Yani üzerinde durulmaya değmeyecek kadar ciddiyetsiz bir iddia. Belli ki operasyonun gözdağı verme amacından öteye bir anlamı yok. Peki gözaltı kararını alan kim? 17 – 25 Aralık operasyonunda Reza Zarrab ve bakan çocuklarına tahliye kararı veren, Facebook’a Erdoğan için “Allah uzun ömür versin uzun adam” diye yazan hakim.

Bu operasyonla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu yönetim, özgür medyaya karşı açtığı savaşı bir adım daha ileriye götürdü. Gerek Dumanlı’nın, gerekse Karaca’nın, yönettikleri medya kuruluşlarını Türkiye’de ifade özgürlüğünün kaleleri haline getirdikleri için hedef seçildikleri konusunda en küçük bir kuşkum yok. Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında görev almış kimi emniyet mensuplarının da operasyona dahil edilmesi herhalde, “milli orduya kumpas” safsatasını yayanlara göz kırpmak anlamına geliyor.

Operasyonun işaretini Erdoğan verdi. 12 Aralık günü yaptığı konuşmada, hiçbir hukuki anlamı olmayan “paralel devlet” safsatasına atıfla, “İnlerine girdik ve giriyoruz…” dedi. 17 – 25 Aralık ertesinde Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştirilerek, bütün soruşturmaların sadece başsavcıya değil, vali ve emniyet müdürüne, yani iktidara da bildirilmesi gerektiği kuralı getirilmiş olmasına rağmen, soruşturmanın başsavcıdan habersiz hazırlandığı, harekete geçilmek için “makul şüphe” düzenlemesinin Resmi Gazete’de yayımlanmasının beklendiği ortaya çıktı. (Bkz. Taha Akyol, Vahim,” Hürriyet, 15.12.2014.)

Operasyonun yapıldığı gün Başbakan Ahmet Davutoğlu, safsataya atıfla, “Aynı yapı demokrasiyi tahrip etmeye çalışıyor. Gün imtihan günüdür. Herkes yaptıklarının, demokrasiye yönelik tavırlarının hesabını verecek…” diyordu. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu “Yanlış yapan bedelini öder…”; Orman Bakanı Veysel Eroğlu da, “Suç işleyenler adalete teslim edilir…” buyuruyorlardı. Hükümet borazanı TRT, okurlarının görüşlerini almak için “eden bulur” başlıklı sayfa açıyordu.

Gözaltına alınanlar hükümet sözcüleri tarafından baştan suçlu ilan edildi. Hukuk devletinin temel ilkeleri olan, suçun şahsîliği ve masuniyet karinesi bir kez daha başbakan ve hükümet üyeleri tarafından hiçe sayıldı. Bu hükümetin sadece Cumhuriyet tarihinin en ağır yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla malul olmakla kalmayıp, hukuk devletini ayaklar altına alarak ülkeyi bir tek adam yönetimine götürdüğünü hâlâ görmezden gelen AKP mensuplarının, gerçeği görmek ve seslerini yükseltmek için daha neyi beklediklerini merak ediyorum. Hâlâ bu vahim gidişat karşısında uzun süre vurdum duymaz bir tavır sürdürebileceklerine ihtimal veremiyorum.

Hükümetin medyadan başlayarak bütün muhalefeti susturmaya yönelen adımları, esas olarak şu soruyu gündeme getiriyor: Başında Erdoğan’ın olduğu AKP iktidarı, Türkiye’de örneğin Rusya’dakine benzer bir tek adam, tek parti yönetimini yerleştirebilir mi? Kimileri “Niye olmasın? Otoriteye tapma genlerimizde var. Pekala mümkün…” diyorlar. Ben o kanıda değilim. Türkiye’nin Rusya’dan farkları çok açık. Putinizm burada tutmaz. (Bkz. Zaman’da 4 ve 19 Aralık 2012 tarihli yazılarım.) Bence Türkiye’nin önünde iki ana seçenek var. Ya bu iktidar Türkiye’yi birbirine düşürecek ya da Türkiye halkı bu gidişe dur diyecek.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 16934

ulkucudunya@ulkucudunya.com