« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Oca

2015

Davul Ahmet’in boynunda, tokmak Tayyip’te

Emin Çölaşan 01 Ocak 1970

Sevgili okuyucularım, işlerine geldiği zaman bağırıp çağırırlar:
“Türkiye’de yargı bağımsızdır. Biz talimat veremeyiz. Yargıda hesap vermekten niçin korkuyorsunuz? Gidin hesap verin!..”
Her olayda, her konuda aynı çığırtkanlığı yaparlar.
Ama iş kendi adamlarına geldiği zaman bu çığırtkanlık 180 derece yön değiştirir:
“Bakanlarımızı niçin yargıya gönderelim ki!.. Anayasa Mahkemesi’ne biz güvenmeyiz. Anayasa Mahkemesi cemaatin elindedir, çoğunluk onlardadır!..”
Yargı, işlerine geldiği sürece bağımsız ve tarafsızdır ve güvenirler! İşlerine gelmiyorsa AKP‘nin düşmanıdır ve güvenmezler!
*
Şimdi yargının tümünü Yargıtay ve Danıştay dahil ele geçirmiş durumdalar.
Bu iki yüksek yargı kuruluşuna, yasaları Meclis’teki kelle çoğunluğu ile değiştirerek yüzlerce yeni üye seçtiler. Hepsi değilse bile büyük çoğunluğunun yandaş olduğunu tahmin edersiniz!
HSYK’yı ele geçirdiler.
Adli yargı ve idare mahkemeleri aynı durumda.
Bütün önemli savcılıklara ve özellikle başsavcılıklara kendi istedikleri kimseleri atadılar.
Ayrıca sulh ceza mahkemelerini kaldırıp onların yerine sulh ceza hakimlikleri kurdular. Buralara en güvendikleri hakimleri özenle atadılar. Bütün tutuklama ve salıverme yetkisini onlara verdiler.
Şimdi belki “Bu işler böyle rahatça oluyor mu, yargıyı ele geçirmek bu kadar kolay mı” diye soracaksınız.
Evet, çok kolay.
Birkaç satırlık bir yasayı Meclis’teki kelle çoğunluğunuzun oylarıyla geçirdikten sonra iş bitiyor.
* * * *
Aklınıza belki bir soru daha gelebilir:
“O halde bunlar eski bakanlarını Anayasa Mahkemesi’ne göndermekten niçin korkuyorlar? Bütün yargıyı ele geçirip emri ve denetimi altına alan iktidar, Anayasa Mahkemesi’ne söz geçiremiyor mu yani?..”
Özellikle son günlerde yandaş-yalaka-onursuz iktidar medyasının yayınlarını bir kez daha anımsayalım.
Bu dört eski bakan ve şürekası Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapacak olan Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmedi ve gönderilmeyecek. Nedeni:
İktidar, Anayasa Mahkemesi’ni henüz ele geçiremedi…
Çünkü o mahkeme anayasanın 146. maddesinde yer alıyor. Üyelerinin nasıl, kimler tarafından ve ne zaman seçileceği belli. Başka bir deyişle, öteki yargı kuruluşları için olduğu gibi yasa değiştirerek ele geçirilmesi söz konusu değil.
O halde anayasayı değiştirsinler diyecek olursanız…
367 milletvekili olmadığı için AKP anayasayı değiştirme gücüne sahip değil!
* * * *
Üstelik şimdiki üyelerin çoğunluğu, eski cumhurbaşkanı, iktidarın Çankaya’daki temsilcisi Bay Abdullah Gül tarafından seçilmişti.
Yine de güvenmiyorlar, “Arkadaşlarımızı Yüce Divan’a göndersek bunlar mahkum edilecekti, sivil darbe olacaktı” gibi safsataların arkasına sığınıp kendilerine mazeret üretiyorlar!
Oysa sadrazam Ahmet birkaç gün önce bağıra bağıra konuşmuştu:
“Yolsuzluk yapan en yakınımız bile olsa kolunu koparırız!”
Hemen ardından Tayyip‘ten fırça yedi:
“Ahmet böyle konuşup saçmalama, bizi de zor durumda bırakma. Bu iş dönüp dolaşıp bana ve sülaleme gelecek, beni yargılayacaklar. Sen olanların farkında değil misin, iki adım sonrasını görmekten aciz misin!”
Ahmet anladı ki, Tayyip‘in onayı olmadıkça bırakın yolsuzluk yapanların kolunu koparmayı, tırnaklarındaki kiri bile temizlemesi mümkün değildir.
Yolsuzluk komisyonundaki AKP‘li üye çoğunluğu işte bu süreçte “Aklama” kararı verdi.
Davul Ahmet’in boynunda fakat tokmağı Tayyip vuruyor!
Kukla sadrazam Ahmet’in değil, padişah Tayyip’in dediği yapılıyor.
* * * *
Sevgili okuyucularım, 17 Aralık 2013 operasyonlarını yapan ve yaptıran tüm savcı ve polisleri -hangi siyasi görüşte olursa olsun- bir kez daha kutluyorum.
Şimdi bazıları hapis yatıyor, bazıları açığa alındı.
Benim için önemli olan onların siyasi görüşü değil, ortaya çıkardıkları pisliktir.
Dört adet eski Bakan Bey ve yakınları!..
Bunca belge ve rezalet ortaya çıktı, tartışıldı… Belgeler tümüyle gerçekti.
Kollarda 700 bin liralık saatler, çikolata kutularında 500 bin dolar rüşvet, evlerde istiflenen ayakkabı kutularında milyonlarca dolar, evlerde bulunan çelik kasalar ve para sayma makineleri ve daha neler neler?..
Tonlarca altınla oynayan, rüşvetleri veren, ne idüğü belirsiz bir İranlı…
Baskınlardan hemen sonra panikleyip “Ne yaptıysam Başbakan’ın (Tayyip’in) talimatıyla yaptım. Ben istifa edeceksem onun da etmesi gerekir” diyen Bakan Bey!
* * * *
Şimdi işin bir başka püf noktasına bakalım:
Bu Bakan Bey’lerden biri olsun kamuoyu önünde “Ey milletim benim hiçbir pisliğim olmamıştır ve alnım açıktır. Hırsızlık yapmadım, rüşvet almadım. Çıkarsınlar beni Yüce Divan’a, orada yargılanayım. Hesabımı yargı önünde verip aklanayım” demedi, diyemedi.
Tam tersine, hepsi birden Tayyip-Ahmet ikilisinin şefkat ve anlayışına (!), yandaş medyanın yayınlarına ve komisyondaki AKP’li kelle çoğunluğunun insafına sığınmayı yeğledi.
Hiç kuşkunuz olmasın, Meclis genel kurulunda oylama güya gizli oyla yapılacak ama sonuç değişmeyecek…
Komisyonda ve genel kurulda AKP oylarıyla istedikleri kadar aklansınlar.
Bu lekeleri üzerlerinde ömür boyu taşıyacaklar.
Keşke yargıda ve vicdanlarda aklanmaları mümkün olsaydı.

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 79736

ulkucudunya@ulkucudunya.com