MHP’yi anlamak zor mu?
Haşmet BABAOĞLU 29 Ocak 2008
Baş örtüsü konusunda AKP'yle uzlaşıp anayasal çözüm üretme çabası içindeki MHP'yi anlamakta zorlanan ve olup bitenlere şaşıranlar var.
Ben de onlara şaşırıyorum.
Çünkü biraz siyaset sosyolojisi bilmek ve 22 Temmuz seçimlerini dikkatle analiz etmek bu MHP'yi anlamaya yeter de artar bile...
Ancak siyaseti sadece siyasal aktörlerin "oyun alanı" olarak görüyorsanız, tabii ki anlayamazsınız.
Oysa siyaset dediğimiz şey, Erdoğan'ın ne dediğinden, Baykal'ın ne yaptığından, Büyükanıt'ın susup susmadığından, Bahçeli'nin ip atıp atmadığından ibaret değil.
Bu "aktörler"le başlayıp bitmiyor siyaset!
Halk, toplum, millet ve seçim günü geldiği zamanki adıyla "seçmen," adına ne derseniz deyin, böyle bir şey var.
Yani gerçek siyaset medyadaki yorumcuların paşa gönlüne göre ve dedikodu kazanında değil, sosyolojik bir zeminde yapılıyor.
İşte o zemin açısından baktığınızda MHP'yi anlamak hiç zor değil!
***
Şimdi tabii geçen günkü yazısında MHP'yi "dinci kuyrukçuluğuna dönüşmekle" suçlayan İlhan Selçuk'un itirazının üzerinde çok durmayacağım.
O ayrı konu. Çünkü zaten daha işin başında "ulusalcı rüzgâra" kapılarak bambaşka bir MHP kurgulamıştı kafasında Selçuk!
Ama Hıncal Ağabey (Uluç) gibi önce dil oyunu da yaparak MHP'ye "Örtülü AKP" diyenlerin nerede yanıldıklarını, MHP yönetiminin ise neden kendi projesi çerçevesinde doğru olanı yaptığını anlatmak istiyorum.
"Her şey normaldi, terslik bir anda başladı ve ortaya bilmediğimiz bir MHP çıktı" diye anlatılan öykü baştan sona yanlış çünkü!
***
Baştan alalım...
12 Eylül rejiminden, belki sokağa bağlı ülkücü odaklar olmasa da MHP, çok önemli bir ders çıkardı: Devlet MHP'nin sosyolojik tabanını küçümsüyor, muhafazakârlığının "kalitesi"nden kuşkulanıyor ve hatta gerektiğinde örgütün üzerinden silindirle geçebiliyordu.
O döneme kadar devletle arasında çok yakın bir baba-oğul ilişkisi bulunan MHP geleneği, sonunda "babaya saygı, anneye (millete) sevgi" tercihine geçti.
İşte bugün parlamentoda gördüğümüz MHP bu tercihin sarp yolundan geçip gelmiş MHP'dir.
Ve hatırlayın: MHP yüzde 18 oy aldığı 1999 seçiminde baş örtülü bir bayan milletvekilini de meclise taşımamış mıydı? MHP'yi "milliyetçi-devletçi-ırkçı operasyon aygıtı" olmaktan çıkartıp demokratik parti haline getiren sürecin lideri Devlet Bahçeli, o zaman da baş örtüsü yasaklarının kalkmasından yana değil miydi?
***
Bir de bugüne bakalım...
22 Temmuz seçimlerini hep oy oranları açısından değerlendirdi medya!
Oysa çok önemli bir sonucu daha vardı 22 Temmuz'un...
AKP dışındaki bütün partiler "Türkiye'nin partisi" olmaktan çıkmıştı.
CHP ülkenin batısına sıkışmıştı. Ama MHP'nin durumu da üzerinde durulmaya değerdi.
Bir zamanlar orta Anadolu'da MHP'den başka partinin adının bile geçmediği şehirler vardı!
Oysa son seçimlerde görüldü ki, MHP oralarda bayrağı tümüyle AKP'ye devretmiş. Gelmiş Ege'ye sıkışmış! Oralarda eskiden merkez sağ partilere verilen oyları alarak oy oranını yükseltmiş!
***
Bugün MHP ne yapıyor?
Söyleyeyim: 22 Temmuz'da sandıkta kaybettiği muhafazakâr kitlesiyle parlamentodaki çıkışları yoluyla buluşmayı deniyor. Orta Anadolu'daki muhafazakâr eski toplumsal zeminine selam çakıyor.
Üstelik bir yandan sert AKP eleştirileriyle "asıl ana muhalefet benim" havası verirken bir yandan da baş örtüsü konusunda olduğu gibi "parlamentonun direksiyonu benim elimde" diyor.
Bu kendi içinde tutarlı siyasal çizgiyi beğenmeyebiliriz, eleştirebiliriz fakat "anlam veremiyorum" demeye hakkımız var mı? Yok.
Kaldı ki milliyetçi-muhafazakâr siyasetin geçirdiği evrimi anlamak konusunda merkez medyadaki MHP algısını ölçü almak en yanlış yol!
Çünkü iddiayla söylüyorum; bu medyanın en az tanıdığı parti ve siyasal zemin MHP.
Ama sadece sokağa baksak...
Hem AKP'yi hem de MHP'yi anlamamıza yeter ya, neyse...