Cemaat’i terörle suçlayıp El Kaide’ye sahip çıkmak!
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
14 Aralık operasyonu medya özgürlüğü, hukuka ve demokrasimize vurulmuş bir darbedir.
Türkiye’nin uluslararası itibarını ve güvenirliğini de sıfırlama operasyonudur…
Hayal ürünü bir dizi senaryosu ve üç köşe yazısından “terör örgütü” çıkarmaya çalışanlar, Türkiye’de ifade ve fikir özgürlüğünden rahatsız olanlardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun açıklamaları maalesef siyasi iradenin bu hukuksuzlukların arkasında olduğunu ve yürümekte olan hukuki süreçlere müdahale ettiği izlenimini güçlendirmektedir.
El Kaide uzantılı Tahşiye örgütüne yapılan operasyon gerekçe gösterilerek Türkiye’nin iki büyük medya kuruluşuna yapılan baskınları savunan Erdoğan ve Davutoğlu, tercihlerini apaçık ortaya koymuştur.
Dahası her iki isim dün bir kez daha El Kaide uzantılı olmakla suçlanan, üzerlerinde silahlar, bombalar çıkan ve ilk yargılamadan ceza alıp Yargıtay süreci sonrasında yargılaması devam etmekte olan Tahşiyeciler için “masum” açıklamasında bulunmuşlardır.
Umarım öyledir. Kimsenin haksız yere gözaltına alınmasını veya tutuklanmasını savunan yok zaten.
Varsa bir hata tabii ki düzeltilmelidir. Ancak yargı süreci devam eden El Kaide uzantılı bir örgüt için barış ve diyaloğa katkıları tüm dünya tarafından takdir edilen insanlara “kumpas” kurmak, onlar için “terörist” yakıştırması yapmak da kabul edilemez.
Doğan: Ladin’i seviyorum
Daha sağlıklı bir karşılaştırma yapabilmek adına şu çarpıcı karşılaştırmaları bir okuyun. Kararı kendiniz verin… Zaten hakimler de“millet adına” karar vermiyor mu?
El Kaide uzantılı olmakla suçlanan Tahşiyegrubunun lideri Mehmet Doğan Tahşiye davası delilleri arasına giren video kayıtlarında diyor ki:
“Usame’nin çağırması var. Müslümanlar’a farzdır. Senin hükümetin başındaki adam senin değil onların adamıdır. Senin başındaki hoca onlarındır. Kılıç oynamazsa cihat olmaz. Nasıl edelim ben diyorum ki git silah yap vur… Diyecek ki nasıl edelim hocam? Ben de diyorum ki git silah yap vur. Ferşat’ın babası hocası evin içerisinde çalışıyor çalışıyor bir füze yapıyor. Yeter ki yap. Serbesttir ne yaparsan yap. Kılıç oynamazsa böyle İslamiyet olmaz…”
Yani El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in hayatta iken yaptığı cihat çağrısına destek veriyor. Müntesiplerine “silahlanın, vurun”diyor. Hatta mümkünse “evinizde füze üretin, savaşın” diyor.
Mehmet Doğan önceki akşam CNNTürk kanalında Erdoğan’ın eski başdanışmanı Akif Beki’nin konuğuydu.
“Usame Bin Ladin’i mümin olduğu için severim. Bin Ladin’i Müslüman olduğu için severim. Bin Ladin’i Allah için severim” diyerek halen farklı düşünmediğini ortaya koydu.
Bin Ladin’i sevenler ve cihadına destek verenler bilmelidir ki, o El Kaide 15 ve 20 Kasım 2003’te İstanbul’da ikiz saldırılar gerçekleştirerek, 57 kişinin hayatını kaybetmesine ve 700’e yakın kişinin de yaralanmasına neden olmuştu…
Gülen: Müslümanlığı kirletti
Siyasi destekli 14 Aralık operasyonu sonrası “terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan” Fethullah Gülen Hocaefendi ise 2004’te bakın Nuriye Akman’a Bin Ladin konusunda nasıl bir değerlendirme yapıyor:
“Dünyada en nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin’dir. Çünkü Müslümanlığın aydınlık çehresini kirletmiştir. Bir kirli imaj meydana getirmiştir. O korkunç tahribatı bundan sonra biz bütün gücümüzle tamire kalkışsak bile seneler ister… Bin Ladin, hissini, hevesini İslami mantık yerine koymuş, canavarlık yapıyor. Türkiye’de öyle düşünen insanlar varsa onlar da canavarlığa kilitlenmiş insanlardır. O mülahazayı lanetleriz…”
Gülen’in şiddet karşıtı olduğu ve sevenlerine “muhabbet fedaileri” olmaları tavsiyesinde bulunduğu, yürürlükte olan kanunlara aykırı hareket etmekten kaçınılmasını, barış ve sevgi tohumlarının dünyanın dört bir yanına taşınmasını tavsiye ettiği 7’den 70’e herkes tarafından bilinir. Dünya da bu çizgisinden en ufak sapma olmadığına şahittir.
