İslamofobi nasıl düşman oldu
Mücahit Bilici 01 Ocak 1970
Charlie Hebdo’ya yönelik katliamı hiç lafı dolandırmadan kınamak insan olmanın lazımıdır. Yapan kim olursa olsun ve muhatap olan kim olursa olsun yapılan vahşettir. Belki dergi, gazete sayfasında karşılaşsan muhatap bile almayacağın insanların hayatları, insan hayatı olduğu için değerlidir ve o hayatlara kastedilmesi cinayettir. Çizdikleri karikatürlerden fazla Avrupa günahını o çizerlere yüklemek de adalet değildir.
Yapılan şey açık bir şekilde terörizmdir. Sonuçları itibariyle Müslümanların aleyhine olacağı apaçıktır. Ama sonuçlarına bakmadan önce olayın kendisi hakkındaki hükmümüzü vermeli ve terörizme terörizm diyebilmeliyiz. Batıda İslama yönelik önyargıların, Müslümanlara yönelik yaygın bir ırkçılığın cari olduğu bir zamanda bu tür terörist eylemlerinfelakete teşvik anlamına geldiğini biliyoruz. Müslüman yapmış olsa bile Müslümanın her davranışı İslamdan kaynaklanmak zorunda değil. Fakat bu insan bencilliğinin ürettiği kolektif bir yanılsamadır.Öteki sözkonusu olduğunda iyilikler, hayırlar bizimle ortak olan evrenselliğin içinde yayılıp kaybedilirken,öteki’den sadır olan kötülükler münhasıran öteki kimliğe atfedilerek biriktirilir. Avrupa- Müslüman ülkeler ilişkisinde bu böyle olduğu gibi, Avrupa’nın içinde laik- Hıristiyan çoğunluklar ile Müslüman azınlıklar arasındaki ilişkilerde durum böyledir. Azınlık- çoğunluk dinamikleri ve bunun husule getirdiğikimlik yükü ayrı ve uzun bir konu.
Ancak Batılı demokrasilerde azınlıklara yönelik ayrımcılık ve nefret konularında gayret gösterilmediğini iddia etmek de haksızlıktır. Müslümanlardan önce siyahî Amerikalıların, Yahudilerin ve daha başka etnik grupların muhatap olduğu ayrımcılık ve adaletsizlikle mücadele tecrübesi bugün Müslümanlar için de nispeten daha güvenli bir ortamın oluşmasını temin etmiştir. Tanımlanmamış adaletsizlikler adı konmamış hastalık gibidir. Teşhis edilemediği için tedavisi bir lüzum olarak ortaya çıkmayan şeyin tedavisi zordur. Onun için etnik ve dinî azınlıklar yaşadıkları acılara bir isim ve yüz kazandırır, o tecrübeyi kayda geçirip kurumsallaştırırlar. Yahudilerin Anti-semitizm, Holokost, Filistinlilerin Nakba, Ermenilerin Medz Yeghern ile yaşadıklarını tesmiye etmek istemeleri bu açıdan anlaşılmalıdır.
Bundan birkaç yıl önce İstanbul’da İslamofobi konulu bir sempozyum çerçevesinde bir konuşma vermiştim. Sempozyum boyunca dikkatime çeken bir şey de bir kısım vatandaşın İslamofobi’yi bir küfür olarak algıladığı idi. Hayret etmiştim. Sanki Batılılar Müslümanlara küfretmek için İslamofobi diye bir kavram icat etmişler. Acı bir tebessüm ile la havle çekip fazla üzerinde durmamıştım. Ancak Paris’teki saldırılar sonrasında da bu garip tutumun hükümferma olduğu görülüyor. Hatta içine Nietzsche serpiştirilmiş üstü postmodern altı şişhane bir yazıda İslamofobinin İslam’a karşı bir haçlı savaşı olduğu iddia ediliyor.
Bundan daha da eğlenceli olan büyük bir siyasi partinin İstanbul milletvekili olmuş bir zatın büyük keşfiyatını haber veren gazete haberi: “İslamofobia yerine yeni kavram.” Merak edip okuduğunuzda gazete adamın şu tesbitini naklediyor: “Şimdi geldiğimiz noktada İslamofobia kavramı onlar için fonksiyonunu icra ettiğinden dolayı yeni bir kavramı insanların önüne koyacaklar.. O kavram da ‘İslamaBarbarya’ olacak..”
Fesubhanallah! Buna mürekkep cehalet deniyor. Zira, Avrupa ve Amerika’daki Müslümanlar yıllardır, kendilerine yönelik ayrımcılığı, kavramsallaştırmak için bir arayış içindeydiler. Müslüman karşıtlığı, korkusu ve nefretini karşılayacak bir kavram lazımdı. Ve nihayet homofobi kavramından da mülhem ve antisemitizme paralel bir kavram olarak “İslamofobi” kavramı bulundu. Müslümanlar için büyük bir kazanım olan bu kavramı sanki Batılıların Müslümanlara saldırmak için icad ettiği bir kavram olarak görmek için ezber bir nefret içinde yaşıyor olmak gerek.