Yanıtlanamayan sorular
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Sevgili okuyucularım, bugünkü yazımı daha önce gündeme getirmiş olduğum konulara ayırmak istiyorum.
Biz gazeteciyiz.
Eğer yandaş, satılık, onursuz ve omurgasız değilsek özgürce yazar, muhataplarına sorular sorarız.
Her şey gibi bu iktidar döneminde medya ile ilgili uygulamalar da değişti.
Yazıyorsunuz, belgeliyorsunuz, soruyorsunuz ama hiç kimseden ve hiçbir kurumdan yanıt gelmiyor!
Egemenlerin ve sorduklarınızın düşüncesi şöyle:
“Boşver yaaa, bugün sormuş ama yarın unutur. Şu iki günü atlatırsak bir daha sormaz!..”
Bu düşüncede doğruluk payı var. Böylesine yoğun bir ülke gündeminde aynı konuyu her gün tekrar etmemiz doğal olarak mümkün olmuyor.
Bugün yine belli konulara girip kısa anımsatmalar yapayım istedim.
* * * *
Eski cumhurbaşkanı olan Bay Abdullah Gül, Çankaya’dan ağustos ayında ayrıldı. Sokakta kalacak değil ya, zannediyorduk ki evine geçti!
Sonra ortaya çıktı, İstanbul’da bir villası varmış ve kendi ifadesine göre orada inşaat yapılıyormuş…
Ve ailesiyle birlikte devlete ait Huber Köşkü’ne yerleşti.
Görev süresi daha önce biten ve hayatta olan üç cumhurbaşkanımız var.
Kenan Evren, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer.
Üçü de Çankaya’dan ayrılınca kendi evlerine yerleştiler. Hiçbirinin aklına “Ben devletin bir köşküne yerleşip orada ekmek elden su gölden yaşayayım” demek gelmedi.
Bay Abdullah Gül ise aylardan beri Huber’de yaşıyor.
Emrinde aşçılar, garsonlar, sekreterler, makam araçları, korumalar…
Kendisine “Beyefendi ne işiniz var aylardan beri orada” diye soruyoruz, yanıt veremiyor.
Huber çok muhteşem bir yer. Boğaz’ı kartal yuvası gibi yukarıdan görüyor.
İyi ısınıyor, elektrik kesintisi olmuyor… Yataklar tertemiz!
Aşçılar mükemmel, yemekler muhteşem, garsonların servisi dört dörtlük… Mercedes makam araçları 2014 model.
Cepten harcama yok!
Huber’den ne zaman çıkacağı bilinmiyor.
Yediği içtiği onun ve ailesinin olsun da, şu yazdıklarımıza bir yanıt versin! Bakarsınız orada yaşamak için iyi bir mazereti vardır, kendisini kutlarız!
Her cuma günü camilere gidip namaz kılıyor, çağrılan yandaş gazetecilerin çanak soruları sonrasında siyasi demeçler veriyor ama bu konuya hiç değinmiyor!
Şu içine düştüğü küçültücü durum bir eski cumhurbaşkanına yakışıyor mu?
* * * *
İkinci konumuz yine 17 Aralık 2013 operasyonları…
Türkiye yolsuzluk ve rüşvet belgeleriyle ayaklandı, Meclis’te soruşturma komisyonu kuruldu…
Ve iş olacağına vardı, dağ fare doğurdu.
Dört adet Bakan Bey ve yakınları komisyondaki AKP milletvekillerinin kelle çoğunluğu ile “Masum” ilan edildi!
Şimdi burada bir kez daha, özellikle muhalefet partilerine anımsatmak istiyorum:
Bunlar madem masumdu, hiçbir yolsuzluğa ve rüşvete bulaşmamıştı, dönemin başbakanı Tayyip niçin üçünü (Muammer Güler, Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan’ı) güzel güzel bakanlık yaparken istifa ettirmişti?
İstifa etmeyi reddeden Erdoğan Bayraktar’ı niçin görevden almak zorunda kalmıştı?
İşin püf noktaları, o şahıslara ve dönemin başbakanı Tayyip’e sorulması gereken temel sorular bunlardır.
Ben Türkiye’de bir muhalefet partisinin görevlisi ve yetkilisi olsam, bunları her ortamda sorar ve bu soruları toplumun beynine sokardım…
Bizim muhalefet partileri ise bu konuda nedense sessizliğe bürünmüş, işin üzerine her nedense gitmiyor, ya da gidemiyor!
Bu konu toplum önünde tartışmaya açılsa Tayyip tam anlamıyla köşeye sıkışacak ve işin altında ezilecektir.
* * * *
Birkaç gün önce başka bir konuyu gündeme getirip Kürtçü HDP’nin bu soruşturma komisyonundan durup dururken niçin çekildiğini sormuştum.
Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları patlamış, Meclis’te bir soruşturma komisyonu kurulmuştu.
9 AKP, 4 CHP, 1 MHP ve 1 HDP milletvekili…
Günün birinde HDP’den açıklama geldi:
“Biz komisyondaki üyemizi çektik!..”
Niçin çektiler, belli değil.
Bu işlemin durup dururken yapılmadığı açık seçik ortada.
İşin içinde şu anda bilemediğimiz bir pazarlık olduğu kesin.
AKP belki HDP’ye Güneydoğu, Kürtçülük vesaire konusunda bazı başka ödünler verecek.
Belki seçim barajı konusunda başka bir pazarlık yapıldı ve yapılacak.
HDP seçim barajının yüzde 10’un altına düşürülmesini ısrarla istiyor, iktidar karşı çıkıyor.
Bu iddiaları yazdım, HDP’den tık yok!
Şimdi bir kez daha soruyorum:
Yolsuzluk ve rüşvet olayları patlamış, göstermelik bile olsa Meclis’te bir soruşturma komisyonu kurulmuş ve bir muhalefet partisi, oradaki tek milletvekilini -hem de kendi seçtiği milletvekilini- çekiyor!
Bunu siyaset bilimi, siyasi ahlak ve ülke gerçeklerinin hangi kuralı ve mantığı ile açıklayacaksınız?
Sevgili okuyucularım, Türk Milleti çok önemli olaylar karşısında bile ne yazık ki tepkisiz.
Muhalefet partileri derseniz daha da tepkisiz.
Hep birlikte biraz canlansak ah neler olacak ama!..