Yine Hocaefendi’nin “Müslüman terörist olamaz, terörist Müslüman olamaz” sözü terör mevzuunda ortaya konulmuş en net çizgi ve duruştur.
Fethullah Gülen Hocaefendi için “Kırmızı Bülten” çıkararak tüm dünyayı şaşırtanlar, ortaya tek bir “silah” ve “eylem” koyamamış, yok yere gözaltına alınan mesleğindeki başarıları ile tanınan polisleri kumpaslarına alet etmişlerdir.
Suikast hazırlığını MİT bildirdi
Oysa Erdoğan ve Davutoğlu’nun “masum” diyerek aklamaya çalıştığı El Kaide uzantılı Mehmet Doğan liderliğindeki Tahşiye örgütüne yapılan operasyonlarda şu silahlar ele geçirilmiştir:
3 adet el bombası, 7 adet tabanca, 14 adet şarjör, 1 adet havalı tabanca, bin 382 adet çeşitli marka ve çaplarda fişek, 18 adet av tüfeği, 380 adet av tüfeği fişeği, 1 adet lazer noktalayıcı, bomba düzenek yapımında kullanılan elektronik malzeme…
Yine örgütü ve El Kaide uzantısını tespit eden, ona “Tahşiye” kodlamasını yapan da devletin şu an en çok itibar edilen istihbarat kuruluşu MİT’tir.
MİT, 2004’ten bu yana takip ettiği örgütün Afganistan’da terör eğitimi için kamp çalışmalarında bulunduğunu, suikastlara hazırlandığını da 2009’un Şubat ayında güvenlik birimlerine bildirmiştir.
Hal böyle iken Türkiye’nin IŞİD ve El Nusra gibi El Kaide uzantılı örgütlere destek ve silah verdiği iddialarının daha mürekkebi kurumadan, hükümetin El Kaide uzantılı silahlı bir terör örgütüne, yargılanması sürerken bu şekilde açıktan sahip çıkması ve masum ilan etmesi dikkat çekicidir.
Cehalete karşı muhabbet fedaileri
Muhterem Fethullah Gülen ise aynı Afganistan’a cehaleti ve fakirliği yok etmek için gönüllülerini göndermiş, savaşın en çetin zamanlarında bile orada kalarak eğitim vermişlerdir. Afganistan’da hor görülen kız öğrencilere eğitim için özel bir çaba sarf etmiş ve bu faaliyetleri BM tarafından da resmen takdir edilmiştir.
Karıncayı bile ezmemek için azami gayret gösteren, insanlığa hizmet ve barış adacıkları oluşturabilmek için olanca gücüyle gayret gösteren “muhabbet fedailerini”, bugün “terör örgütü” gibi lanse etmeye kalkışmak mantığa aykırı bir iddiadır.
Batılı aydın ve yazarların da bu yaman çelişkiye izahat bulmakta zorlandıkları her hallerinden belli. Nitekim dünyanın en itibarlı gazetelerinden The New York Times önceki gün çelişkiler yumağına dönen iddialar için şu satırları kaleme aldı:
“Erdoğan’ın, eleştirileri ve muhalifleri boğmak için gösterdiği çabalar; demokratik, NATO müttefiki ve AB adayı olup da her nasılsa hukuk devletinin ters yüz edilebildiği ve düşünce özgürlüğünün bastırıldığı, (Erdoğan’ın) paralel bir evrende yaşayan otoriter bir lider olduğunu gösteriyor.”