« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Oca

2015

Cıvık bir İslâmcı popülizm ile nereye kadar?

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

"Suriye'de yüz binler katlediliyor, kılları kıpırdamayanların 12 kişinin ölümü karşısında ağıtlar yakması bize inandırıcı gelmiyor." Erdoğan'ın basbayağı demagoji kokan bu cıvık İslâmcı popülizmi size inandırıcı geliyor mu? İnandırıcı olmayan nokta şurası: Suriye'deki yüz binlerce kişiden önemlice bir kısmını öldürenlerle, Paris'te 12 kişiyi katledenler aynı kişiler.

İslâm dünyası şiddet bataklığında kendini tüketirken, dünya hızla bu bataklığa çekilirken meseleyi bir kan davası gibi "sizden şu kadar, bizden bu kadar" hesabına dökmek çok ama çok ucuz bir popülizm. İslâmcılığın gündelik siyaset çukurunda patinaj yaptığı berbat bir durum. Dünya çalkalanıyor, siz Müslüman mahallesine taze Ramazan pidesi servisi yapıyorsunuz. Tarihin çarkları hepimizi bir uçuruma doğru sürüklüyor. Medeniyet lâfını, cehaletin üstünü kapatmak için sık sık kullananlardan umut yok. Halbuki Türkiye bir medeniyet müellifi sıfatıyla tam bu kavşakta tayin edici bir rol üstlenebilir ve tarihin yönünü değiştirebilir. Davutoğlu aslında tam bu işlerin adamı; keşke omuzları basın özgürlüğü ve demokrasi eksikliği ile çökmemiş olsaydı. Aradaki mesafe o kadar büyük ki. Radikal İslâm'ın panzehiri Türkiye'de "paralel yapı" adıyla sürek avına tabi tutulurken siz hangi hoşgörü ve barış mesajını verebilirsiniz?

Durum vahim. Stratfor'un kurucusu George Friedman, "İslâmiyet'e karşı genel bir savaş" çağrısında bulunuyor. "Radikal İslâmcıların alnında kendilerini diğerlerinden ayıran bir işaret yok, bu yüzden bütün Müslümanları bir tehdit unsuru olarak görmek zorundayız." diyor. Bu sözler, Batı'da çoğunluğun ifade edemese bile gerçek düşüncesini yansıtıyor. İslamofobi'nin üretilme mekanizması bu kadar basit. Bir tarafta iki ayet, üç hadisten müteşekkil din bilgileri ile katliamlara girişen cihatçılar, karşı tarafta bin yıl aradan sonra yeni bir Haçlı seferi hazırlığı yapan Batılılar. Bu savaşı iki tarafın da kazanamayacağı ortada; bu yüzden başka bir çözüme ihtiyaç var.

Hollande ve Merkel'in İslamofobi'ye karşı çözüm arayışları barışcı çözümün güçlü işaretleri. Ne kadar uğraşsa da Avrupa Müslümanları içinden söküp atamaz. Bu yüzden barış içinde bir arada yaşamayı mümkün kılan ortak paydalara ihtiyaç var. "Kutsala hakaret" konusunda Avrupa'nın yöneticileri Müslümanlardan farklı düşünmüyor. Papa'nın gösterdiği tepki bile bu ortak paydanın işareti. Bizler Müslümanlar olarak şunun farkında olmalıyız. İslâm'ın kutsallarına saygısızlık edenler, aynı zamanda bütün dinlerin düşmanları, aynı hakaretleri Hıristiyanlığa ve Museviliğe karşı da yapıyorlar.

Hollande "İslam karşıtlığına da tıpkı anti-semitizm gibi tepki gösterilmeli ve cezalandırılmalı." diyor ve İslamiyet'in demokrasi ile bağdaştığını, bütün bu acı ve kayıplara aşırı fikirlerin neden olduğunu söylüyor. Bu sözleri Müslümanlarla bir arada yaşama mecburiyetinin ifadesi olarak okuyabilirsiniz; sonuç değişmiyor. İslâm dünyasından bu söze çoğulculuğu ve demokrasiyi özümseyen bir karşılık gerekiyor. Demokrasinin sadece bir memleket meselesi değil, dünya ile dengeli ve uyumlu bir ilişkinin olmazsa olmazı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor mu? Erdoğan, güçlü bir medeniyetin ayakta kalan temsilcisi olarak değil, sallanan koltuğunu sabitlemeye çalışan telaşlı bir politikacının endişelerini dile getiriyor.

Gözünüzde canlandırmayı deneyin. Türkiye bu fırtınaya demokrasisini ve özgürlüklerini kökleştirmiş bir iktidarla yakalansaydı, dünyanın her yerine büyük fedakârlıklarla barış köprüleri kurmuş sivil toplumu ile uyum ve işbirliği içinde bu dalgayı karşılasaydı?

Demokrasiyi beceremeyen, özgürlükleri koruyamayan bir iktidar, dönüp dünyaya barış ve medeniyet adına ne vaat edebilir? Neleri kaçırdığımızın, neleri kaybettiğimizin farkında mıyız?

"Peygamberimiz'e hakaret ettirmeyiz!" Elbette ettirmeyiz. Bu lâfı, hakarete yeltenenleri susturmak için söylemekle, Müslüman mahallesine ucuz ve kestirme bir mesaj göndermek arasında dağlar kadar fark var. Türkiye hemen uluslararası alanda İslamofobi'yi engelleyen yasalara öncülük edebilir, bu çabasında şu konjonktürde çok yapıcı karşılıklar görebilir.

Bu ucuz, cıvık, berbat İslâmcı popülizmden vazgeçmeleri kaydıyla.

Ziyaret -> Toplam : 125,30 M - Bugn : 58106

ulkucudunya@ulkucudunya.com